HABER

Oslo Kraliçe Sonja Şan Yarışmasından İzlenimler

04.12.2023


Paylaş:

Norveç’in başkenti Oslo’da 1988 yılından beri düzenlenen Kraliçe Sonja Şan Yarışması’nın 26 Ağustos akşamı Oslo Operasında yapılan final gecesini takip etmek üzere, her yönden muazzam zenginliğe sahip oluşuyla öne çıkan, İskandinavya’nın bu çekici ve gizemli şehrini, ağustos ayının son haftası içinde Andante dergisi adına davetli olarak ziyaret ettim. Oslo’ya ikindi saatlerinde, bu coğrafya için hiç de şaşırtıcı olmayan bir sağanak yağmur altında iner inmez, ilk yaptığım iş neydi dersiniz? Elbette, Oslo Operasının, yapımı bundan tam 15 yıl önce tamamlanan o ikonikleşmiş binasını görmek istedim öncelikle.

Şehre epey uzak mesafedeki Oslo Havaalanından otelime varmam ve odama yerleştikten sonra şehir merkezine inmemle birlikte hava da ufaktan kararmaya başlamıştı. Oslo’nun, tıpkı Sydney’deki gibi, deniz kenarına inşa edilen, sanki denize iniyormuş/batıyormuş veya denizden çıkıyormuş/yükseliyormuş izlenimi veren bembeyaz renkteki Opera Binasını, yalnızca fotoğrafları veya videolarından değil, çıplak gözle görmenin, çevresinde adeta tavaf edercesine dönmenin, dolaşmanın üzerimde ne kadar büyük bir etki uyandırdığını bizzat deneyimlemiş oldum. Binayı havanın karardığı saatlerde görmenin bir avantajı daha vardı ki o da bina içindeki sarı ışıkların yanmasıyla birlikte denizin griliği, gökyüzünün maviliği ve binanın beyazlığının büyüleyici bir ahenge bürünmesiydi.
 
Oslo Operası Binasının denize doğru inen meşhur rampalarında daha fazla zaman harcamam mümkün olmadı zira hava artık iyiden iyiye kararmış, yağmur da çiselemesini artırmıştı. Bu binaya yine gelecektim çünkü ziyaret sebebim olan Kraliçe Sonja Şan Yarışması’nın finali şehre varışımdan iki gün sonra yine burada yapılacaktı.






Oslo Operasının ikonikleşmiş binasından akşam ve gündüz görünümleri. Son karede sağdaki bina ünlü Munch Müzesi. 
(c) Serhan Bali

Binayı terk ettikten sonra, akşam karanlığında, Operanın hemen karşısında yer alan, Bjorvika adındaki bu semtte yer almasından ötürü de Deichman Bjorvika adıyla bilinen Oslo Halk Kütüphanesinin muhteşem binasının önünden geçip Merkez Tren İstasyonuna vardım, oradan da şehri ortadan ikiye bölen şık mı şık Karl Johans Caddesini boylu boyunca geçerek, Kraliyet Sarayına giden rampayı tırmanmaya başladım. Sadeliğiyle bilinen Norveç Kraliyetinin, süsten püsten arındırılmış, etkileyici bir konuma sahip sarayını ve halka tümüyle açık geniş miş geniş bahçesini arşınladıktan sonra, geceyi geçireceğim otelime vardım.  



Norveç Kraliyet Sarayının etkileyici ama sade ana binası. 
(c) Serhan Bali 

Ertesi günün programında, Kraliyete bağlı mekânlardan biri olan Oscarshall’da izleyeceğimiz bir lied resitali vardı. Resitalin sanatçıları, 2021 yılında bu yarışmada ‘En İyi Lied Yorumu’ ödülü verilen Amerikalı soprano Liv Redpath ve piyanist Sveinung Bjelland idi. Oslo limanından kalkan bir motorla yirmi dakikalık bir yolculuk sonrasında Oscarshall’a vardık. Benim gibi davetli medya mensupları ve seçilmiş bir davetli topluluğu, Kraliyetin zevk-i sefa sarayı olarak tanımlanan (tıpkı Prusya Kralı Büyük Friedrich'in Potsdam'daki Sansoucci Sarayı gibi), 19. Yüzyıl ortasında neo-gotik bir üslupta inşa edilen, bembeyaz, küçük ve şirin bir bina olan Oscarshall’ın yaklaşık 50 kişi alan dinleme salonunda yerimizi aldık.
 




