SÖYLEŞİ

Başkan Tunç Soyer'in En İyi İcraatlarından Biri

12.10.2022


Paylaş:

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer tarafından geçtiğimiz sezon başında İzmir Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi'nin (AASSM) başına getirilen deneyimli keman sanatçısı Emel Akçay Özer ile göreve geldiği günden beri yürüttüğü ses getiren başarılı çalışmaları üzerine sohbet ettik, yeni kurdukları Ahmed Adnan Saygun Senfoni Orkestrası hakkında görüşlerini aldık, bu vesileyle İzmir’de son dönemde canlanan klasik müzik yaşamının perdesini okurlarımız için aralayalım istedik.

 

Emel Hanım, AASSM’nin başına geçtiğiniz o günlerden başlayalım mı? Nasıl gelişti bu süreç? Tunç Soyer’den iş teklifini ne zaman, nasıl aldınız?

Hiç düşünmedim, hemen kabul ettim, öncelikle onu söyleyeyim. Düşünmek için gün bile istemedim. Çünkü, Tunç Soyer gibi bir belediye başkanının yaptığı teklif benim için altın değerindeydi. Onunla çalışmak bir şans ve büyük bir onurdur.


Başkanla daha önceden tanışıyor muydunuz?

Hayır, tanışmıyorduk.


O zaman piyango gibi bir şey oldu sizin için.

Gerçekten de piyango gibiydi. Arandığımda şaşırdım. Ama şöyle bir durum var ki Başkan zaten AASSM’ye bir yönetici bulma arayışında olduğu için birkaç referans toplamış. Kendi ifadesiyle “Size iki ay ulaşmaya çalıştık Emel Hanım” deyip benimle tanışmak istedi.


O sıralar neredeydiniz?

Salgın boyunca ben de herkes gibi evimde oturuyordum. Başkanımız beni makamına görüşmeye davet ettiğinde tam olarak ne görüşeceğimizi bile bilmiyordum. Ertesi sabah apar topar İzmir’e geldim.


AASSM’de durum nasıldı o sırada?

Yönetici koltuğu boş değildi AASSM’den bir çalışma arkadaşımız görevdeydi. Başkanımız “CV’nizi inceledim, bizimle çalışmak ister misiniz diye sordu. Ben Ankara’da oturan, Ankara-İstanbul arası çalışan, o güne kadar İzmir’le çok da ilgisi olmayan biriydim. Evim Ankara’daydı ama ben daha çok İstanbul’daydım. Pandemi başladığında Robert Koleji’in part-time öğretmenliğinin yanı sıra kendi projelerimizi yürütüyordum. 2017 yılında Devlet Operası’ndan emekli olduktan sonra senin de bildiğin gibi birçok orkestranın yöneticiliğini yaptım, projeler ürettim. 


Heyecan duydunuz mu Başkandan teklif alınca?

Hem de nasıl… Başkanımızdan etkilenmemek mümkün değil. Başkanımız sanata çok değer veren, vizyoner ve inanılmaz çalışkan biridir. “Siz teklifi bir düşünün isterseniz” dedi. Düşünecek bir şey yoktu, memnuniyetle kabul ettim. 15 gün gibi kısa bir sürede de göreve başladım. 


Hemen taşındınız mı İzmir’e?

2 ay içinde taşındım çünkü baktım ki gidip gelerek yapabileceğim bir iş asla değil. Bildiğin gibi bazen 18 saatim AASSM’de geçiyor. Evimizi taşıdık, yani İzmirli olduk. Birkaç yıl önce sorsaydın, İzmir’de yaşamak aklımdan dahi geçmezdi.


İzmir’i ben de çok severim, benim gözümde de çok özel bir şehirdir. 

Evet çok güzel, çok medeni bir şehir. Umut veren, insanı çok mutlu eden bir yer.


Nasıl bir AASSM buldunuz göreve geldiğinizde?

Salgın döneminde olduğumuz için merkez son derece sakindi, koridorlar bomboştu ve gelen giden yoktu. Zaten sokağa çıkma yasağı da vardı. Sadece AASSM değil iki yıla yakın bir zaman dünya durdu malum. Çok zor şartlarda göreve başlamış oldum ama bir yandan da alışmak için değerli zamanlardı. 

