30.03.2024
Dubai ve Uluslararası Classic Piano Yarışması… Bu ikilinin aynı cümlede geçtiğini duyan bazı sanatseverler şaşırabilir ama Birleşik Arap Emirlikleri’nin en kalabalık ve en popüler emirliği olan Dubai’de ve ayrıca Emirliklerin başkenti Abu Dhabi’de kültür-sanat ve bu yazıda asıl konumuz olan klasik müzik alanlarında son yıllarda yapılanları, başarılanları takip edenlerin asla şaşırmayacaklarına eminim. 22-27 Şubat günleri arasında, sanat alanında kaydedilen gelişmeleri epeydir uzaktan, merakla takip ettiğim Dubai’de bu yıl üçüncü kez düzenlenen Uluslararası Klasik Piyano Yarışmasını takip etmek üzere, Arap Yarımadasının bu en havalı Emirliğine, dergimiz Andante adına davet edildim. Tabii şunu baştan söylemeliyim ki, yarışmanın Dubai’de düzenlenmesi, Emirliğin de partnerlerden biri olduğu anlamına gelmiyordu. Hatta tam aksine, Dubai bu yarışmaya yalnızca ev sahipliği yapıyordu.
Yarışmanın A’dan Z’ye düzenleyicisi ise, Ermeni asıllı Rus iş adamı Konstantin Ishkhanov idi. Yarışmanın ilki 2017-18 yıllarında Malta’da düzenlendi. O yarışmaya katılabilmek için dünyanın 11 ayrı şehrinde ön elemeler yapıldı ve bu elemelerden geçenler Malta’da yarışmaya hak kazandılar. Dubai ise 2021 yılında yarışmaya ev sahipliği yapmaya başladı, o yıl ikincisi yapılan Classic Piano’nun ön elemelerinin yapıldığı şehirlerin sayısı 11’den 14’e çıkartıldı. Yarışmanın üçüncüsü için ‘Dubai’ye Doğru 14 Yol’ sloganıyla 14 şehirde ön elemeler düzenlendi. Washington (ABD), Lyon (Fransa), Chieti (İtalya), Antwerp (Belçika), Viyana (Avusturya), Astana (Kazakistan), Varşova (Polonya), Londra (Birleşik Krallık), Erivan (Ermenistan), Şangay (Çin), Seul (Kore), Tokyo (Japonya), Tel Aviv (İsrail) ve Barselona (İspanya)’da 2022 ve 2023 yıllarında düzenlenen ön elemelere yüzlerce yetenekli piyanist katıldı. 14 şehirde yapılan elemelerin her birinde ilk beş sırayı alan toplam yetmiş adayın yolunun 4 Şubat 2024 itibariyle Dubai’de kesişmesi gerekiyordu ama hepsi gelmemiş olacak ki toplamda 52 yarışmacı hazır bulundu, 4-26 Şubat arasında yapılan yarışmada. Dubai’nin en eski ve en popüler emlak projelerinden Palm Jumeirah, yarışmanın merkez üssü olarak seçilmişti. Dubai’nin kıyısında kurulduğu Basra Körfezinin palmiye ağacı biçiminde doldurulmasıyla elde edilen Palm Jumeirah, yığınla lüks otel ve rezidansla dolu, devasa bir yapay kent. Dubai Uluslararası Classic Piano Yarışmasının tüm performanslarına ev sahipliği yapan mekân ise Zabeel Theatre. Bu kapalı gösteri mekânı, Palm Jumeirah’nın en lüks otellerinden biri olan Jumeirah Zabeel Saray’a ait.
Dubai Uluslararası Classic Piano Yarışmasının tüm performanslarına ev sahipliği yapan Zabeel Theatre.
Dubai Classic Piano Yarışmasının ön elemelerinin dünyanın 14 ayrı şehrinde yapılması dışında hemen göze çarpan iki zenginliği daha vardı. Öncelikle jüri heyeti alışılmadık ölçüde geniş tutulmuş ve bu alandaki çok önemli isimlerden oluşuyordu. Gisele Ben-Dor, Massimiliano Caldi, Epifanio Comis, Kirsten Dawes, Peter Donohoe, Pavel Gililov, François-Frederic Guy, Eleanor Hope, Stanislav Ioudenitch, Hae-Young Kim, Giuliano Mazzoccante, Marios Papadopoulos, Hüseyin Sermet, Zhe Tang, Ashley Wass. Farklı ülkelerden seçilerek oluşturulan 15 kişilik jüri heyeti günümüzün piyano dünyasında adeta ufak bir ‘kim kimdir’ listesi gibiydi. Jüri üyelerinin ezici çoğunluğunun piyanist ve aynı zamanda pedagog olmaları da dikkat çekiciydi. İçlerinden yalnızca biri, profesyonel piyanist veya pedagog değildi. Bu kişi, ülkemizi çok iyi tanıyan ve yıllardır Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrasıyla birlikte çalışan, orkestranın yeni müzik direktörü Carlo Tenan’ı da temsil eden, klasik müzik dünyasının kıdemli ve saygın sanatçı menajerlerinden biri olan, Interclassica Music Management firması sahibi Eleanor Hope idi. Hope’a böyle bir görev verilmesi sürpriz değildi aslında zira ünlü kemancı Daniel Hope’un annesi olan Eleanor Hope aynı zamanda Dubai Operasının kurucu genel sanat yönetmeni olan Jasper Hope’un da annesi. Jasper Hope, yapılır yapılmaz başına getirildiği, ilk sezonlarını kurguladığı Emirliklerin bu ilk opera kurumunu beş yıl boyunca yönetmişti.