Oscarshall'dan kareler. Son karede konserin solisti olan soprano Liv Redpath ile birlikte. (c) Serhan Bali

Kraliçe Sonja’nın da konsere katılacağı duyurulmasına rağmen, geçirdiği hafif rahatsızlıktan ötürü gelemeyeceğini öğrendiğimizde az biraz buruklaştık ama, ismini taşıyan yarışmanın, ertesi akşam yapılacak final gecesine katılacağını umarak teselli bulduk. Liv Redpath ise, bu konser vesilesiyle tanımaktan büyük mutluluk duyduğum şancıların arasına girdi. Tatlı bir renge sahip, ustaca kullandığı sesiyle, dinleyicileriyle iletişim kurabilme yeteneğiyle, nefis bir şarkı resitali sundu genç sanatçı, Oscarshall davetlileri önünde. Redpath, 2021’de bu yarışmada ilk üçe giremeyip, ‘En İyi Lied Yorumu’ ile yetinmesine karşın, o tarihten sonra Metropolitan, Covent Garden, Bavyera gibi seçkin opera kurumlarında sahneye çıkmayı başaracak kadar dikkati çekebilmiş önemli bir yetenek. Burada altını çizmem gerekir ki, bu, Redpath’ın başarısı olduğu kadar, Kraliçe Sonja Yarışmasının, bu yazının ilerleyen satırlarında anlatacağım gücünün, nerelere uzanabildiğini gösteriyor.


Final gecesine ev sahipliği yapan Oslo Opera Binasının büyük salonu en üst balkonuna kadar tıklım tıklım doluydu. (c) Per Ole Hagen
 
Konserden sonraki gün Oslo Opera Binası davetli basın topluluğuna gezdirildi. Gezimiz sırasında, binaya hâkim kimliğini veren o bembeyaz rengin, yapımında kullanılan İtalya'nın dünyaca ünlü Carrara mermerinden kaynaklandığını öğrendik. Binanın dışına son derece 'havalı' bir görünüm kazandıran beyaz mermerin 'soğuk' etkisi, binanın içinde cömertçe kullanılan meşe ağacının 'sıcaklığıyla' kırılmaya gayret edilmiş. Bir başka dikkatimi çeken kontrast ise, binanın dışındaki sert ve köşeli tasarımın, fuaye alanında kullanılan dalgalı formdaki ahşap yapılarla yine bir başka kırılmaya uğratılmasıydı.







Oslo Opera Binasının dışından ve içinden görünümler. (c) Serhan Bali

Ve artık gelelim, asıl ziyaret nedenimiz olan Kraliçe Sonja Şan Yarışması’nın final gecesine… Oslo Opera Binasının şık, görkemli, son yıllarda Avrupa'da yapılan tüm opera salonlarında artık alıştığımız gibi, koyu renklerin hâkim olduğu bir tasarıma sahip, 1.364 kişi kapasiteli ana salonundaki yerimizi aldığımızda, alkışlarımız eşliğinde şef James Gaffigan yönetimindeki Norveç Uusal Opera Orkestrası sahneye çıktı. Parter alanında oturanlar olarak hepimizin gözü arada sırada üst balkonun ön sırasına kayıyordu. Oradaki boş koltukları birazdan kimin dolduracağını çok iyi biliyorduk. Beklememiz uzun sürmedi ve açılan kapıyla birlikte Norveç Kraliçesi Sonja maiyeti ve yarışmanın düzenleyici ekibiyle birlikte, Monteverdi’nin Orfeo operasından meşhur Toccata ezgisiyle (Bu seçimin beni ve opera düşkünü İtalyan meslektaşım Nicola Catto’yu şaşırttığını itiraf etmeliyim) salondan içeri girerek koltuktaki yerini aldı.