Önce çalışanlarla tanıştım, kimler var, bu kişiler neler yapıyorlar? En önemlisi, bu bina belediye personeli olarak çalışan farklı meslek gruplarından gelen insanlarla dolu ve dolayısıyla merkezi bir işleyişe sahip. Terminolojilerimizin farklı olduğunu gördüm. Ortak noktalara ulaşmaya gayret etmemiz gerekiyordu. Ben göreve geldiğimde personel tamamen değişmişti, epeyi az insan vardı geçmişten gelen. Onlara bu işi nasıl yapmamız gerektiğini anlatmak, neleri hayal ettiğimizi tasvir etmekti öncelikli görevim. Sahnenin bakımını yaptık. Almamız gereken uyumluluk belgeleri vardı, onları aldık.

AASSM, içinde iki konser salonu, beş galerisi olan, belki de Türkiye’nin en güzel sanat merkezi. Binamızı korumak ve layık olduğu üst seviyede ilgiyi göstermek de bizim görevimiz. 


Başkan sizden ne istedi? Nasıl bir AASSM tasavvur ediyordu ve size ne görev verdi?

Benim şu anda üstlendiğim görev, Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nin Şube Müdürlüğü. Burası Büyükşehir Belediyesinin Kültür ve Sanat Dairesine bağlı bir Şube Müdürlüğü olarak işlev görüyor. Ben de burada hem İdari Amirim hem de Sanat Yönetmenliği görevini sürdürüyorum. Yani iki ağır ve yüklü görev üstlendim. Başkanımızın en çok önemsediği şey şuydu: Dürüst, etik değerlere bağlı, toplumda soru işaretleri doğurmayan bir yönetim biçimi. Bunlardan kastı, AASSM için seçilen projeler ve mali yönetimdi elbette. Ve tabii değer katan projeleri gerçekleştirmek isteğiydi. “Yıllar içerisinde edindiğiniz birikimi bizim için kullanabilir misiniz?” diye sordu.

Benim çok değerli hocalarım oldu. Onlardan çok şey öğrendim. Çok sayıda kurumsal projenin oluşumunda bulundum. Festivaller ve geniş kapsamlı turneler gerçekleştirdim. Menajerlik de yaptım, kendim sanatçı olmakla birlikte birçok sanatçıyla da çalıştım. Projeler yapıyorum, projelerin nasıl oluşturulabileceğini biliyorum. Birçok sanatçıya okul arkadaşlarım oldukları için rahatlıkla ulaşabilirim, onlarla projeler yapabilirim. Başkanımızın da tüm bunları dikkate aldığını gözlemledim. 

 

Ne tür projeler yapmayı önemsiyorsunuz?

Bugüne kadar en başarılı olduğum projeler, maddi kazançtan ziyade, gönülden, benim de bir katkım olsun diye düşündüğüm veya katıldığım projeler oldu. Bu insandan kendime ne gibi bir fayda sağlayabilirim gibi dertlerim hiç olmadı. Para hepimiz için bir ihtiyaç ancak ben hiçbir işime bu şekilde bakmadım. 

İzmir’de de benzeri oldu aslında. 2021’de online konserler yapalım, gençlere de katkımız olsun istedim. Onlara istihdam yaratmak için açıkhava konserleri düzenledik. Belediyemizin sanatçılara desteği inanılmazdı. Kurduğumuz El Ele Müzik Senfoni Orkestrası 2021 yılı Mart ve Aralık ayları arasında tam 15 konser verdi. Meselemiz herkesin el ele vermesiydi. Gelen şefler, katkıda bulunan kadrolu orkestra sanatçıları ücret almadılar. Onlar da bu işe el vermiş oldular. Burada benim ayrıca önemsediğim şey hayat güvencesi olan sanatçılarla kadrosu bulunmayan sanatçıların gösterdiği dayanışmaydı.


Daha sonra nasıl ilerlediniz?

