MAKALE

Ölümün Süreksizliğinde, Doğumunun 100. Yıl Dönümünde

01.06.2023


Paylaş:

“Evet, müziğimde bulmak istediğim şey fraktallar.”
- György Ligeti
 

Proklos, Adlandırmanın Ontoteolojisi Platon'un Kratylos'una Yorum adlı kitabında; formları üç yönlü olarak belirtir: Akılsal (noerós), bilgisel (epistemonikós) ve sanısal (doksastikós). Sene 412'de İstanbul'da doğan Proklos'a göre duyulabilir her şey akılsal, adlar bilgisel ve mekikler ise sanısaldır.  

Tercümesi mekik olarak dilimizde karşılanan kerkis'i; kelime itibariye hem dokuma için kullanılan bir el aleti hem de bir açık hava tiyatrosunda sahnenin karşısında bulunan merdivenlerin aralarında kalan oturma alanı; fikrî olarak hem dokuma, hem de nakledileni izleme faaliyeti esnasında teşkil ve nakil mekanizmasında ışınsal (ışık, ses...) makine olan metaforun çıkış ve varış noktalarına dair bir nevi sinyal yolu olarak ifade edebiliriz. Nazariyatımda ise kerkis; mimema ve paradigma arasındaki damgalama (typon) ilişkisinde, varlık ile oluşun arasına üçüncü bir tür (khṓrā) mahallini mesken tutmuş statik bir mekanizma gibi seyir alanımda canlanır.  

Platon düşüncesini bilerek veya bilmeyerek tamamen ters yüz edip bugünün düşüncesini içinde bulunduğu çıkmaza sokan Aristoteles sebebiyle, varlığın veçhesi olarak idea'nın kaynağını teşkil eden “eidos” kelimesi 2500 yıldır günümüzün yaşayan dillerine hâlâ “form” olarak çevrilmeye devam ediyor.  

Oysa eidos, asla bir form değil! Esasında görme faaliyeti (noēsis) itibariyle varlığın (to on) hakikatinin (alētheia) veçhesidir. Ne epistēmē (takson: nesnesini zihinsel olmayan, tecrübi ontolojik kökende kavrayıp bütünsel bilme disiplini) tasnifinden (diagrammata), ne trivium ve quadrivium'dan, ne de 'bir meydana getirme faaliyeti' (tekhnē) esnasında eidos'tan bihaber, hakikatin (alētheia) zıddı olan sanısal alemde (doksa) nefsleri bir unutuluş içinde üretim yapanlar, 21. yüzyılda hâlâ gölgelerin arketiplerine eser yazmakla meşgul...  

Bu yüzden, ses vasıtasıyla müziğe has zamanı seyretmek suretiyle duyulan müzik de, hakikatin (alētheia) veçhesi olmaktan ziyade, Lethe (unutuluş) ırmağının verimli ovalarında yaşayan ulu hafıza titanı Mnemosyne'un soyunun sahte (pseudḗs) tekelinden yankılanmaya devam ediyor.  

Platon düşüncesindeki muhakeme faaliyetinde; birlik içinde bir arada bulunan bütünün, saklı olanın açılıp hakikat (alētheia) olarak kendisinden gelebilmesi için, hupothesis (altta yatan, zemin sağlayan) bir amaç ve zemin edinmek için değil, bir araç ve sıçrama tahtası olarak kullanılır.  

İşte Ligeti, “geçmişi ironik tarzda dramatize etmek bana tümüyle yabancı gelen bir şeydir” derken, sanısal alemde (doksa) hafızanın zimmetinde bulunan müziklerden anupothetos (ön kabul ile zemin alınmış hupotheseos'un olumsuzlanması) faaliyetiyle sıçrayarak yükseldiğinin sinyallerini verir ve varsaydığı çıkış noktasına kendi içinden yürüyen bir muhakemeyle kökene (arkhḗ) geri dönerek döngüsel çıkarımları seslendirir. Elbette hepimiz gibi Ligeti'nin de nefsinin (psukhē) takati dilinin ve notalarının takatiyle sınırlıdır, ne de olsa takat mahiyet esasında düşünülen sınırdır.  

György, sürekliliğe tab'i olduğu koltuğunda Ligeti maskesiyle otururken, kalemini bir delgeç (trupanon) gibi gözbebeğinin dibine kadar korkusuzca daldırıp, bir nakletme esası olan metaforu sınırı aşan bir faaliyete sokar ve süreksizliğin âdeta dış çeperini kaplayan kromatik ve ahenksiz devasa statik ses kütleleri arasında yaptığı seyrinden kulağına çalınanları bize duyurmaya çalışır.  

György Ligeti, logos'u oran olarak görebilen, hatta bu oranı ışık oyunlarının (phantasma) oyununa düşmeden, elinde tırpanıyla bekleyen ölümü de aşarak, kerkis'te oturanları hür olmaya davet eder.  

Sonsuza dek hür ol Ligeti!


György Ligeti (Fotoğraf, Co Broerse)

 

BENZER HABERLER


    Akçaağaç Sok. Görhan Apt. No: 1/1A Acıbadem Üsküdar / İSTANBUL | T: 0532 343 9328 | F: 0216 326 39 20