Yarışmanın final gecesinde orkestrayı şef James Gaffigan yönetti. 
(c) Per Ole Hagen



Yarışmanın final gecesinin sunuluğunu dünyaca ünlü soprano Lise Davidsen üstlendi. (c) Per Ole Hagen
 
Ardından, final gecesini sunmak üzere şaşırtıcı bir isim girdi sahneye. Lise Davidsen! Evet, hakkında en fazla konuşulan opera sanatçılarından biri olan Norveçli sopranodan söz ediyorum. Hayranlarından biri olduğum, son yılların belki de en önemli ve başarılı dramatik sopranosunun bu geceyi sunması aslında şaşırtıcı değildi çünkü Davidsen, Norveçli olmanın yanı sıra, bu yarışmada 2015 yılında birinci gelmişti! Davidsen, mesleği olmamasına rağmen, sunuculuk görevini gayet sempatik biçimde yerine getirdi, gecenin başından sonuna dek. Kendisi de sekiz yıl önce aynı heyecanı yaşamasından dolayı, finalde yarışacak gençlerden alkışlarını esirgememelerini dinleyicilerden defalarca rica etti.
 
Finale çıkan yarışmacılardan ikisinin yarışmaya Ermenistan’dan katılması ve ikisinin de bariton olması, benim açımdan oldukça dikkat çekiciydi. Kendi ses rengim olması bakımından da Aksel Daveyan ve Navasard Hakobyan adlarındaki bu iki Ermeni şancıyı kuşkusuz ayrı bir dikkatle dinleyecektim. Diğer finalistler, bariton Vladyslav Tlushch (Ukrayna), mezzosoprano Rebecka Wallroth (İsveç), kontrtenor Nils Wanderer (Almanya) ve kontralto Jasmin White (ABD) oldular.

Yarışmacıların her birinin birbirlerine çok yakın, üst düzeyde icralar ortaya koyduğu gecede, ilk üç ismi belirleyecek jürinin işinin çok zor olacağı her bakımdan belliydi ama buna rağmen ben dâhil nerdeyse tüm görevli gazeteci dostlarımın birincisi, jürinin odaya çekildiği an belli olmuştu bile. Bu isim, kontralto Jasmin White (d. 1993) idi. Gür sesinin sıra dışı koyuluktaki tınısını ustaca, cömertçe sergilediği bir Wagner bir de Handel aryasıyla jüriyi de dinleyicileri de etkilemeyi başardı White ve evet, sürpriz olmayan şekilde birinciliği kaptı. White birincilik ödülü olarak 50.000 Avro para ödülü ve aynı zamanda bir ressam olan Kraliçe Sonja'nın elinden çıkan bir resme sahip oldu. Bu arada, bu yılki yarışmada, süregiden Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle, ilkesel olarak hiçbir Rus sanatçıya yarışma fırsatı verilmediğini aktarayım. Norveç, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırgan tutumu karşısında en sert tepkiyi veren Avrupa ülkelerinin başında geliyor. Neyse ki, Rus şancılara geçit vermeme politikası, yarışma gecesinde, Çaykovski gibi Rus bestecilerin eserlerini veto etmeye kadar gitmemişti (Savaşın başında başka ülkelerde bu davranışı da görmüştük).



Yarışmanın finalinde ABD'li kontralto Jasmin White sürpriz olmayan şekilde birinci geldi. (c) Per Ole Hagen
 
İkincilik, bence yine sürpriz olmayan bir seçim sonucunda, Ermeni yarışmacılardan bariton Aksel Daveyan'ın (d.1995) oldu. Güzel bir lirik bariton sese sahip olan Daveyan, sesinin avantajını ve Ermeni olmasından dolayı Rus diline olan yatkınlığını, özellikle finalde seslendirdiği iki aryadan biri olan Çaykovski’nin Maça Kızı operasından Yeletsky’nin meşhur aryasında tatmin edici biçimde sergiledi. Daveyan ikinci gelmenin karşılığı olarak 10.000 Avro para ödülünün sahibi oldu. 



