22.07.2022
13. Uluslararası İstanbul Opera Festivali, İtalyan besteci Giocomo Puccini’nin 3 perdelik ihtiraslı operası Tosca ile yeniden seyircisiyle buluştu. Fransız yazar Victorien Sardou'nun La Tosca adlı oyunundan uyarlanan ve librettosu Luigi İllica ve Giuseppe Giacosa’ya ait olan eser ilk kez 4 Ocak 1900 yılında Roma’da Teatro Costanzi’de sahnelenmiş ve büyük bir ilgiyle karşılanmıştı.
Ülkemizde bu defa Ankara Devlet Opera ve Balesi tarafından sahneye konan eserin rejisi, ilk Türk kadın opera sanatçımız olan Semiha Berksoy’un kızı Prof. Dr. Zeliha Berksoy tarafından gerçekleştirilirken, orkestra tecrübeli şef Raoul Gruneis tarafından yönetildi. Eserin ana karakterlerinden opera sanatçısı Floria Tosca rolünde dünyaca ünlü soprano Angela Gheorghiu, ressam Mario Cavaradossi rolünde Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeni tenor Murat Karahan, Baron Scarpia rolünde Gürcü bariton Nikoloz Lagvilava, Cesare Angelotti rolünde bas Yiğitcan Tatlıoğlu, IL Sagrestano rolünde ise bariton Mert Özdemir sahne aldı. Temsilde ayrıca Ajan Spoletta’yı tenor Cem Akyüz, Jandarma Sciarrone’yi bas Levent Akev, Un Carceriere’yi bas Mahir Kat ve Un Pastore’yi ise Alto Rüzgar Aydın canlandırdı.
Daha önce Haliç Kongre Merkezinin açık hava sahnesinde gerçekleştirilmesi planlanan etkinlik İstanbul’da esmekte olan şiddetli rüzgar fırtınası nedeniyle kongre merkezinin kapalı salonuna alındı. Bu değişiklik sebebi ile oturum planında yapılan yeni düzenlemeler temsilin yaklaşık 15 dakika kadar geç başlamasına neden oldu. Mimarı yapısı, akustik tasarımı ve oturma düzeni olarak opera sanatının icrası için pek uygun olduğunu söyleyemeyeceğimiz salonda perdenin açılmasıyla birlikte Özgür Usta’nın tasarımı olan büyüleyici dekor ve Yakup Çartık tarafından tasarlanan ışık bir nebze yüreğimize su serpti. Ancak şan sanatçılarını çıplak sesleri yerine mekanın getirisi olarak mikrofonla dinleyecek olmak keyifleri biraz kaçırsa da; Cavaradossi’nin “Recondita Armonia” aryasıyla Murat Karahan bu kara bulutları bir anda dağıttı. Hemen ardından Angela Gheorghiu’nun sahneye girmesiyle adeta coşan seyirci dünyaca ünlü sopranoyu alkışlara boğdu.
Operanın konusuna kısa değinecek olursak, güzel şarkıcı Floria Tosca’nın ressam sevgilisi Mario Cavaradossi duvarına resim yaptığı kilisede, Sant’Angelo kalesindeki zindandan kaçmış siyasi mahkum arkadaşı Cesare Angelotti’ye rastlar ve onu muhafızlara teslim etmek istemeyerek kaçmasına yardım eder. Angelotti’nin peşinde olan Polis şefi Scarpia ustaca oyunlarla Tosca’yı kandırır ve Cavaradossinin yakalanmasını sağlar. Scarpia bununla da yetinmez, kendisi ile birlikte olması kaydıyla sevgilisini özgür bırakacağını söyleyerek Tosca’yı köşeye sıkıştırır. Tosca bu teklifi önce kabul etmiş gibi yapsa da farklı planları vardır. Teklifinin kabul edildiğini düşünen Scarpia sahte bir idam emri hazırlayarak kurusıkı atış yapan tüfeklerle yapılacak idamdan sonra muhafızlar hapishaneden ayrılınca sevgilisiyle kaçabileceğini Tosca’ya söyler. Ancak Tosca verdiği sözü tutmaz ve Scarpia’yı bıçaklayarak öldürür.
Tutuklu halde idamını bekleyen Cavaradossi, sevgilisi Tosca’ya son bir mektup yazmak ister. Daha sonra Tosca gelip sevgilisine planını anlatır ve tüfekler ateşlendikten sonra ölü taklidi yapmasını söyler. Ancak Scarpia’nın da sözünü tutmadığı açılan ateş sonucunda Cavaradossi’nin yere yığılmasıyla anlaşılır. Ve o sırada bunun gerçek bir idam olduğunu ve kandırıldığını fark eden Tosca perişan olur. Acısını ve yakalanmak istememesini bahane ederek hapishanenin camından aşağı atlayarak intihar eder. Perde kapanır.
Her ne kadar mikrofon-hoparlör eşliğinde dinlemiş olsak dahi sanatçıların sahne performanslarınada değinmenden geçmeyelim. Gecenin favori ismi olarak görülen Angela Gheorghiu’nun, temsilin can alıcı aryalarından Vissi d'arte’deki peformansı dahil olmak üzere seyircinin beklentisini rahatlıkla karşılayabildiğini söyleyebiliriz. Geçtiğimiz günlerde Berlin Devlet Operası ile Turandot temsilinde sahne alan Murat Karahan, yine önemli bir eserle seyirci karşısına çıktı ve gecenin belki de en çok beklenen ve de Atatürk’ün en sevdiği arya olan E lucevan Le Stelle’yi başarıyla seslendirdi.
Ancak, dün akşam sahnede öyle bir isim vardı ki bu kişi salonu dolduran seyircilerin büyük çoğunluğunun ilk kez dinlediği, gerek şan tekniğiyle gerekse de teatral kabiliyetiyle ağzımızı açık bırakan Nikoloz Lagvılava'ydı.
Gürcü Bariton Baron Scarpia rolündeki kusursuz performansıyla gecenin adeta sürpriz yıldızı oluverdi. Önümüzdeki günlerde kendisini yeniden izleme fırsatını bulacağımızı umarak tüm okuyucularımıza büyüteçlerini ceplerinden çıkarmalarını ve Nikoloz Lagvılava’ya tutmalarını şiddetle tavsiye ediyoruz.
Evet yazımızın sonunda dünkü temsilin sahnelenmesinde emeği geçen sahne, sahne önü, sahne arkası tüm emekçilere minnettarlığımızı sunarak, festivalin 30 Temmuza kadar devam edeceğini ve önümüzdeki ilk temsilin 23 Temmuz Cumartesi akşamı Okan Demiriş’in IV. Murat operası olacağını okuyucularımıza hatırlatalım.
Sanatla Kalmanız Dileğiyle,
Savaş Demirel