Açılma başladığında öncelikle Kültürpark’ta ve AASSM bahçesinde açıkhava konserleri yaptık. Sonra İzmir Caz Festivali’ne destek verdik. 2021 yılı sonbaharına kadar böyle geçti, unuttuğum mutlaka başka şeyler de vardır. 2021 Ekiminden itibaren zengin bir program yaptık. Beş farklı içerik ile hatta bir tanesi sizin de içinde olduğunuz Serhan Bali ile Cumartesi Klasikleri’ydi. Akustik Oda ismini verdiğimiz seri, pandemide online olarak yayınladığımız Dijital Odaserisinin akustiğe dönmüş haliydi. Saz mı Caz mı?, Çocuklara Özel ve tabii AASSM Barok Müzik Günleri ile geçen sezonu dolu dolu bitirdik. Galerimizde ise Kültür ve Sanat Daire Başkanlığımız bünyesindeki Sergi Koordinatörlüğü’nün seçkilerini sergiledik.


Müzik kurumlarının kapılarını kapatıp tatile çıktığı yaz döneminde neler yaptınız?
Yaz döneminde açık havaya çıktık. AASSM’nin bahçesinde bulunan zeytin ağacının altında düzenlediğimiz Zeytin Altı Konserleri’nde birbirinden farklı ve güzel konserler gerçekleştirdik. Bu yıl İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşunun yüzüncü yılı olması nedeniyle 10 Eylül’de yapılan Senfonik İzmir Türküleri konserinde AASSO da sahnedeki yerini aldı. 

 

Bergama Oratoryosu’ndan bahsedelim biraz da…
20 Eylül’de bir dünya prömiyerine imza attık. Eski Kültür Bakanımız Suat Çağlayan’ın şiirlerinden esinle, bestesi Tolga Taviş’e ve librettosu Gülümden Alev Karaman’a ait Bergama Oratoryosu - Sunağın Gözyaşları’nın ilk seslendirilişi Bergama’daki Asklepion Antik Tiyatrosu’nda yapıldı. Büyük heyecan bizim için. Eserin, sanatın yumuşak gücü sayesinde, anavatanından kaçırılarak toprağından koparılan Zeus Tapınağı’na dikkatleri çekeceğini umuyoruz. 

 

AASSM müzik dışı etkinliklere de ev sahipliği yapmak durumunda kalıyor, öyle değil mi?

Bu aya kadar İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin belediye meclisi toplantıları rutin olarak depremden sonra AASSM büyük salonda yapıldı. Meclis oturumlarının yapıldığı saray için yıkılma kararı alındığı için biz ev sahipliği yaptık. Her cuma akşamı İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’nın rutin konserleri var. İzmir'de çok fazla salon olmadığı için şu anda sempozyum, oturum ve kongrelere de ev sahipliği yapıyoruz ki bu da başka bir tecrübe oluyor açıkçası. Çok hızlı reaksiyon almamız gerekiyor, sahneyi derhal bir oturum düzeninden konser düzenine getirmemiz gerekiyor. Bu zorunluluk yüzünden bu tip konularda da hız kazandık.



 

Tanıyabildiğiniz ölçüde İzmirli müzikseverleri nasıl değerlendirirsiniz? İzmirliler klasik müzik özelinde nelerden hoşlanır ve nelerden hoşlanmaz?

İzmir tam bir Türkiye mozayiği bence çünkü özellikle son dönemde çok göç almış bir şehir. Klasik müzik konserlerimiz iyi programlanıyor. Hepsinin iyi konserler olmasını umut ederek yola çıkıyorum. Tüm biletleri tükenen epeyi sayıda konserimiz oldu geçtiğimiz sezonda. İzmir'in İstanbul’la kıyaslandığında önemli bir dezavantajı var. Basında çok fazla yer alan bir sanat hayatı yok burada. İstanbul’da olduğu gibi, bir cumartesi sabahı gazete eklerini açtığınızda İzmir’de o haftasonu yapılacak sanat etkinliklerini maalesef göremezsiniz. Etkinliklerimizin yerel basında çok daha ayrıntılı çıkması gerekiyor. Biz bu açığı kendi tanıtım olanaklarımızla aşmaya çalışıyoruz ve 1.134 kişilik salonumuzdaki koltukların tümünü hemen her konserimizde satıyoruz. Bu bence büyük bir olay. 
 

