09.02.2022
Opera dünyasının, tartışmasız olarak en önemli ve parlak isimlerinden biri olan Dame Gwyneth Jones, bu ay 85. yaşını kutluyor.
Enerjisi, tutkulu söyleyişi ve ateşli oyunculuğuyla tüm seyircileri ve dinleyicileri bir anda etkisi altına alan ve hayran bırakan Dame Gwyneth’in şarkıcılığı düşünüldüğünde akla ilk gelen özellik, bitmek tükenmek bilmez enerjisi ve gerek volümü gerekse sağlamlığıyla herkesi hayran bırakan tiz tonlarıdır. Olağanüstü başarılar kazandığı R. Wagner, R. Strauss gibi alman bestecilerin yanı sıra G. Puccini ve G. Verdi gibi İtalyan, K. Weill gibi Amerikalı, F. Poulenc gibi Fransız besteciler de geniş repertuvarında bulunmaktadır.
Dame Gwyneth Jones, 7 Kasım 1936 günü Pontnewynydd, Galler’de doğdu. Londra’da Royal Collage of Music, Siena’da Accademia Musicale Chigiana ve Zürih’te International Opera Studio’da müzik eğitimini tamamladı. Profesyonel sahne yaşamına 1962 yılında C.W. Gluck’un Orfeo ed Euridiceoperasındaki mezzosoprano rolü olan Euridice ile başladı. Birkaç yıl çeşitli mezzosoprano rolleri söyledikten sonra tiz notalarının sağlamlığını keşfetti ve soprano repertuvarına yöneldi. Sahnede canlandırdığı ilk soprano rolü, Zürih operasında 1963 yılında sahnelenen G. Verdi’nin Un Ballo in Maschera eserindeki Amelia oldu.
Covent Garden’da Il Trovatore operasındaki Leonora rolünü söyleyecek olan Leontyne Price’ın aniden hastalanması üzerine çok kısa süre içinde onun yerine sahneye çıkan Gwyneth Jones, bir anda uluslararası şöhrete kavuştu. Kariyerinin ilk yıllarında Aida, Otello, Don Carlo, Tosca, Macbeth, Cavalleria Rusticana, Madama Butterfly, Medea gibi İtalyan operalarına ağırlık veren Jones, 1963-1969 yılları arasında bu rollere ek olarak, Der Rosenkavalier’de Octavian, Fidelio’da Leonora, Die Walküre’de Sieglinde, Der Fliegende Holländer’de Senta, Die Meistersinger von Nürnberg’de Eva, Don Giovanni’de Donna Anna ve Parsifal’de Kundry rollerini de repertuvarına kattı. İlerleyen yıllarda, 1969-1979 arasında daha çok Alman opera bestecilerinin eserlerine yönelen Gwyneth Jones, Salome, Die Ägyptische Helena, Der Rosenkavailer’de Marschallin, Ariadne auf Naxos, Elektra’daki Chrysothemis, Tristan und Isolde’de Isolde rollerini seslendirdi. Bu yıllar arasında en büyük başarılarını Bayreuth Festivali’nde yakalayan Gwyneth Jones, Tannhäuser operasında aynı gecede hem Venüs hem de Elisabeth rollerini söylemezi Boulez ile Chéreau’nun ortaklaşa çıkardığı Der Ring des Nibelungen’de her üç Brünnhilde rolünü canlandırmasıyla efsaneleşti.
Çok ağır ve geniş bir repertuvarı sıklıkla seslendirmesine rağmen çok uzun yıllar başarılı temsiller vermesi, sağlam tekniği ve içinde yanan sonsuz tutku sayesinde mümkün oldu. Sadece 1962-1990 yılları arasında 167 defa Fidelio, 81 defa Der Fliegende Holländer, 140 defa Salome, 146 defa Der Rosenkavalier, 85 defa Die Walküre ve 69 defa Elektra operalarında söyledi. Dame Gwyneth’in 2017 yılına kadar sahnede komple operalar söylediği düşünülürse, bu sayılar 1990-2017 yılları arasında çok daha artmıştır. 1980 yılından sonra repertuvarına kattığı yeni operalar arasında Die Frau Ohne Schatten’de Barak’ın Karısı, Turandot, La Fanciulla del West, Elektra, La Voix Humaine, Die Lustige Witwe’de Hanna ve L’incoronazione di Poppea’da Poppea rolleri bulunuyor. Turandot rolündeki başarısının sırrı kendisine sorulduğunda “Turandot’u söyleyebilmek için tiz tonlar vermeyi çok seviyor olmanız lazım!” demiştir.
1990 yılından itibaren mezzosopranolarla özdeşleşmiş olan Mahagonny’de Begbick, Jenufa’da Kostelnicka, Káťa Kabanová’da Kabanicha rollerini de repertuvarına kattı. Belki de kendisiyle fazla özdeşleştirilemeyecek olan Bel Canto repertuvarının en önemli eserlerinden biri olan ve Gwyneth Jones’un repertuvarındaki tek Bel Canto rolü olan Norma operasını ilk defa 60 yaşında seslendirdi ve neredeyse 30 yıl en ağır rolleri söyledikten sonra bu operayı da herhangi bir zorluk yaşamadan seslendirdi. Üstelik birinci perde finalinde tradisyonel olarak oktav yukarı alınan Re notasını da söyledi! Repertuvarına kattığı son yeni rol, 79 yaşında seslendirdiği Pique Dame operasındaki Kontes karakteri oldu.
