CD-DVD

Samuel Barber'ın ender sahnelenen operası: Vanessa

21.09.2022


Paylaş:

Samuel Barber'ın Vanessa operası 20. yüzyıl operaları içinde en çarpıcı ve incelenmeye değer olanlarından biridir. 1958 yılında New York Metropolitan Operası'nda ilk temsilini yapan eser büyük bir coşkuyla karşılanmış ve aynı yıl dünya prömiyerini yapan kast ile plağa alınmıştır. Cecil Beaton’ın çarpıcı set ve kostüm tasarımları fotoğraflardan gördüğümüz kadarıyla çok etkileyicidir. (1973 yılında çıkan yangında yazık ki hem dekor hem de kostümler yanmıştır.) Bestecisi Barber’a Pulitzer ödülünü kazandıran operanın librettosu Giancarlo Menotti’ye aittir.

 

Adeta bir dedektif hikayesini anımsatan konuda birçok şey seyircinin yorumuna kalmıştır. Erika, Vanessa’nın kızı mıdır yoksa söylendiği gibi onun yeğeni midir? Öyleyse Erika ve genç Anatol arasındaki ilişki, iki üvey kardeşin ensest ilişkisine mi dönüşmüştür? Barones neden Erika çocuğunu kaybettikten sonra onunla da konuşmayı reddeder? Vanessa ile neden hiç konuşmamaktadır? Vanessa’nın babası eski aile doktoru mudur? Bütün bu soruların cevabı eseri yöneten rejisörün hayal gücü ve yorumuna dayalıdır.

 

Son on yılda Glyndebourne’da yapılan kuşkusuz en çarpıcı, en başarılı prodüksiyonlardan biri, kanımca rejisör Keith Warner’ın sahnelediği bu Vanessa’dır. Rejisör siyah, bej ve gri tonları mükemmel bir şekilde bir araya getirmiş. Zaman zaman transparan olan dev boy aynalar bize geçmişi gösterip az evvel sorduğumuz soruları açıklıyor. Stilize dekor ve kostüm eseri 1950’lere taşıyor. Anatol’ün aslında sadece para hırsı olan ve çapkınlıkta sınır tanımayan karakteri mükemmel bir şekilde belirtilmiş. Vanessa’nın da olan biten her şeyden haberdar olduğunu, Anatol’ün hizmetçilerden birini oradan ayrılmadan önce biraz fazla samimi bir şekilde teselli ettikten sonra verdiği mendilini, ilerleyen bir sahnede hizmetçiden geri alıp, Anatol’ün ceket cebine koymasından anlarız. Bütün bir reji işte böylesi inceliklerle dokunmuş mükemmel analizlerin sonucu. Işık, dekor, kostüm, reji kusursuz bir uyum içinde.

 

Vanessa rolündeki Emma Bell, yöneldiği yeni repertuvarında oldukça başarılı temsiller veriyor. Önceleri Mozart baş rolleriyle parlayan soprano; son zamanlarda Wagner, Poulenc, Beethoven ve Stravinski operalarını da repertuvarına kattı. Oldukça zor bir rol olan Vanessa’yı teknik olarak hiçbir problem yaşamadan ve çok müzikal bir şekilde söylüyor. Tıpkı eserdeki diğer sanatçılar gibi rolünün içine öylesine giriyor ki adeta bir tiyatro eseri seyrediyoruz. Ses rengi olarak belki çok ayırt edici bir özelliğe sahip değil ama teknik, oyunculuk ve müzikalite olarak günümüzün önemli sopranolarından biri.

 

Fransız mezzosoprano Virginie Verrez, tartışmasız büyük işlere imza atacak çok önemli bir sanatçı. Gerek tiz gerekse pes tonlarındaki büyüklük ve ses rengi eşitliği, teknik hakimiyeti ve ses renginin güzelliği onu oldukça aranan bir solist yapacak. Erika’nın içinde bulunduğu açmazı, en sonunda yaptığı fedakarlığı ve bu uğurda ödediği bedeli çok güzel bir şekilde seyirciye sunuyor.

 

Rosalind Plowright özellikle 80’li ve 90’lı yıllarda lirik-dramatik soprano rolleriyle ünlenen ve bu repertuvarda plak ve CD'leri olan önemli bir İngiliz opera sanatçısıdır. 1999 yılından itibaren karakter mezzo soprano rollerine yönelen sanatçı, Vanessa’daki vokal olarak uzun olmayan ama her sahnede oyunculuğuyla ön planda olan yaşlı Barones rolünde yılların tecrübesiyle etkileyici bir oyun çıkarıyor. Orta ve pes tonları artık eski renk ve gücünde değilse bile tiz tonları hala geçmiş başarılarını kanıtlayan parlaklık ve volümde.
 

Anatol rolündeki Litvanyalı tenor Edgaras Montvidas, biraz gırtlakta tınlayan, İtalyan parlaklığındaki bir ses rengine sahip olmayan bir tenor. Fakat teknik hakimiyeti ve sağlamlığı Puccini’den Stravinski’ye, Offenbach’tan Çaykovski’ye, Gounod’dan Donizetti’ye uzanan çok geniş bir repertuvarda başarılı temsiller vermesini sağlıyor. Oyunculuğu etkileyici, antipatik, hedonist ve iki yüzlü Anatol karakterini abartmadan, çok doğru bir çerçeve içinde sunuyor.

 

Yaşlı aile doktoru rolünde Donnie Ray Albert bu temsiller yapıldığı zaman 70. yaşını kutluyordu. Sesinin gücü, armonikleri, tizlerinin sağlamlığı 40 yılı geride bırakmış bir kariyere sahip olmanın verebileceği yıpranmadan hiçbir şekilde etkilenmemiş. Gözlerinizi kapattığınızda hala 30-40 yaşında sağlam teknikli, büyük ve güzel ses rengine sahip bir baritonu dinlediğini düşündürüyor. Deneyimli ve harika bir oyuncu.

 

Orkestra şefi Jakub Hrusa, Barber’ın bu zor eserini büyük bir ustalıkla, müzikal nüanslarla ve etkileyici bir şekilde, solistleri zorlamayan tempolar ve balans içinde yönetiyor. Glyndebourne Orkestrası muhteşem bir temsile imza atmış.

 

Samuel Barber’ın bu ender sahnelenen operasının DVD’si hem eser, hem solistlerin başarısı hem de rejinin, müzik ve libretto uyumundaki kusursuzluğu bakımından kesinlikle alınmalı. 

 

Samuel Barber

Vanessa

Jakub Hrusa (şef)

Glyndebourne Orkestrası 

Opus Arte (OA1289D)

*****

BENZER HABERLER

    YORUMLAR


    Akçaağaç Sok. Görhan Apt. No: 1/1A Acıbadem Üsküdar / İSTANBUL | T: 0532 343 9328 | F: 0216 326 39 20