Finalde Ermenistanlı bariton Aksel Daveyan ikinci oldu. Konserden sonra düzenlenen kokteyl sırasında kendisini tebrik ettiğimde Daveyan bana son derece sıcak bir tavırla, ''Teşekkür ederim'' diye Türkçe karşılık verdi. (c) Per Ole Hagen

Üçüncülüğe ise kontrtenor Nils Wanderer (d. 1993) değer görüldü. Jüri tarafından finalde Wanderer’e çağdaş İngiliz besteci George Benjamin’in Written on Skin operasından bir arya seçilmesi, belki ilk başta onun için bir dezavantaj gibi görüldüyse de Wanderer etkileyici seslendirmesiyle buradan da puanları toplamayı bildi. Wanderer, Fagioli veya Orlinski gibi, insanı ilk dinleyişte sesiyle çarpan bir kontrtenor değil belki ama yorumlarında duygulanımlarını dinleyen tarafına geçirmeyi başaran çok yetenekli bir şancı. Wanderer üçüncülüğün karşılığı olarak 5.000 Avro para ödülünün sahibi oldu. Yarışmanın, bir Norveçli finaliste verilen Ingrid Bjoner Bursunun sahibi, soprano Victoria Randem olurken, En İyi Lied Yorumu ödülü bu yıl İsviçreli bariton Felix Gygli’ye gitti.
 

Alman kontrtenor Nils Wanderer yarışmanın üçüncüsü seçildi. (c) Per Ole Hagen

Yarışmada dereceye girenlere ödüllerini Kraliçe Sonja bizzat sahneye çıkarak takdim etti. Yanılmıyorsam, bir kraliyet ailesi tarafından yıllardır düzenlenen ve dereceye girenlere ödülleri sahnede bizzat en üst kraliyet mensubu tarafından verilen, dünya üzerindeki tek yarışma olsa gerek, Kraliçe Sonja Şan Yarışması. Elbette, bu yarışmanın dünya opera çevrelerinde bu kadar büyük bir prestije sahip olmasının yegâne sebebi, Kraliçe Sonja tarafından bizzat himaye edilmesi değil. Kraliçe Sonja Şan Yarışması hakkında davetli basın mensuplarını bilgilendirme amaçlı yapılan toplantıda da altı birkaç kere kalınca çizildiği gibi, bu yarışmanın gücünü belirleyen en önemli etmenlerin başında, jüri heyetinde dünya opera endüstrisinin önde gelen birkaç aktörünün bulunması ve bu yarışmanın dünyanın en önemli bazı opera kurumlarının genç sanatçı stüdyolarıyla ortak çalışması geliyor.


Kraliçe Sonja, ismini taşıyan yarışmada dereceye girenlere ödüllerini sahneye çıkarak takdim etti. (c) Per Ole Hagen

Yarışmanın her seferinde değişen jüri koltuklarında bu yıl şu isimler oturuyordu: Jüri Başkanı Randi Stene (Norveç-Oslo Ulusal Operası Genel Sanat Yönetmeni), Samuel Gelber (ABD-Washington Ulusal Operası Sanatsal Planlama Yönetmeni), Michael Heaston (ABD-New York Metropolitan Opera Genel Müdür Yardımcısı), Stefan Herheim (Norveç-Viyana Theater an der Wien Opera Yönetmeni), Sophie de Lint (İsviçre, Hollanda-Amsterdam Ulusal Operası Yönetmeni), Pal Christian Moe (Norveç-Sanat Yönetmeni ve Casting Danışmanı), Annette Weber (İsviçre-Zürih Operası Opera Yönetmeni).