Yarışmanın jüri üyeleri final gecesi kazananlarla birlikte geleneksel pozu verdiler.
Eleanor Hope görev kendisine teklif edildiğinde ‘Ama ben ne piyanist ne pedagog ne şef ne de profesörüm’ diyerek çekincesini dile getirdiğini ama kendisinin özellikle ‘menajer/sanatçı temsilcisi’ konumundan dolayı jüri heyetine dâhil edilmek istendiğini anladığını ifade etti. Hope aslında yarışmaların dünyasına katiyen yabancı bir isim değil. Yakından tanıyanlar onun yıllarca Avusturya’nın Pörtschach am Wörthersee kasabasındaki Brahms Yarışmasında organizatörlük ve jüri üyeliği, Londra Yaylı Çalgılar Yarışmasında jüri üyeliği görevlerinde bulunduğunu bilirler. Hope’a sorduğum sorulardan biri de jüri heyetini oluşturan bu kadar ünlü ismin, elemeler sırasında aralarında zorlu tartışmalar, anlaşmazlıklar yaşanıp yaşanmadığı üzerineydi. Hope tam aksine, heyetteki herkesin birbirine karşı çok saygılı olduğunu, birbiriyle mükemmel kaynaştıklarını, yemeklerini üç hafta boyunca birlikte yediklerinin altını çizdi. Ayrıca puanlama sistemi hakkında da bilgi veren Hope, her jüri üyesinin yarışmacılara verdiği puanların ekrana yansıtıldığını, o konuda da tam bir şeffaflık yaşandığını söyledi. Ayrıca jüri üyelerinin birbirleriyle yarışmacılar hakkında konuşmalarına, fikir alışverişi yapmalarına da -birbirlerini etkilemeleri riskinden dolayı- yarışma boyunca yasak getirildiğini söyledi.
Classic Piano Yarışması ne kadar şeffaftı?
Yarışmadaki ‘şeffaflık kurallarına’ iki örnek daha vereyim. Final etabına gelene kadar jüri üyelerine yarışmacıların geçmişi, hangi hocalarla nerelerde çalıştıkları hakkında bilgi sunulmamış. Yarışmacılar hakkında tek bildikleri hangi ülkeden geldikleri ve kaç yaşında oldukları. Tam da burada, yarışmacının hangi ülkeden geldiğinin jüri üyelerince bilinmesini gereksiz, hatta yönlendirici bulduğumu söylemeliyim. Nedeni de, başta edinilmiş bu bilginin bir jüri üyesince hasım olarak kabul ettiği bir ülkeden gelen yarışmacıya yönelik tavrını etkileme riski taşıması. Elbette çok merak eden üye her zaman Google araştırması yapma ve istediği bilgiye anında erişme olanağına sahip. Dubai’de ayrıca bir jüri üyesi yarışmaya giren öğrencisinin performansı oylanacağı sırada o gencin isminin yanına ‘Bu benim öğrencim’ anlamına gelen bir asterisk koyuyormuş ki o kişi hakkında tamamen tarafsız kalamayacağı diğer üyeler tarafından anlaşılabilsin.
Yine de, yeri gelmişken, yarışmalar dünyasında bu konuda büyük bir tartışma yaşandığını okurlarıma aktarayım. Yarışmaların jüri heyetlerinde piyano pedagoglarının bulunması değil tartışma konusu olan, o pedagogların jüri heyetinde bulundukları yarışmalara öğrencilerinin de kabul edilmeleri. Endüstrinin nabzını tutan kimi forumlarda, haber sitelerinde yapılan tartışmalarda hocaların öğrencileriyle birlikte aynı yarışmalarda olmalarının doğurduğu sakıncalar sıkça gündeme getirilir. Şaibeli olduğu kanısı uyandıran sonuçlar çıktıkça, gözler jüri heyetinde yer alan meşhur hocalara döner, bu isimler kimileyin yüksek perdeden eleştirilir ama sistem değişmeden aynı hızla devam eder. Kabul etmeli ki, piyano pedagogları, müzik yarışmaları dünyasının önemli bir parçası ve onlar öğrencilerini göndermezlerse yarışmalar da yapılamaz. Bu konuda ‘al gülüm ver gülüm’ politikası iki taraf için de yıllardır en uygun siyaset olarak güdülüyor. Siz bu satırları piyanoyla sınırlamayıp keman, şan gibi diğer alanlara da genişletebilirsiniz elbette.