Belediyemizin tanıtım kanalları ve sosyal medyada yayınlanan afişlerin yanı sıra tabii bir de fısıltı gazetesi gerçeği var. Ek olarak AASSM’nin kemik bir kitlesi var. İzDSO ve İzmir Müzik Festivali’nin de sadık kitleleri var, onlar da hep gelir. Gençler de çok geliyor çünkü üniversitelere çok yakınız. İzleyicinin ilgisinden çok memnunum. Geliştirmemiz gereken bir iki şey var sadece. Bir sonraki hedefim abonelik sistemini oturtmaya çalışmak olacak. Her serinin biletlerinin toplu satışını yapmaya gayret edeceğiz. Serhan Bali ile Cumartesi Klasikleri serisindeki konserlerde Gülsin Onay dışında İzmirlilerin çok iyi bildiği isimler olmamasına, seslendirilecek bestecileri de önden duyurmamamıza rağmen tüm biletler satıldı. Tabii şöyle bir durum da var, her serinin birinci konseri o serinin kartviziti oluyor. Mesela Akustik Oda serisinin ilk konuğu Borusan Quartet’ti. Çocuklara Özel serisinde önce Mozart yapınca o seri de büyük ilgi gördü. Burada bir süreklilik sağlamaya çalışıyorum. 
 

Ben sanatçı reflekslerine sahip biriyim ancak burayı salt o reflekslerle de yönetemem. Dolayısıyla, insan sağlığına en doğru şekilde yaklaşabileceğim, binaya adım atan insanları koruyabileceğim ve aynı zamanda iyi etkinlikler sunup doğru hizmeti verebileceğim bir yönetim biçimi sergilemeye çalışıyorum.
 

Nasıl bir yönetim ve karar alma anlayışınız var?

Projeleri birlikte çalıştığım arkadaşlarımın hepsiyle paylaşırım. Ben düz bir yönetim anlayışı oluşturmaya çalışıyorum. Kendi alanında sorumlulukları paylaştıktan sonra bölünmüş yönetim biçiminin özellikle iş barışına olumlu etkisi oluyor. Her pazartesi hepimiz masa başında toplanıyor, o haftanın programını konuşuyoruz. Bütün projeleri ortaya seriyor ve hepimiz üzerine özgürce konuşuyoruz. Etkinlik sırasında sahada olmayı, örneğin ışık odasında, ses odasında durmayı da çok seviyorum çünkü öğrenmeyi seviyorum. Bugüne kadar hiçbir konseri koltuğumdan izlemedim. Herkesin fikrine çok önem veriyorum. Her şeye burada birlikte karar vermeye çalışıyoruz. Ben fikir öneriyorum, bazen ‘bu tutmaz’ diyorlar, onları ikna edebilirsem programa koyuyoruz, edemezsem koymuyoruz. Yanılabildiğim durumlar da oluyor.

 

2022/23 sezonuna dair planlarınız nelerdir?

2022 sonbaharı İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşunun 100. yılında şahane kutlamalara sahne oldu. Biliyorsunuz 100. Yıl Marşı Yarışmamız var ve bunun finalini 29 Ekim 2022’de yapacağız. Bu yarışmanın organizasyonu Kültür Sanat Daire Başkanlığı ve AASSM tarafından yürütülüyor. Zülfü Livaneli, Sunay Akın, Gürer Aykal, Rengim Gökmen, Turgay Erdener, Ahmet Yürür ve Ahter Destan’dan oluşan çok değerli bir jürimiz ve çok değerli bir danışma kurulumuz var. Bu çok ciddi ve büyük çaplı bir organizasyon oldu. Hem şaire hem de besteciye ayrı ayrı 100 bin liralık ödül veriyoruz. Toplam 456 şiir başvurdu ve beş referans şiire indirilene kadar 451 şiir elendi. Bestelenen şiirin şairine ve bestecisine ayrı ayrı ödül verilecek. Şu anda 88 beste final için yarışıyor. Değerlendirmeler ise salondaki seyirciler, koro ve jüri tarafından yapılacak. Bunların hepsinin toplamı alınacak ve orantılanarak yarışmanın kazananı ilan edilecek. Başkanımız ve kurulun niyeti şuydu: 2022’de yarışma birincisini ilan edelim ki bu marş bir yıl boyunca vatandaşın diline pelesenk olsun ve 2023’te de seslendirilsin. 