Kazandığı sayısız ödüllerin arasında en önemlileri, 1986 yılında aldığı Dame Commander of the Order of the British Empire, Viyana Operası’ndan aldığı Kammersangerin, Fransa’dan aldığı Commandeur de L'Ordre des Arts et des Lettres ve Glamorgan ve Wales Üniversitelerinden aldığı fahri doktora unvanları sayılabilir.
Ayrıca 2012 yılında Dustin Hoffman’ın yönettiği Quartet filminde rol alarak oyunculuk kabiliyetini bir kez daha kanıtlayan Gwyneth Jones, şu anda İsviçre’nin Zürih şehrinde yaşıyor ve hâlâ aktif olarak konferanslar verip şan yarışmalarına jüri üyeliği ve başkanlıklar yapıyor.
Dame Gwyneth Jones’un kariyeri boyunca aynı operada söylediği değişik roller bahsetmeye değer. Salome söyleyen bir sopranonun yıllar geçince Herodias söylemesi, Chrysothemis söyleyen bir sopranonun Klytämnestra söylemesi, Die Walküre’de önce Sieglinde sonra Brünnhilde, Der Rosenkavalier’de Marschallin ve Octavian rollerini canlandırması, ender olsa da görülmüştür. Fakat aynı operadaki değişik rolleri söyleme konusunda hiç kimse Gwyneth Jones’un rekorunu geçememiştir, geçmesi de oldukça zordur. Gwyneth Jones, seyircileri Tannhäuser operasında aynı temsilde hem Venüs hem de Elisabeth söyleyerek şaşırtmıştır. Venüs’ün şehvet dolu karakterinden Elisabeth’in saflığına bürünmesi oldukça etkileyicidir ve gerek vokal gerekse sahnesel olarak ne kadar büyük bir temsil olduğu DVD kayıtlarından da görülebilir.
Elektra operasındaki her üç karakteri de (Elektra, Chrysothemis, Klytämnestra) sahnede söyleyen tek sopranodur. Leonie Rysanek, Chrysothemis ve Klytämnestra rollerini sahnede söylediyse de Elektra rolünü sadece stüdyoda kayıt ederek plağa almıştır. Gwyneth Jones, her üç rolü de büyük bir başarıyla canlandırmış ve muhteşem sahne hakimiyetiyle her üç role de yepyeni bir bakış açısı getirmiştir.
Dame Gwyneth Jones’un kariyerinde öylesine büyük bir mucize, öylesine bir imkânsızı başarma öyküsü vardır ki bütün opera tarihi boyunca anlatılması, hatırlanması, hayranlık ve takdir ile dile getirilmesi gerekir. 1985 yılının Kasım ayında Zürih Operası’nda Richard Strauss’un Die Frau Ohne Schatten operasında Barak’ın Karısı rolünü seslendirecek olan Gwyneth Jones, temsil günü İmparatoriçe’yi söyleyecek olan soprano Agnes Haberreder aniden hastalandığı ve yerine bu zor rol için yerine başka bir soprano bulunamayacağı için eserin Rigoletto ile değiştirileceğini öğrenir. Temsile yalnızca altı saat kala hem İmparatoriçe’yi hem de Barak’ın Karısı rolünü söylemeye karar verir. Yalnızca bir saat, orkestra şefiyle piyanolu prova yapar ve daha önce hiç söylemediği bir rol olan İmparatoriçe’yi sahnede bir balerin canlandırırken, kendisi bu rolü kulisten söyler. Her iki soprano karakteri aynı anda sahnedeyken ise Gwyneth Jones arkasını dönüp kuliste ezberlediği İmparatoriçe’nin müziğini söylerken, yüzünü seyirciye dönüp kendi rolünü söylemeye devam eder. Her iki rolün de aynı anda şarkı söylediği eserin final kuartetinde İmparatoriçe rolünü sadece o kuarteti bilen bir başka soprano orkestra çukurundan seslendirir.
Die Frau Ohne Schatten operası neredeyse üç saat süren, özellikle İmparatoriçe ve Barak’ın Karısı rolleri gerçekten çok zor olan bir operadır. Gerek besteleniş zorluğu, sürekli gelen tiz notalar ve gerekse de güçlü bir orkestrayı aşmak açısından, ayrıca sahne enerjisi olarak sanatçıdan oldukça çok şey isteyen rollerdir. Her iki rolü, bugüne kadar kariyerlerinin değişik zamanlarında bile olsa söyleyen bir soprano yokken Gwyneth Jones aynı gecede her iki rolü birden söylemiştir. Bu opera dünyasında bir daha gerçekleştirilmesi hemen hemen imkânsız bir başarıdır.
Adını opera dünyasına altın harflerle yazdıran Dame Gwyneth Jones, bu sene 85’inci yaşını kutluyor. Var olduğu ve opera dünyasına bu kadar uzun yıllar böylesine başarıyla hizmet ettiği için bütün opera severler adına kendisine nice güzel yaşlar, nice kutlanacak doğum günleri diliyorum.