Eleanor Hope ile yarışma sırasında yaptığım sohbette üzerinde durduğumuz konulardan biri de yarışmacıların yorumlarında ne kadar özgün oldukları veya olmaya çalıştıkları üzerineydi. Her ne kadar jürideki bazı otoritelerin bazı yarışmacıların icraları karşısında öfkelendiklerini, ‘Bu Mozart değil’ veya ‘Bach böyle çalınmaz’ şeklinde tepki gösterdiklerini aktarsa da Hope gençlerin kendilerini geçmişin büyük piyanistlerinin etkisinden sıyırma arayışlarının artık çok daha fazla görünür olduğunun ve bu yönelimi de ne kadar takdirle karşıladığının altını çizdi. Çünkü ona göre de, konser salonlarında ve kayıt stüdyolarında, eserlerin orijinalliğini bozmadan geliştirilen taze fikirlerin artık daha fazla duyulabilir olması gerekiyor.
Hope dışında, piyanist kimliklerinin yanı sıra orkestra şefi kimlikleriyle de tanınan Papadopoulos, Comis, Caldi, Ben-Dor gibi isimler bulunuyordu jüride. Jüri üyeleri çok zorlu bir görevin altına girmişlerdi zira 4 Şubat’ta başlayan mesaileri tam üç hafta sürecek ve 26 Şubat’ta sonlanacaktı. Bu süre zarfında Jumeirah Zabeel Saray’da ikâmet edecek ve otelin çeşitli performansların yapıldığı gösteri merkezi Zabeel Theatre sahnesine çıkan 52 genç yarışmacıyı dinleyeceklerdi. Bu arada otelin tamamen Türk-Osmanlı temalarından ilham alınarak Rixos firması tarafından Dubai Şeyhinin oğlu için yapıldığını, başta isminin Ottoman Palace olduğunu ama şeyhin, Arapların belleğinde olumsuz bir imaja sahip olan Ottoman (Osmanlı) ismi konusunda uyarıldıktan sonra otelin isminin Zabeel’e çevrildiğini öğrendim. Osmanlı/Türk sanatından ilham alınarak bir şeyler yapılmak istenmiş ama ortaya maalesef bir zevksizlik abidesi çıkmış.
Yarışmanın merkez üssü Dubai'deki Palm Jumeirah'nın beş yıldızlı otellerinden Zabeel Saray'dı.
Yarışmanın düzenlendiği Zabeel Saray'ın tiyatro fuayesindeki barın fonunu, Osmanlı dönemi ressamı Kapıdağlı'nın Sultan III. Selim'in bayramlaşma merasimini konu alan ünlü tablosu ilginç biçimde süslüyordu.
Dubai’ye varır varmaz yaptığım ilk işlerden biri de yarışmaya katılma hakkı kazanan tek Türk aday olan Salih Can Gevrek’le görüşmek oldu. 31 yaşındaki Gevrek, yaşamını ve kariyerini Brüksel merkezli sürdüren, parlak bir genç piyanistimiz. Bugüne kadar aralarında Leeds, Queen Elisabeth, Lyon ve Busoni gibi çok tanınmışların da bulunduğu yarışmalarda şansını deneyen Gevrek, bazılarında finale kaldı. Bu yaşta neden bir de Dubai’de şansını denemek istediğini, ‘konser vermek arzusu’ olarak açıkladı Gevrek. Brüksel’de konserleri olduğunu ama uluslararası alanda da işler yapmayı arzuladığı için kendisini Dubai’de göstermek istediğini söyledi sohbetimiz sırasında. Salih Can Gevrek maalesef yarışmada üçüncü turdan ileriye geçemedi. Basın temsilcileri olarak Dubai’ye varmamızdan bir gün önce üçüncü turda yarışan Gevrek dokuz finalistin içine giremedi. Sohbetimiz biraz da bu gelişmenin gölgesi altında, buruk bir atmosferde geçti.
Dubai'ye gelir gelmez Salih Can Gevrek ile sohbet edip yarışma izlenimlerini aldım.
Gevrek doğal olarak o sırada hâlâ, üçüncü turda iyi icralar ortaya koyduğunu düşünüyor, finale kalamamasının nedenlerini sorguluyordu. Başta Gililov ve Türk jüri üyesi Sermet olmak üzere, sonuçlar açıklandıktan hemen sonra bazı jüri üyelerinden görüş alamamaktan şikâyetçiydi. Gililov’dan görüş almayı özellikle önemsiyordu çünkü günümüzün pek çok önemli yarışmasında jüri üyeliği yapan ve aynı zamanda değerli gencimiz İlyun Bürkev’in Salzburg Mozarteum’da hocası olan, piyano dünyasının kudretli piyanist-pedagogu Gililov’un görüşleri Salih Can için önemliydi ama kendisine ulaşamamıştı.
Belçika'da yaşayan Türk piyanist Salih Can Gevrek yarışmada üçüncü turu geçip finale kalamadı.
Sermet’e ulaşamamasını ise anlayabilmek mümkün değildi. Böylesine önemli bir yarışmada jüri üyeliği yapmak üzere seçilmiş önemli bir piyanistimiz, yurttaşı bir genç piyaniste neden elendiği hakkında birkaç yorumda bulunamaz mıydı? ‘Yarışmacılarla jüri üyeleri aynı otelde kalmıyorlar mıydı, daha sonra da ulaşıp soramaz mıydı?’ diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Hayır, jüri üyeleri, yarışmacılar ve çoğu basın temsilcisinin kaldığı, şehre daha yakın olan Radisson Hotel’de değil, yarışmanın merkez üssü olan Palm Jumeirah’daki Zabeel Saray’da kalıyorlardı.