Sonuçlar açıklandığı sırada jüri üyeleri adet olduğu üzere sahnede yerlerini aldılar. (c) Per Ole Hagen


Kraliçe Sonja yarışmada ilk üçe giren şancılarla birlikte. (c) Per Ole Hagen

Bu gösterişli listeden de anlaşılabileceği üzere, Kraliçe Sonja Şan Yarışmasında dereceye girenlerin önünde, hem Avrupa hem ABD’deki dünyaca ünlü opera kurumlarında sahneye çıkmak olanağı bulunuyor. Bu anlamda dünyanın önemli sahnelerinde söylemek isteyen iddialı şancılar için kendilerini göstermek adına önemli bir fırsat Kraliçe Sonja Şan Yarışması. Ben bu yarışmayı basın mensubu kontenjanından izlemek amacıyla son birkaç yıldır büyük çaba sarf etmekteydim. Nihayet bu yıl, Norveç’in Ankara Büyükelçiliği, beni davet etmek isteyen yarışmanın çağrısına olumlu yanıt vererek ulaşım masraflarımı karşıladı. Büyükelçiliğe yazdığım mektupta altını çizdiğim konu şuydu: Benim Kraliçe Sonja Şan Yarışmasını takip etme talebim, son dönemde uluslararası sahnelerde önemli başarılar elde etmekte olan genç Türk opera sanatçılarının dikkatini bu yarışmaya çekebilmekti.
 
Kraliçe Sonja Şan Yarışması 1988 yılında düzenlenmeye başlandı. O dönemde Oslo Filarmoni Orkestrasını yöneten ve bu topluluğu zamanla dünyanın sayılı filarmonik topluluklarından birine dönüştürmeyi başaran müteveffa şef Mariss Jansons yarışmayı başlatan kişi olarak kabul ediliyor. Jansons’un amacı, sekiz yıl önce başına geçtiği orkestrayla Oslo’yu uluslararası klasik müzik arenasında söz sahibi yapmaya başladıktan sonra böyle bir yarışmayla benzeri bir başarıya daha imza atmaktı.

Ne ilginçtir ki, 1988 yılında düzenlenen ilk yarışmada, şancılar değil piyanistler yarışmıştı. Yarışmanın opera alanına yönelmesi, 1995 yılında Norveçli efsanevi opera sanatçısı Kirsten Flagstad’ın yüzüncü doğum yıldönümü vesilesiyle, o yılki yarışmanın şan alanında yapılmaya karar verilmesi sayesinde oldu. Konsept değişikliğinin başarıya ulaşması sayesinde 1995 yılından itibaren Kraliçe Sonja Yarışmasının hep şan alanında düzenlenmesine karar verildi.



Kraliçe Sonja Şan Yarışmasının piyanodan şana dönmesinin ana nedeni olan, Norveç'in efsanevi opera sanatçısı, dramatik soprano Kirsten Flagstad'ın heykeli, Oslo Opera Binasına giden rıhtımın üzerinde yer alıyor. (c) Per Ole Hagen
 
Yarışmanın internet sitesine girip bugüne kadar derece almış sanatçıların listesine baktığımda, Türkiye’den hiçbir isme rastlamam mümkün olmadı ama bu durum beni pek de şaşırtmadı. Nerdeyse otuz yıllık tarihinde, yarışmaya başvurmuş Türk opera sanatçısı var mıdır, onu da bilemiyorum. Ama benim çağrım asıl bundan sonrası için...

2025 yılında bu önemli yarışmanın otuzuncu yılı kutlanacak. Kendilerini uluslararası arenada ispat etmek isteyen, özgüven sahibi genç ve başarılı opera sanatçılarımıza, Kraliçe Sonja Şan Yarışmasını katiyen ihmal etmemelerini ve eleme takvimini takip ederek iki yıl sonraki yarışmaya mutlaka başvurmalarını tavsiye ediyorum.
 
Serhan Bali
Oslo, Norveç

Ağustos 2023

Düzeltme: Yazımı okuyan sevgili dostum, tenor Ünüşan Kuloğlu, 2003 yılında katıldığı Kraliçe Sonja Şan Yarışmasında finale kalarak ''Finalist Ödülü'' aldığını hatırlattı, ben de bu bilgiyi okurlarımla mutlulukla paylaşıyorum. 

BENZER HABERLER


    Akçaağaç Sok. Görhan Apt. No: 1/1A Acıbadem Üsküdar / İSTANBUL | T: 0532 343 9328 | F: 0216 326 39 20