İzBB’nin şehre kazandırdığı sanatsal ve kültürel etkinlikleri nasıl değerlendirirsiniz?

Kültür Bakanlığı gibi çalışan bir Kültür ve Sanat Daire Başkanlığımız var. Böyle bir yoğunluk ben de beklemiyordum, içine girince anladım. Kültür Sanat Daire Başkanlığı İzmir’in her yerine dokunmak zorunda. Murallerden heykellere, sokak sanatçılarından festivallere... Bu büyük bir yapı ve ben de bunun bir parçasıyım. Gurur duyuyorum. En büyük şansımız Başkan Tunç Soyer’in tam desteğini görmemiz. Bugüne kadar yapmak isteyip de engellendiğim hiçbir iş olmadı. Ben de gerçekleşmesi mümkün şeyler yapmayı hedeflemiyorum ve planlamaya çalışıyorum. 


İzDSO’nun idari ofislerinin AASSM’de yer almasından bahseder misiniz, bu taşınma nasıl gerçekleşti?

İzmir'in en köklü sanat kurumlarından biri de İzDSO’dur. Aramızdaki protokol gereği sezonda salonumuzu kullanırlar. Güzel bir gelişmeyle, bu yıl onların yönetim ofislerine de binamızda yer verdik. Dolayısıyla bir arada çalışma ve sorunları daha çabuk halletme şansını yakaladık. Bundan önce salon, enstrüman ve notalar bir binada, yönetim başka bir binadaydı ve bu da sıkıntı yaratıyordu. Burada başkanın hoşgörüsü ve vizyonu temel rol oynadı. Orkestra AASSM’ye hep taşınmak istemiş ancak bugüne kadar bu konuda ilerleme sağlanamamıştı. Hepimizin bu süreçte katkısı oldu, benim de daire başkanımızın da. Binamız müellif mimar tarafından yapıldığı için onun izni olmadan çivi dahi çakamıyoruz. Ofise dönüştürülecek alanımız çok az olmasına rağmen kendi kullandığımız alanlardan feragat ederek İzDSO yönetimine ofis alanı açmayı başardık. 


Şimdilerde AASSM’ye bir müzik kütüphanesi kazandırmanın heyecanını yaşıyorsunuz. 

Yeni müzik kütüphanemiz, bahçemizin içinde, tarihi eser niteliğinde bir bina. Bu bina mimarın ilk inşaat güncesinde bile müzik kütüphanesi olarak tasarlanmış ama yıllar içinde başka amaçlarla kullanılmış. Burayı görür görmez kütüphane olması gerektiğini düşündüm. Ben inandığım her konuda ısrarcı ve talepkâr biriyimdir. Mimarın güncesi bu konuda önümü çok açtı. Bu bina zaten en başta bu amaçla tasarlanmış şeklinde durumu kendisine izah ettiğimde Başkan hemen kabul etti. Zaten onun da böyle bir arayışı vardı. Bu bina pek yakında tüm dünyaya entegre olmuş bir müzik kütüphanesi olarak hayata geçecek. Kütüphanenin, öğrencilerin uğrak yeri olmasını, sürdürülebilir ve yaşayan bir merkez olmasını çok önemsiyorum. 