Salih Can Gevrek’e Hope’dan önemli bir özel ödül
Salih Can Gevrek’in finale neden çıkamamış olabileceğine dair en somut bilgiyi daha sonra jüri üyesi dostum Eleanor Hope’dan edindim. Hope, yarışmanın zorunlu parçası olarak belirlenen, besteci Alexey Shor’un Kitaplığımdan adındaki piyano ve orkestra için süitinde Gevrek’in çok tatmin edici bir yorum ortaya koyduğunu, hatta tüm yarışmacılar içinde, Shor’un eserini en iyi anlayan ve süiti oluşturan her bölümün özgün karakterini ortaya sermek konusunda en başarılı olan yarışmacının Gevrek olduğunu, kararlılıkla ifade etti. Ama Hope’a göre Gevrek Mozart’ın konçertosuna aynı ölçüde tatmin edici bir yorum getiremedi. Hope bunu Gevrek’in üçüncü tura katılma şansını düşük gördüğü için konçertoya yeterince çalışmamış olabileceği şeklinde yorumlamış.
Hope, sonuçların açıklandığı yarışmanın final gecesinde, Gevrek’le ilgili yorumlarını doğrularcasına, genç piyanistimize çok anlamlı bir özel ödül sundu. Kazananlara resmi ve özel ödüllerin sunulduğu final gecesinde Gevrek’e, jüri üyesi Eleanor Hope tarafından, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası (BİFO) ile bir konser verme özel ödülü sunuldu. Hope, söyleşimizde, Gevrek’in yeteneğinden emin olduğu ve yarışmanın zorunlu eserinde sergilediği başarıdan etkilendiği için bu ödülü düşündüğünü söyledi. Hope, sanatçımızın elenmesinin ardından, bu müthiş ödülü orkestranın yeni müzik direktörü Carlo Tenan ile telefonda görüşmüş ve ondan da hemen onayı kapmıştı.
Türkiye'yi yakından tanıyan ve Türkleri pek seven Eleanor Hope da Dubai'deki jüri üyeleri arasındaydı.
Yarışmayı düzenleyenler ve diğer jüri üyeleri ne kadar farkına vardılar bilmem ama, BİFO gibi üst düzeyde bir orkestrayla önümüzdeki sezon konser yapmak bence Dubai Classic Piano Yarışmasının tüm resmi ve özel ödülleri içinde en önemli olanlardan biriydi. Gevrek’i sevindirenlerden biri de, yarışmanın İtalyan jüri üyelerinden Giuliano Mazzoccante oldu. Yarışmanın patronu olan Ermeni asıllı Rus iş adamı Konstantin Ishkhanov ile yıl içinde piyanoyu temel alan başka projelere de imza attığını öğrendiğim Mazzoccante, sohbetimiz sırasında ‘Gülsin Onay’ın adı geçtiğinde gözlerinin içi hayranlıkla parıldayan, son derece sıcakkanlı ve güleryüzlü bir insan. Mazzoccante’nin Gevrek’e ödülü, İtalya’nın Pescara şehrinde bu yaz düzenlenecek bir ustalık sınıfı daveti oldu. Gevrek finale çıkamadığı için Dubai’den ayrılmak zorunda kaldığından ödüllerini sahnede teslim alamadı.
Sempatik piyanist Giuliano Mazzoccante de Salih Can Gevrek'e özel ödül veren jüri üyelerinden biriydi.
Gelelim yarışmanın zorunlu eserinin bestecisi Alexey Shor’a… İlginç, sıradışı bir kişilik Shor. Her şeyden önce, konservatuvar eğitimi olan bir besteci değil. Aslında bir matematikçi. Besteciliğe sonradan başlamış ve bu alanda epeyi yol almış. Yarışmanın zorunlu eseri olarak belirlenen Kitaplığımdan (From my Bookshelf) 2019 yılında tamamlanmış Shor tarafından. İki yıl sonra, yaşayan en büyük piyanistlerden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebileceğimiz Mikhail Pletnev bir konser vermek için Dubai’ye geldiğinde Shor eserini ona göstermiş ve Pletnev’in özellikle piyano partisine yaptığı epeyi bir katkıyla eser daha da cazip bir hal almış. O yüzden eserin sahibi Shor-Pletnev olarak geçiyor. Bir yarışmadaki zorunlu eserin çoğunlukla özel olarak o yarışma için bestelendiğini bildiğimizden, bu eserin yarışmadan daha önce ortaya çıkması ilginç bir durum. Shor’a göre Kitaplığımdan, her yarışmacının teknik ve ifade olanaklarıyla, piyanodaki becerisini ortaya koyabilmesi bakımından uygun bir eser. Tüm bunların yanında, dinlemesi kolay, renkli, tonal bir dile sahip, keyifli bir eser ortaya koymuş Shor.
