12.11.2022
2019 yılında aramızdan ayrılan, çağdaş ve mikrotonal müziğin önde gelen bestecilerinden Ben Johnston'ın Genişletilmiş Pür Akort'ta yazdığı 10 adet yaylı dörtlüsü üzerine Emre Nurbeyler görüşlerini paylaşıyor.
Yeni müzik kadar ilginç bir şey yok bence. Bir sabah uyanıyorsunuz ve bir besteci yeni notalar icat etmiş, aradan birkaç yıl geçiyor ve bu bestecinin gerekli derecede gelişmiş kulağa sahip müzisyenler bulduğunu ve eserlerinin sonunda kaydedilebildiği haberini okuyorsunuz. Spotify’da geçtiğimiz sene en çok dinlediğim beş parçanın beşi de yeni müzik eserleriydi. Bu yoğun tutkumun en büyük göstergesi Almanya’da Hochschule für Musik Trossingen’de okumaya başlar başlamaz müzisyen arkadaşlarımla kuruverdiğim yeni müzik topluluğumuz Feynman Ensemble’ın varlığı olabilir. Esasında benim yeni müzik sevgim ise çok daha geriye, çok önemli bir CD kutu setine dayanıyor.
Hani insanın sohbet arasında anlık heyecan ve gururla kendini tutamayıp söylediği cümleler vardır ya, “bu arada ben veganım” veya “bu arada bilgisayarımda Linux kullanıyorum” gibi... İşte benimki “bu arada benim en sevdiğim piyanist İdil Biret” cümlesidir, beni tanıyan herkes de bunu benden en az bir, en fazla bin defa duymuştur. Beni bu kanıya ulaştırmakta en büyük paya sahip CD setlerinden biri de Biret’in dünyanın dört bir yanında gördüğü devasa saygıyı sağlamış dehşet verici kayıtlarla dolu 20th Century Piano Edition setidir. 20. yüzyılda yaşamış neredeyse tüm önemli bestecilerin piyano yazımlarının doruk noktasından incelikle seçilmiş eserler, yine Biret’ten beklediğiniz incelik, düşünce ve mükemmellikle çalınmış. Bu dev kutu setten favorilerimi söylemem gerekirse Ravel’in Gaspard de la Nuit ve Aynalar albümleri, Ulvi Cemal Erkin, Bartok ve Hindemith’in piyano konçertoları ve Prokofyev’in İki Numaralı Piyano Sonatı. Daha uçuk şeylere açığım diyorsanız Ligeti’nin etüdleri, hatta Boulez’in sonatları sizi çok mutlu edecektir.
Hazır uçuk şeylerden bahsetmişken, son zamanlarda karşılaştığım en uçuk müzikle sizi tanıştırmak üzereyim ve çok heyecanlıyım bunun için. Bu müziği uçuk kılan da içindeki akort sistemi bulmacası! Tarih boyunca gelmiş geçmiş akort sistemlerini gözden geçirirseniz, 16. yüzyılda keşfedilip 18. yüzyıldan beri dünya standardı olan Eşit Aralıklı Akort Düzeni (Well Temperament) yaygınlaşana kadar insanların bu konu üstüne tartışıp durduğunu görürsünüz. Bu tartışmaların sebebiyse çok basittir; örneğin piyanoya do Majör bir eser yazıyorsunuz, bu ton içinde var olan notaları insan kulağına göre en mükemmel duyulacak şekilde akortlayabilirsiniz, fakat eser ton değiştirdiğinde ve yeniden o tona özel akort yapmadığınız takdirde eşitsiz ses aralıkları sebebiyle kulağa hoş gelmeyen bir sonuçla karşılaşırsınız. İşte tüm tartışmalar genelde hayat kolaylığı ve mükemmel duyuş arasında meydana geliyordu.
Hiç merak ettiniz mi, neden tam olarak 12 ton var? Görünen o ki Ben Johnston da bunu merak etmiş..
Eşit Aralıklı Akort bu ikisi arasında matematiğin yardımıyla güzel bir denge tutturup her tonda biraz detone fakat neticede her tonda eşit duyulan bir sistem oluşturdu. Bu minüskül kusuru duyabilmek çok zor, buna rağmen tarih boyu eşit düzene karşı çıkıp kulağın mükemmel duymasının her halükarda birincil öncelik olduğunu savunan elitist bestecilere rastlamak da çok kolay. Amerikalı besteci Ben Johnston da işte bu elitistlerden biri, fakat onu ilginç ve ayrı kılan şey eşit düzende mümkün olmayan notalar ve armoniler icat edip müziğinde kullanmasıydı. Müzikte bir oktav aralığını 12 tona bölmeyi seçmemizin sebebi bu notaların kendi içlerindeki matematiksel oranlarıdır. Johnston bu oranlarla müthiş komplike oyunlar oynayarak daha önce asla duymadığımız dokulara sahip Genişletilmiş Pür Akort sisteminde eserler yazar ve hatta bu eserleri için 2016 yılının Mayıs ayında New York Times “Müzisyenler aranıyor, biraz fedakârlık gerekli” başlıklı bir de haber yayımlar.
Bestecilerin müzik yazımlarının ve bu yazımın yıllar içindeki gelişiminin ibresi olan döngüler vardır. Beethoven için yazdığı piyano sonatlarını veya senfonilerini buna örnek gösterebiliriz, Johnston içinse bu ibre, yazdığı 10 adet yaylı dörtlü oluyor. Sıralı bir dinleme yapıldığında, her geçen eserde Genişletilmiş Pür Akort’a biraz daha ustaca bir yaklaşım görüyoruz. Bu ustalık 7 Numaralı Dörtlü'de doruk noktasına ulaşıyor ve 8 Numaralı Dörtlü'den itibaren bestecinin daha da karmaşık eserler yazmak yerine dinleyiciye yaklaşmaya, akademik önem taşımaktan ziyade dinlemesi daha zevkli eserler yazmaya başladığını gözlemliyoruz. Bu yüzden öncelikle ilk sekiz, dokuz ve 10 numaralı dörtlülere göz atmanızı tavsiye ederim.
Kepler Quartet
Eğer Spotify kullanıyorsanız, bu sayfada bulunan kodu tarayarak Ben Johnston’ın tüm mikrotonal yaylı dörtlülerini içeren listesini dinleyebilirsiniz. Daha fazlasını istiyorsanız, bilmeniz tek gereken şey yedi numaralı dörtlüye kadar olan yolun engebeli olması ve size bu yolda başarılar diliyor olmam. Dinlemesi kolay bir döngü değil kesinlikle Johnston’ın yaylı dörtlüleri, o kadar zor ki hatta, eserin kendi icracıları bile zorlanıyor. Öyle ki, Johnston hayatı boyunca eserlerinde var olan inanılmaz küçüklükteki mikrotonal aralıkları duyan ve bunları duyurabilecek yaylı sanatçılar arayıp sonunda Kepler Quartet’e denk geliyor. Kepler Quartet’in de bu 10 adet dörtlüyü kaydetmesi tam 14 yıl sürüyor. Unutmayın ki, her zaman sevgili İdil Biret’in kayıtlarına dönüp, hatta ve hatta Bach’ın, Mozart’ın, Beethoven’ın eserlerini dinleyip bir zamanlar onların da yeni müzik olduğunu hatırlayabilirsiniz. İyi şanslar ve iyi dinlemeler!