07.11.2021
Geçtiğimiz Mayıs ayında kurulan ve profesyonel opera sanatçılarından oluşan, İstanbul’un çiçeği burnunda opera topluluğu İstanbul Opera Ensemble, 6 Kasım akşamı Kadıköy Yeldeğirmeni Sanat Merkezi’nde verdiği konserle Anadolu yakasında ilk kez seyircisiyle buluştu.
Yaklaşık bir saat süren ve iki bölümden oluşan konserin birinci bölümünde Türk bestecilerinin eserleri seslendirilirken; ikinci bölüm, dünya genelinde opera evlerinde en çok sahnelenen eserlerin gözde arya ve düetlerine ayrıldı.
İlk konserlerini geçtiğimiz ay Avrupa yakasında Küçükçekmece’de yer alan Kibrithane’de veren İstanbul’un sempatik ve enerjik yeni müzik topluluğu; sahip olduğu iskelet kadro üyelerinin aynı zamanda önemli müzik kurumlarında görev almasından dolayı, her an yeni isimleri bünyesine dahil edecek geniş bir hareket alanına sahip olmasıyla da dikkat çekiyor. Nitekim dün akşam basbariton Cihan Ayhan ve sopranolar Sezin Düzci ile Ayşenur Ayyıldız, bağlı oldukları kurumlardaki görevleri sebebiyle konserde yer almazken, yerlerine bariton Ziya Azbazdar ve sopranolar Canan Özgür ile Bezmi Hazal Ekşi sahne aldı.
Piyanoda akademisyen piyanist Verda Karaçil Cerit’in yer aldığı konserin Türk bestecilere ayrılan birinci bölümünde ilk olarak sahneyi Selman Ada’nın Ali Baba ve Kırk Haramiler operasından Ninni isimli arya ile Canan Özgür aldı. Özgür’ün ardından tenor Volkan Çelik, Ahmet Adnan Saygun’un, Yunus Emre Oratoryosu’ndan Yalancı Dünya’yı seslendirdi. Bariton Ziya Azbazdar’ın İlhan Baran’ın Köroğlu adlı eserini seslendirmesinin ardından gecenin ilk düeti Serhan Bali ve Bezmi Hazal Ekşi tarafından Yalçın Tura’nın ölümsüz eseri Sevmek Nedir ile gerçekleşti. 2016 ve 2019 yılları arasında Doç.Dr. Seta Kürkçüoğlu’yla çalışan Serhan Bali’yi en son iki yıl önce Yeldeğirmeni’nin alt katındaki salonda düzenlenen seminerlerde ara ara söylemiş olduğu liedlerden dinlemiş ve ses aralığını, şan konusunda teknik bilgisi olmayan bir dinleyici kulağıyla tam olarak sınıflandıramamıştım. Kendisinin ifadesiyle salgın döneminde şan çalışmaları üzerine fazlasıyla eğilen baritonun bu süreçte ton, denge ve duruluk açısından sesinde meydana gelen olumlu değişikliği bu düet esnasında yine bir dinleyici kulağıyla rahatlıkla fark ettiğimi söyleyebilirim. Soprano Bezmi Hazal Ekşi’nin de başarıyla eşlik ettiği bu güzel düetin ardından, geçtiğimiz hafta AKM’nin açılışında sahnelenen Sinan operasının bestecisi Hasan Uçarsu’nun, Yaşamak Ne Güzel Şey adlı eseri, geceye zarifliği ve performansıyla damga vuran mezzosoprano Eylül Elif Arslan tarafından yumuşak ve dengeli bir tonda başarıyla seslendirildi. Arslan, eserin icrası öncesinde seyircilerin arasında yer alan Hasan Uçarsu’ya ve Prof.Dr. Şebnem Ünal’a, bugüne kadar yapmış oldukları tüm müzikal katkılar için teşekkür etmeyi de ihmal etmedi. Konserin ilk bölümünde son olarak Selman Ada’nın Aşk-ı Memnuoperasından Firdevs’in aryasını seslendirmek için Meltem Ergin sahne aldı. Ergin, topluluğun kırmızı rengi tercih eden diğer kadın şancılarından farklı olarak siyah elbisesiyle sahnedeydi ve sakin, yumuşak bir tonda icrasını gerçekleştirip, konserin Türk bestecilere ayrılan ilk bölümünü bitirdi.
Konserin ikinci bölümü Donizetti’nin Don Pasquale operasından Norina’nın aryası “Quel Guardo il Cavaliere” ile başladı. Bu hususta kısa bir ek yapmak isterim ki Don Pasquale’nin plak kayıtlarında bu arya genel olarak iki başlığa ayrılır. Norina’nın elindeki kitabı kahkahayla fırlattıktan sonra operanın uvertüründeki melodinin çalmasıyla birlikte başlayan kısım, kayıtlarda “So Anch’io La Virtu Magica” olarak ayrı bir isimle yer alır. Bu ek bilgi sonrasında aryanın en güzel kayıtlarından birini, Anna Netrebko’nun evindeki tartının göstergesinin ortalarda gezindiği yıllarda yapılmış olduğunu ve bu kayda popüler video sitelerinden kolaylıkla ulaşılabileceğini okuyucularımıza hatırlatarak devam edelim.
İkinci bölüm yine Donizetti’nin Don Pasquale operasından Malatesta’nın aryası “Bella Siccome Un Angelo”nun Serhan Bali tarafından seslendirilmesiyle devam ederken, Bali’nin ardından sahne alan tenor Volkan Çelik, Verdi’nin Rigoletto operasından repertuvarın kulaklara en aşina aryalarından biri olan “La Donna e Mobile”yi başarıyla seslendirdi. George Bizet’nin Carmen, Giacomo Puccini’nin La Bohème ve La Rondine operalarının sevilen aryalarının peş peşe seslendirilmelerinden sonra finalde tüm topluluk elemanları Verdi’nin La Traviata’sının efsane düeti “Libiamo ne' lieti calici”de Volkan Çelik ve Bezmi Hazal Ekşi’ye eşlik ederek konseri sona erdirdiler. Ancak gelen yoğun alkış üzerine sahneye tekrar gelen topluluk, seyirciye Lüküs Hayat’ı eğlenceli bir şekilde söyleyerek geceye noktayı koydular.
Konser boyunca ara vermeden şan sanatçılarının söylemiş olduğu farklı formlardaki tüm eserleri tekniğine ve ruhuna uygun olarak seslendiren topluluğun piyanisti Verda Karaçil Cerit de program bitişinde hak ettiği alkışı alarak seyircisiyle vedalaştı.
İlk defa canlı olarak izleme fırsatı bulduğum bu neşeli ve çalışkan topluluğun önümüzdeki süreçte de gayet olumlu işler yapacağı noktasında en ufak bir şüphe taşımıyorum. Topluluğun içindeki kolektif ortamın uzun vadede kişilere ve topluluğa sağlayacağı faydaları şimdiden görebilmenin keyfini yaşıyorum. Dün akşam sahnede olmayan grup üyelerine de şimdiden performanslarında başarılar dileyerek, önümüzdeki konserlerde kendilerini aynı keyifle izlemeyi temenni ediyorum.
O zaman, hoş geldin İstanbul Opera Ensemble! Her daim toi toi toi…
Sanatla kalmanız dileğiyle…