Besteciliği kendi kendine öğrenen Alexey Shor
Alexey Shor da tıpkı bu satırların yazarı gibi, kırkından sonra müzik alanına atılan biri. Matematik alanında doktora yaptıktan sonra girmiş müzik alanına Shor. Sohbetimiz sırasında, yaşamını sürdürdüğü New York’ta haftada üç kez klasik müzik konseri izleyip sürekli bu müziği dinlediğinin altını çizen Shor, konservatuvara gitmediğini ama onun yerine kompozisyon, teori, armoni konuları üzerine yüzlerce kitap okuduğunu söyledi. Yani tam anlamıyla bir oto-didakt besteci. Kitaplığımdan adlı eserinde olduğu gibi diğer eserlerinde de tonal merkezli düşündüğünü söyleyen Shor, böyle eserleri daha rahat dinlediğini, tonal müziklerdeki 'eve dönüş’ duygusunu sevdiğini ve bunun dinleyen açısından tatmin edici bir duygu olduğunu söylüyor. Konser salonlarında halihazırda dinlediğimiz tüm eserlerin de aşağı yukarı bu yapıda olduğunu söyleyen Shor, atonal müziğe artık pek şans tanımıyor. Biyografisi incelendiğinde, bestecilik sanatını kendi kendine öğrendiğini söyleyen biri olarak çok üst düzeyde sanatçılar için eserler bestelediği görülebiliyor. Shor’la ilgili yarışma boyunca yapılan esprilerden biri, eserini üçüncü tura kalan 18 yarışmacının hepsinden dinlemek zorunda kalmasıydı. Shor, çekingen yaradılışlı, biraz içine kapanık bir insan. Kendisiyle yaptığım sohbette sorduğum her soruya az ve öz biçimde yanıt verdi. O yüzden Shor ile iletişim kurmak, ne benim ne de diğer yazar arkadaşlarım açısından kolay olabildi.
Tıpkı, yarışmanın ana destekçisi olan iş insanı Konstantin Ishkhanov gibi, Shor’un da son dönemde Malta ile çok sıkı bir ilişki içinde olduğu anlaşılıyor. Malta Filarmoni Orkestrası ile yakın bir iş birliğine giren, son dönemde Ishkhanov tarafından cömertçe desteklenen bu orkestra tarafından eserleri sıkça yorumlanan Shor’un Malta ile ilişkisi Covid-19 salgınıyla birlikte sona ermiş. Salgında tamamen kapanan Malta’yı terk ederek; yarışma, festival gibi büyük etkinliklerini, o süreçte görece açık bir politika izleyen Dubai’ye taşımışlar. Ishkhanov’un ekibinin bir diğer önemli üyesi, yarışmanın sanat yönetmenliğini üstlenen, Ermeni orkestra şefi Alan Chircop idi. Chircop da tıpkı Ishkhanov ve Shor gibi, Pandemi kopana kadar, 2000’li yıllar boyunca Malta’nın müzik yaşamında çok etkin rol oynamış bir müzisyen. Onu da bu ekibin bir parçası olarak Malta’dan sonra Dubai’de görüyoruz.
Bu ekibin Malta’da başlayıp şimdi Dubai’de devam eden önemli klasik müzik etkinliklerinden biri de In Classica Uluslararası Müzik Festivali. Bu yıl 1-15 Şubat 2024 tarihleri arasında düzenlenen In Classica’yı Dubai’ye 22 Şubat’ta vardığımız için basın mensupları olarak bizler kaçırdık. Dubai Operasında yapılan 15 tane konserin içeriğine baktığımda, Maxim Vengerov’dan Cyprien Katsaris’e, Ashley Wass’dan James Ehnes’e uzanan etkileyici bir solistler topluluğu gördüm. Yarışmanın jüri üyelerinden biri olan, Kıbrıs doğumlu İngiliz vatandaşı Marios Papadopoulos’un başında olduğu Oxford Filarmoni Orkestrasının Festivalin başından sonuna kadar pek çok konserde solistlere eşlik ettiği de görülebiliyor.
Yarışmanın gizemli patronu: Konstantin Ishkhanov
Öte yandan, yarışmanın üçüncü turu ve finalinde adaylara eşlik eden topluluk, şef Sergey Smbatyan yönetimindeki Ermenistan Devlet Senfoni Orkestrasıydı. Smbatyan, tıpkı Konstantin Ishkhanov ve Alexey Shor gibi yakın dönemde Malta’yla çok yakın ilişkiler içinde olmuş. Ishkhanov’un kesenin ağzını açarak desteklediği Malta Filarmoni Orkestrasını, aralarında Viyana Musikverein’ın da bulunduğu çeşitli turnelere çıkartmış. Smbatyan yönetimindeki Ermenistan Devlet Senfoni Orkestrası, basının izleyebildiği tek tur olan final turunda toplam dokuz yarışmacıya eşlik görevini yeterince iyi biçimde yerine getirdi. Parlak bir orkestra değil belki Ermenistan Devlet Senfoni ama bir yarışmada gençlere eşlik görevini de A sınıfı bir orkestradan bekleyemeyiz herhalde, öyle değil mi?
Yarışmada adaylara eşlik eden Ermenistan Devlet Senfoni Orkestrası ve şefleri Sergey Smbatyan.
