MAKALE

Puccini'nin En Kırılgan Operası: La Rondine

09.03.2024


Paylaş:

İlk temsilini 27 Mart 1917 tarihinde Monte-Carlo’da yapan eser, Puccini’nin Ricordi müzik evi tarafından basılmayan tek operasıdır. O dönem şirketin başında olan Tito Ricordi “Kötü bir Lehar” olarak tanımladığı eseri reddedince, Puccini operasının basım haklarını rakip firma olan Sanzogno’ya satmıştır. 
 
Puccini, La Fanciulla del West operasını sahnelemek üzere Viyana’da bulunurken bir operet bestelemesi için çok yüksek bir ücret teklifi alır. Müzikal bölümler arasında konuşmaların olmasını istemediğini, Der Rosenkavalier tarzında bir eser bestelemek istediğini dile getirir. Şartları kabul edilir fakat Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle eserin prömiyeri, anlaşmaya varıldığı gibi Viyana’da değil, tarafsız ülke olan Monte-Carlo’da yapılır. İlk temsilinde büyük bir başarı elde etmiş olsa da Puccini’nin az sahnelenen operalarından biri olmuştur. Çoğu zaman olduğu gibi bu eserinden de tam anlamıyla tatmin olmayan Puccini, operanın finalini iki defa değiştirmiştir. İkinci versiyonda Prunier, Magda’yı sevgilisi Ruggero’yu terk etmeye ikna eder. Bu versiyonda Magda, sevgilisini görmeden oradan ayrılır. Üçüncü versiyonda Rambaldo sahneye girer ve Magda’dan onunla gelmesini ister. Daha sonra Ruggero imzasız bir mektup yoluyla sevgilisinin geçmişini öğrenir ve öfke içinde onu terk eder. Bu versiyonun orkestral notaları savaş sırasında Sanzogno firması bombalandığı için kısmen yok olmuştur. Var olan piyano şan edisyonundan sadık bir şekilde Lorenzo Ferrero tarafından orkestrasyonu tamamlanan opera, bu haliyle ilk defa 1994 yılında Torino’da sahnelenmiştir. Fakat günümüzde ilk versiyon olan Magda’nın sevgilisi Ruggero’yu kandırmak istemediği ve geçmişini açıklayıp onu acı içinde terk ettiği şekliyle temsil edilmektedir. Puccini, eserin finali hakkında net bir karar veremeden hayata veda etmiştir.
 
Opera, baştan sona bir zerafet, nüans, incelik, adeta bir kırılganlık içindedir. Bu bakımdan bestecinin La Rondine’den bir önce bestelediği sert ve erkeksi operası La Fanciulla del West ile bir sonra bestelediği gerçek bir verismo vahşiliğindeki Il Tabarro ile büyük bir tezat oluşturur. Özellikle birinci perde başlarında Magda’nın diğer kortezan arkadaşları ve onların hamilerinin bulunduğu salon atmosferinin yapaylığı, sıkıcılığı ve yüzeyselliği müzikte açıkça betimlenmiştir. Konusu itibariyle sıklıkla karşılaştırıldığı La Traviata’nın baş kadın kahramanı Violetta gibi Magda’nın da bütün önemli müzikal bölümleri vals ritmindedir. Operanın en tanınmış aryası olan ‘Chi il bel sogno di Doretta’ gerek zorluğu gerekse müzikal frazlar yapmaya elverişli olması sayesinde sopranoların gözdesi olmuştur. Aynı perdede Magda’nın ilk gençlik aşkını, heyecanını anlattığı ‘Ore dolci e divine di lieta baraonda’ yine vals ritmindedir. Geçmiş saflığa duyulan özlem ve nostalji, mükemmel bir şekilde müziğe aktarılır. Prunier’nin fal bakma sahnesinde Magda’nın geleceği bir kırlangıça benzetildiğinde duyulan melodi çok sıcak ve bir o kadar da melankoliktir. “Forse, come la rondine” diye başlayan bu bölümde her ne kadar umut verilmek istense de Magda’nın geleceğinin derin bir keder olacağı seyirciye hissettirilir. Ruggero rolüne biraz daha önem verilmesi gerektiği söylenince Puccini, birinci perdeye tenor için ‘Parigi! É la citta dei desideri’ aryasını eklemiştir. Bu arya aslında Puccini’nin çok daha önceleri bestelediği Morire! şarkısının sözlerinin değişmiş halidir. Operetlerde sıklıkla var olan ikinci çift Lisette ve Prunier’nin herkes gittikten sonraki düetleri oldukça sempatiktir.


Puccini prömiyer sanatçıları ile…
(Soldan sağa Gino Marinuzzi, Ernesto Dominici, Ines Frrraris, Puccini, Gilda Dalla Rizza, Tito Schipa)

 
İkinci perde tıpkı La Boheme operasının ikinci perdesi gibi başlar fakat belki de Paris’in o dönemdeki coşkun havası daha büyük bir ustalıkla yansıtılmıştır. Kılık değiştirmiş Magda ve onu tanımayan Ruggero arasındaki ilk görüşte aşk motifi yine vals ritmindedir. Eserin en görkemli ansamblı ikinci perdedeki ‘Bevo al tuo fresco sorriso’dur. Puccini burada son derece etkili, akılda kalıcı bir melodi kullanmıştır. Bütün sesler ve koro büyük bir uyum içinde birleşmiştir. Aynı melodi, perdenin finalinde Magda’nın ne kadar mutlu olduğu ve bu mutluluğu kaybetmekten ne kadar korktuğunu anlattığı bölümde başka bir tonalitede çok daha kırılgan çok daha naif bir şekilde duyulur. 
 
Üçüncü perdedeki Ruggero’nun pastoral bir şekilde annesini, evini ve ileride doğmasını hayal ettiği bebeği anlattığı bölüm, operanın en dokunaklı kısımlarından biridir. Operanın uzun final düeti Puccini düetleri içinde en etkili olanlarındandır. Ruggero’nun “Ma come puoi lasciarmi” diye başlayan bölüm, içten söylendiğinde seyirciyi bambaşka etkileyen, adeta göz yaşlarına boğan bir melodidir. Hemen sonrasında Magda’nın onu sakinleştirmek üzere “L'anima mia che solo tu conosci” diye başlayan olağan üstü dingin ve büyük bir acı ile söylediği melodi, genç kadına olan acıma hissimizi daha da artırır. Opera, Puccini operalarında ender rastlanan bir sükûnet ve sessizlikle biter. 


 
Operanın standart repertuvarda daha sık sahnelenmeyişinin sebebi belki konu olarak La Traviata’ya çok benzemesi, belki tarz olarak Puccini’ye yakıştırılmaması, belki de bestecinin diğer operalarında var olan güçlü ve forte melodilerin azlığıdır. Her ne olursa olsun eser daha sık sahnelenmesi ve tanınması gereken Puccini’nin en kırılgan operasıdır.

BENZER HABERLER

    YORUMLAR


    Akçaağaç Sok. Görhan Apt. No: 1/1A Acıbadem Üsküdar / İSTANBUL | T: 0532 343 9328 | F: 0216 326 39 20