Okurlarımıza yönelik son sözlerinizi alalım… 

Ben 30 yıl boyunca Devlet Opera ve Balesi Orkestralarında keman çaldım. Kariyerimde kaç konsere çıktığımı şu an hatırlamıyorum bile. Çalmadığım orkestra kalmamıştır herhalde Türkiye’de. Mesleki bakımdan tatmine ulaşmış biriyim. 22 yaşında zorlu bir sınavla grup şefi oldum. Keman çalmayı çok seviyorum ve hâlâ da çalıyorum. Sürekli çalıştığım oda müziği gruplarıma elimden geldiğince zaman ayırmaya çalışıyorum. Elli yaşıma varmak üzereyken kendi isteğimle emekli oldum. Devlet sanat kurumundan bu kadar erken yaşta emekli olan çok az sanatçı tanıyorum. Amacım daha farklı şeyler yapmaktı. İşte şu an bulunduğum yer, gönlümdeki şeyleri yapmama fırsat veriyor. Ben yapılmayanı yapmayı seven biriyim. Katkı vermeyi severim, gönüllü her türlü işin içinde olmayı severim. Yaptığım işlerin sürdürülebilir olmasını çok önemserim. Ayrıldığım oluşumlarda sonradan elde edilen başarılardan gurur duyarım. Yarın bu görevde olamayabileceğimi de çok iyi bilen ve tam da bu yüzden yaptığım güzel işlerle anılmayı önemseyen bir yöneticiyim. Yapım gereği hayatımda kızımdan sonra işim en önemli şeydir. Keman çalarken, grup şefliği yaparken, öğretmenlik yaparken de işimi hep çok iyi yapmaya cidden ve samimiyetle çalışırım. Şimdi de idareciliğimi en iyi şekilde sürdürmeye çalışıyorum.
 

Bu görevden ayrıldığımda adımın tek seferlik konser ya da etkinlikten ziyade AASSO, Bergama Oratoryosu, AASSM Müzik Kütüphanesi gibi kalıcı işlerle anılmasını isterim.
 


 

AASSM bünyesinde kurduğunuz Ahmed Adnan Saygun Senfoni Orkestrası (AASSO) çok yeni bir oluşum ve önemli bir proje, bilgi verir misiniz Andante okurlarına?

Ahmed Adnan Saygun gibi büyük bir değerimizin adıyla kurulmuş bir sanat merkezi varken, onun adını taşıyan bir orkestranın olmaması beni ciddi bir şekilde üzüyordu. Şehirde başka bir senfoni orkestrası yok mu? Evet var. Peki bu durumda Ahmed Adnan Saygun Senfoni Orkestrası eksikliği duyulan bir ihtiyaca mı cevap verecek? Evet, bence verecek; neden bir tane daha senfoni orkestrası olmasın İzmir büyüklüğündeki bir şehrin? Devlet senfoni orkestralarının repertuvarlarına bir alternatif oluşturabilir mi yeni kurulan orkestra? Geleceğin sanatçılarına yeni bir yuva oluşturabilir miyiz böylelikle? Bu sorulara da rahatlıkla evet yanıtı verebiliriz. 
 
Programlama anlayışı ve ulaşmak istediği kitle açısından neleri hedefliyor AASSO ve ilk konser ne zaman yapıldı?

AASSO her şeyden önce istihdama yönelik değil, hizmet alımı şeklinde yürüyecek yani proje bazında çalışıyor. Değerli projelerde farklı orkestra şefleri orkestramızı yönetiyor. AASSO, 25 Mayıs 2022’de yaptığı lansman konseriyle sanat hayatına tam anlamıyla başladı. Rengim Gökmen yönetimindeki Orkestramız Saygun’a Saygı adını verdiğimiz bu konserde, Ahmed Adnan Saygun’un eserlerini bugüne kadar dünyanın pek çok ülkesinde seslendirmiş öğrencisi, piyanist Gülsin Onay’a eşlik etti. 23 Nisan’da çocuklara yönelik Dâhi Mozart ve Aksi Beethoven programlarını sahneledik. 2. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’nin açılış gecesinde Zülfü Livaneli’nin ‘Onur Ödülü’ alması sebebiyle Zülfü Livaneli Film Müzikleri seslendirildi. Yaz aylarında orkestra açıkhava konserleri yaptı. 22 Eylül 2022 tarihli sezon açılış konserinde orkestramıza Nil Venditti şef ve çellist Camille Thomas solist olarak konuk oldular. Sonrasında Aralık sonuna kadar ilan ettiğimiz güzel bir programımız var.

BENZER HABERLER


    Akçaağaç Sok. Görhan Apt. No: 1/1A Acıbadem Üsküdar / İSTANBUL | T: 0532 343 9328 | F: 0216 326 39 20