Ermeni iş insanı Konstantin Ishkhanov ise enteresan bir figür. Servetinin kaynağını bilmek mümkün değil ama büyük ihtimalle petrol ve doğal gaz olmalı. Rusya’nın Gubkin Petrol ve Doğal Gaz Devlet Üniversitesini bitirmiş. 2012 yılında Malta’ya taşındıktan sonra kültür ve sanat alanında çeşitli yatırımlara atılmış. Bu amaçla Malta’da Avrupa Kültüre Destek Vakfı EUFSC) adında bir vakıf kurmuş. Servetinden hatırı sayılır bir kısmı, Avrupa’da ve Dubai’de düzenlenen çeşitli yarışmalar ve festivallere harcayan biri Ishkhanov. Bu etkinlikler için, gördüğüm kadarıyla, aralarında Giuliano Mazzoccante ve Pavel Gililov’un da bulunduğu piyano otoriteleriyle dirsek teması içinde çalışıyor. Covid-19 pandemisiyle birlikte Ishkanov ve onunla birlikte hareket edenlerin rotası Malta’dan Dubai’ye kaymış oldu. Ishkhanov da tıpkı Shor gibi insanlarla sosyalleşmekten kaçınan biri. Bizler orada olduğumuz sürece o da yarışmanın yapıldığı mekândaydı ama basın mensuplarıyla bir araya gelmekten ısrarla kaçındı, düşük profilli bir imaj çizdi.
Konstantin Ishkhanov'un dirsek teması çalıştığı, yarışmalar dünyasının kudretli jüri üyelerinden Pavel Gililov ve piyanist-şef oğlu Max Gililov.
Bu kadar zorlu etaplardan sonra final turuna çıkmayı hak eden adayların her biri, tahmin edilebileceği gibi gayet iddialı yarışmacılardı. Zhiquan Wang (Çin), Yuanfan Yang (Büyük Britanya), Arina Antonosyan (Ermenistan), Hyounglok Choi (Güney Kore), Andrey Gugnin (Hollanda/Rusya), Suna Kim (Güney Kore), Anastasia Kliuchereva (Rusya/Avusturya), Marek Kozak (Çekya) ve Artem Kuznetsov (Rusya/ABD) idi, yarışmanın toplam 150 Bin Avroluk büyük ödülü için yarışan isimler. Finalde yarışan bu isimler, Prokofyev’in ve Rahmaninof’un 3. Piyano, Beethoven’in 4. Piyano, Chopin’in ve Çaykovski’nin 1. Piyano Konçertoları arasından seçtikleri bir tanesini orkestra eşliğinde Zabeel Saray Tiyatrosu sahnesinde yorumladılar. Her defasında onları dikkatle izleyen 15 prestijli jüri üyesinin varlığının ezici baskısı altında yaptılar bunu.
Hiçbir finalist evine boş yollanmadı
Hakikaten kolay bir iş değildi. Nitekim final etabından sonra konuşabildiğimiz bazı yarışmacılar bu kadar çok sayıda prestijli ismin bulunduğu jüri heyetinin önünde yarışmanın, üzerlerine fazladan stres yüklediğini itiraf ettiler. Finalistlerin sadece final etabındaki performanslarıyla değerlendirildiğini önemli bir not olarak iletelim yani bizler de basın mensupları olarak, her ne kadar önceki etapları izleyememiş olsak da, jüri üyeleriyle hemen hemen eşit durumdaydık değerlendirmelerimizde. Hemen hemen diyorum çünkü aslında yüzde yüz eşit olduğumuz yine de söylenemezdi çünkü jüri üyeleri finalistlerin önceki etaplarda neler yaptıklarını izleyip anlayabilmişler ve her bir yarışmacı hakkında çok daha bütüncül kanaatlere sahip olabilmişlerdi.
Yarışmanın sonunda hiçbir finalist evine eli boş dönmedi. Ödüller duyurulduğunda finale kalamayan bazı yarışmacıların organizasyon ve jüri üyelerince özel olarak ödüllendirildiğini gördük. Özel ödüllerin dağılımı şöyle oldu: Davit Khrikuli, yarışmayı düzenleyen Samit Event Group CEO’su Alexandra Miteran tarafından Dubai Operasında düzenlenecek VIP Classical Concert Series kapsamında bir resital vermeye davet edildi. Khrikuli’ye bir önemli özel ödül de yarışmanın sanat yönetmeni olan şef Alan Chircop’tan geldi. Chircop, yarışmanın para içeren iki özel ödülünden biri olan ve Alexey Shor’un yarışma eserini en iyi yorumlayana verilen 5.000 Avro değerindeki özel ödülü Khrikuli’ye sundu.
Arina Antonosyan finaldeki olağanüstü performansıyla göz doldurdu ancak dördüncü olabildi.
