ANDANTE (Sayı 105)

Sayı: 105

Yayın Tarihi: 02.07.2015

Fiyat: 8 TL


Orkestra şefi Antonio Pappano Roma Santa Cecilia Ulusal Akademi Orkestrası’nı on yıldır başarıdan başarıya koşturuyor. Opera sanatının anavatanı olan İtalya günümüzde de -ekonomik açmazlarına rağmen- bu sanatın en iyi yapıldığı ülkelerin başında geliyor. Lakin İtalya ve müzik denildiğinde senfonik müzik akla ilk gelenlerden biri olmamıştır hiçbir zaman. Bu algı Roma Santa Cecilia Ulusal Akademi Orkestrası sayesinde son yıllarda değişmeye yüz tuttu. Elbette yeni bir orkestra değil bu ama sanırım kurulduğundan bu yana -ilk yılları hariç- hiçbir zaman bu kadar prestijli bir senfonik topluluk olarak anılmamıştı Santa Cecilia. Çok yönlü kimliği ve tüm dünyanın alkışladığı olağanüstü müzikal dehasıyla Antonio Pappano 10 yıllık Santa Cecilia deneyimiyle İtalyan orkestralarının da Bruckner’i, Mahler’i, Sibelius’u, Britten’ı en az Alman, Avusturyalı, İngiliz orkestralar kadar ustalıkla çalabileceğini tüm dünyaya ispatladı. Pappano ile, Roma’da Warner kayıt firması için Verdi’nin Aida operasını kaydettiği sırada sohbet etme fırsatı buldum. Warner firmasının daveti üzerine tanışma fırsatı bulduğumuz Pappano ile yaptığımız söyleşiyi ve bu geziden hareketle hazırladığımız Roma Santa Cecilia-Parco della Musica dosyamızı beğeniyle okuyacağınızı umuyorum.
 
Andante dergisinin kurulduğu 2002 yılından beri klasik müzik dünyamıza kazandırdığı yazarları alt alta dizsek herhalde hepimizin gururlanacağı bir liste çıkar ortaya. Andante klasik müzik edebiyatımıza yeni yazarlar kazandırma işini daima önemsemiştir. Bu sayıda ilk kez yazılarını okuma fırsatı bulacağınız yeni yazarlarımız Semih Uçar ve Can Çakmur’u da bu listeye dahil edebildiğimiz için çok sevinçliyim. Semih Uçar ülkemizdeki müzisyenlerin pek azında görebildiğimiz entelektüel donanıma sahip bir sanatçı. Almanların dünyaca ünlü Müzik Atlası’nı Türkçeye bir misyoner adanmışlığıyla nasıl da canını dişine takarak çevirdiğine sosyal medya takipçileri şahittir. Uçar bu insanüstü gayreti sayesinde kendini bizlere tanıttı ve şimdi de Uçar’ı düzenli yazıları sayesinde tanıma sırası Andante okurlarında. Can Çakmur ise artık pek çoğumuzun ismine aşina olduğu bir fenomen. Geçtiğimiz yıl Donizetti Ödülü’ne değer görülen bu müthiş yetenek de tıpkı Semih Uçar gibi müzisyenliğinin yanı sıra, yaşından beklenmeyecek genişlikte bir entelektüel derinliğe sahip. İki taze yazarımıza da hoşgeldiniz diyor ve onları önümüzdeki sayılarda da düzenli olarak sizlerle buluşturabilmeyi umuyorum.
 
Andante’nin yeni yazarlar kazandırmaya, başarılı gençleri öne çıkarmaya olduğu kadar, kıdemli sanatçılarımızın hatırlanmasına, onların unutulmamasına büyük önem verdiğini sadık okurlarımız mutlaka bilirler. Her yıl bir veya birkaç kıdemli/duayen/rahmetli sanatçımız için kapak çalışması, anma dosyası hazırlamaya özen gösteriyoruz. Verda Erman, ani kaybından dolayı büyük teessür duyduğumuz, ülkemizin yetiştirdiği en büyük piyanistlerin başında geliyordu. Üstün müzisyenliğiyle olduğu kadar mükemmel kişiliğiyle de çok sevilen ve örnek alınan bir insandı rahmetli Erman. Onu Andante’de bir kez daha, bu kez çok sevdiği eşi Rene Zapata’nın sözleriyle anmak, Fransa’da yaşamını sürdüren ve Erman-Zapata çiftinin dostluğunu kazanan yazarımız Güray Başol’un yerinde önerisiydi. 
 
İşte böyle sevgili okurlar... Bunlar, Andante’nin Temmuz sayısından öne çıkan bazı konu başlıkları. İlginizi çekebileceğini düşündüğümüz daha çok konu var, ama malum yerimiz dar. Onları da keşfetmek artık size kalıyor. Hepinize bol müzikli, bol okumalı, güzel bir yaz tatili dilerim. Ağustos sayımızda görüşmek üzere!..
 
Editörün notu: Geçen sayıdaki kapak dosyamızda görüşlerine yer verdiğimiz Cem Mansur’un Güray Başol’a ilettiği sözlerini yazıya geçirirken önemli bir ifade hatası yapmışız. Mansur yanıtının aşağıdaki şekliyle dergide yeniden basılmasını hassasiyetle rica etti. Biz de hem kendisinden hem de okurlarımızdan özür dileyerek kendisinin bu ricasını -soruyu da ekleyerek- yerine getiriyoruz:
 
Türkiye'de konser sezonlarında yer alan programları takip edebiliyor musunuz? Nasıl bir yaklaşım ile konser programları daha geniş bir tabana ulaştırılabilir?
Daha çok kişiye ulaşmak için programların “hafifletilmesi”, crossover türü tuhaflıklara gerek yok. Ben, doğru anlatılınca, iyi yapmak için her gayret gösterilince insanların kayıtsız kalmadığını birçok Anadolu turnesinden biliyorum. Beethoven’in 5. Senfoni’sini daha heyecan verici ve kolay dinlenir hale getirmenin ilacını kimse (Beethoven başta) bulamadı! Anlatmak, paylaşmak lazım, ama bunun için önce bizim gibi giyinmeyen, aynı okullara gitmeyenlerin de yaptığımız işin ortakları olduğunu hatırlamak lazım. 
 

Akçaağaç Sok. Görhan Apt. No: 1/1A Acıbadem Üsküdar / İSTANBUL | T: 0532 343 9328 | F: 0216 326 39 20