Arina Antonosyan ve Matteo Bortolazzi, Salih Can Gevrek ile birlikte, jüri üyesi Giuliano Mazzocante tarafından Pescara’da düzenlenen ClaviCologne Piyano Festivali ve Ustalık Sınıflarına davet aldılar. En genç finalist unvanı alan 14 yaşındaki Zhiquan Wang her ne kadar, seçtiği Prokofyev’in 3. Piyano Konçertosunda teknik bakımdan yaşının çok üzerinde olan, muazzam bir icra çıkardıysa da yaşının küçüklüğüne bağlı olarak, orkestra ile çalma konusundaki deneyimsizliği nedeniyle büyük ödüllerden birini alamayıp yarışma beşinciliğiyle yetindi ama o da Çin’e önemli özel ödüllerle döndü. Epifanio Comis ve Musicale Etnea Derneği Başkanı Biagio Guerrera ortaklaşa verdikleri özel ödülle Wang’ı Catania’da bulunan tarihi Bellini Tiyatrosunda bir solo resital vermeye davet ettiler. Wang’ın bir önemli jüri özel ödülü de, şef Gisele Ben-Dor’dan aldığı, Boston’da Pro Arte Oda Orkestrası eşliğinde bir konsere çıkma ödülüydü Çalışmalarını ciddiyetle sürdürür, teknik üstünlüğünün yanına, ilerde yorumlarına duygu ve anlatım zenginliği de katabilir, şansı da yaver giderse, Wang’ın gelecekte çok iyi yerlere geleceğine kesin gözüyle bakabiliriz. Son finalist olarak sahneye çıkan, 36 yaşındaki Gugnin’den sonraki en büyük yarışmacı olan 33 yaşındaki Artem Kuznetsov Çaykovksi’nin 1. Piyano Konçertosunda genel hatlarıyla teknik bakımdan oldukça doyurucu bir yorum sundu ama kanımca eserle kurduğu bağı zayıftı. Bu da ortaya duygu yönünden eksik, dinleyeni çok da kıpırdatmayan bir yorum çıkmasına yol açtı. Topladığı puanlarla sekizinci olan Kuznetsov ve önceki etapta elenen Jonathan Mamora, jüri üyesi Gisele Ben-Dor’un temsil ettiği Ben-Dor Music Discovery Project tarafından 5.000 Avroluk özel ödülle uğurlandılar.
Final etabında Prokofyev’in 3. Piyano Konçertosunda en etkileyici icralardan birini ortaya koyan 21 yaşındaki Ermenistanlı yarışmacı Arina Antonosyan, yarışmayı izlemekle görevli biz basın mensuplarının takdirini kazandı. Sonuçlar açıklanmadan önce aramızda yaptığımız anketin sonucunda Antonosyan’ı oy birliğiyle gönüllerimizin birincisi olarak ilan ettik. Ama jüri üyelerinin kararı son tahlilde geçerli olacaktı elbette. Antonosyan, jüriden toplayabildiği puanlarla yarışmadan dördüncülük ve Eleanor Hope’un temsil ettiği Interclassica Music Management tarafından verilen Sofya Filarmoni Orkestrası eşliğinde solist olarak konsere çıkma özel ödülüyle ayrıldı Dubai’den. 19 yaşındaki genç yarışmacı Anastasiia Kliuchereva ise, benim final etabında seslendirdiği Prokofyev’in 3. Piyano Konçertosundaki yorumuyla en beğendiğim yarışmacıların başında geliyordu. Jüri üyesi Pavel Gililov’un Salzburg Mozarteum Üniversitesinden öğrencisi olan Kliuchereva yarışmadan üçüncülükle ayrılmanın yanı sıra jüri üyesi Marios Papadopulous tarafından 2024 Oxford Piyano Festivali ve Yaz Akademisine tam burslu katılımla özel olarak ödüllendirildi. Kliuchereva üçüncüye verilen 25.000 Avro para ödülünün de sahibi oldu. Yarışmadaki bir diğer Pavel Gililov öğrencisi olan 24 yaşındaki Güney Koreli yarışmacı Sunah Kim ise finalde seslendirdiği Beethoven’in 4. Piyano Konçertosundaki şairane yorumuyla, kesinlikle hak ettiğine inandığım ikincilik ödülüyle taçlandırıldı. Kim ayrıca 50.000 Avroluk para ödülünün de sahibi oldu. Dördüncülükten dokuzunculuğa uzanan ödüller alan finalistler 7.000 Avrodan 2.000 Avroya doğru azalan para ödüllerinin sahibi oldular.
Birincilik, kariyer sahibi piyanistin oldu
Peki, birincilik ödülünü hakkıyla alan yarışmacı hangisiydi? Rus piyanist Andrey Gugnin, finalde seslendirdiği Rahmaninof’un 3. Piyano Konçertosunda teknik, anlatım, duygu, orkestra-şef uyumu kıstasları açısından kusursuz bir yorum ortaya koyarak, Dubai’de birinciliği alması gereken tek yarışmacı olduğunu herkese ispat etti. Bu, 36 yaşındaki, Moskova Konservatuvarı çıkışlı piyanistin ilk büyük yarışma başarısı değildi. 2016 Sydney Piyano Yarışmasında da birinci gelmişti Gugnin ve o tarihten itibaren kayda değer bir kariyer inşa etmeyi başarmıştı. Yaşamını Hollanda’da sürdüren Gugnin’in Hyperion firmasından çıkan ve hatta aralarından biri (Şostakoviç), BBC Music Magazine ödülü de almış olan başarılı CD kayıtları bile var. Hatta bu kayıtlardan 2020 tarihli Homage to Godowsky ve Skriyabin: Mazurkalar dinlendiğinde, Gugnin’in bu yarışmadan zaferle çıkacağına kesin gözle bakmamak mümkün değil. Geçmişte, jüri üyelerinden iyi piyanist Stanislav Ioudenitch’in de öğrencisi olan Gugnin, müthiş yeteneğimiz Can Çakmur’u da portföyünde bulunduran Londralı Ikon Arts menajerlik firmasının da bir sanatçısı.
Andrey Gugnin yarışan tüm adaylar içinde şimdiden isim yapmış önemli bir piyanist olarak öne çıkıyordu.
Andrey Gugnin yarışmanın sonunda kendisini birinciliğe taşıyan jüri üyeleriyle birlikte.
Böylesine parlak bir kariyere sahip olan Andrey Gugnin neden çoğunluğu 20’li yaşlarındaki, kariyerlerinin henüz çok başındaki genç yeteneklerle, üç hafta boyunca Dubai’ye tıkılıp, yeniden yıpratıcı bir yarışma ortamına girer ki? Yanıtı, Napolyon Bonaparte’ın ağzıyla verelim: Para, para, para… Gugnin, ödül töreninden sonra basın temsilcileri olarak kendisiyle ayak üstü yaptığımız sohbette, ‘Neden katıldınız’ soruma yanıt olarak, 100 Bin Avroluk birincilik ödülünün cazibesine kapıldığını itiraf ettiğinde pek de şaşırmadık. Gugnin, bu cömert para ödülünün yanı sıra toplam 50.000 Avro kaşeli 10 tane konsere çıkma hakkı da kazandı. Dolayısıyla Gugnin’in aldığı ödül toplamı 150.000 Avroyu bulmuş oldu. Gugnin bu resmi ödüllerin dışında iki özel ödülün de sahibi oldu. Marios Papadopoulos onu, yönetiminde verilecek bir Oxford Filarmoni Orkestrası konserine solist olarak davet etti. Bir diğer davet de yarışma orkestrasının şefi olan Sergey Smbatyan’dan geldi. Gugnin, Smbatyan yönetimindeki Ermenistan Devlet Senfoni Orkestrası konserine solist olarak davet edildi.
Artık önümüzdeki yarışmalara bakalım
Basın mensupları olarak, bizler için rüzgâr gibi geçen ama jüri üyeleriyle üçüncü tura ve finale kadar kalabilen yarışmacılar için zorlu geçtiği muhakkak 2-3 haftalık bir sürecin sonunda Dubai Uluslararası Classic Piano Yarışması tamamlandı. Artık alışılageldiği üzere, yarışma boyunca düzenli olarak canlı yayınlar da yapıldı ve tüm etaplar baştan sona Dubai’den canlı yayınla dünyanın dört köşesine aktarıldı. Yarışmaya bu hizmeti sunan, önde gelen klasik müzik televizyonu Medici TV oldu. Medici TV’nin yayınlar boyunca açılış ve kapanış anonslarını, yakın geçmişte kemancılığıyla daha çok tanıdığımız, son dönemde ise yazarlık, sunuculuk gibi işler de yapan Fransız kemancı Marina Chiche üstlendi. Marina’nın ekran önündeki sempatisine, heyecanına diyecek yoktu ama Fransızlara özgü ağır bir aksanla İngilizce anonslar yapması açıkçası bana tuhaf geldi.
Dubai Uluslararası Classic Piano Yarışması sona erdi, artık ileriye bakma zamanı. Dubai, 2025 yılında, bu kez de uluslararası kariyer ve ün yapmak isteyen keman sanatçıları için önemli bir çekim merkezi olacak gibi gözüküyor. Classic Violin Olympus adında bir uluslararası keman yarışmasının final etabı 22-28 Nisan 2025 tarihleri arasında Dubai’de düzenlenecek. Bu sefer ‘Dubai’ye Altı Yol’ sloganıyla; Tokyo, Viyana, New York, Londra, Roma, Tel Aviv’de 17 Mart ve 22 Eylül günleri arasında yapılacak seçmeler sonunda belirlenecek adaylar Dubai baharında, piyano yarışmasındakinden de geniş, 23 kişilik bir jüri heyeti önünde ter dökecek. Classic Violin Olympus’un ilginç tarafı, yarışma için yaş sınırı konulmaması. Her yaştan, her milliyetten kemancılar yarışma için belirlenen şehirlerde yapılacak ön elemelere girerek şanslarını deneyebilecekler. Yarışmanın birincilik ödülü için 200.000 Avro gibi etkileyici bir rakam saptanmış. Classic Violin Olympus’a başvurmak için www.classicviolinolympus.com adresini ziyaret edebilirsiniz. 2026 yılında ise Classic Cello adında bir uluslararası viyolonsel yarışmasının yapılacağı şimdiden duyurulmuş. Mekân olarak Dubai değil, Londra’daki Royal College of Music’in seçildiği bu yarışmada birinciye verilecek para ödülü 130.000 Avro. 26 Mart-6 Nisan 2026 tarihleri arasındaki yarışma hakkında ayrıntılı bilgiyi www.classiccello.com adresinden edinmek mümkün.
Serhan Bali