03.04.2024
II. Mehmet veya bizdeki diğer adıyla Fatih Sultan Mehmet (tam İtalyanca adı ile Maometto II veya Maometto secondo) bestesi Gioacchino Rossini, libretto yazarlığı Cesare della Valle tarafından yapılmış, ilk temsili 3 Aralık 1820 tarihinde Teatro San Carlo, Napoli'de oynanmış bestecinin iki perdelik 31. operasıdır.
Türklerle ilgili operalar içinde en önemlilerinden biri kabul edilen eser ilk defa 3 Aralık 1820 tarihinde Napoli San Carlo Tiyatrosu’nda sahnelenmesi ardından revize edilerek Venedik versiyonu olarak 1822’de Venedik’te sahnelendi ancak beğenilmedi. Bundan ötürü Rossini bu eseri, Paris’te Fransızca olarak 1826 yılında yeniden elden geçirerek “Korinthos Kuşatması” adı altında yapılandırdı. Eser 20. yüzyılın sonuna kadar tekrar sahnelenmedi.
İlk versiyonu Pesaro kentinde yapılan Pesaro Rosinni Festivali için, son yapımından 200 yıl kadar sonra 1985 yılında yeniden yapımcılar tarafından ele alınmaya başlandı. Gianluigi Gelmetti tarafından sahneye konulan operanın dekor ve kostümlerini Pier Luigi Pizzi tasarlamıştı. Ramon Vargas (Paolo Erisso), Cecilia Gasdia (Anna), Gloria Scalchi (Calbo), Francesco Piccoli (Condulmiero), Michele Pertusi (Mehmet II), Oslavio Di Credico’nun (Selim) rol aldığı temsilde, solistlere koro şefi Lubomír Mátl yönetimindeki Prag Oda Korosu ve şef Lubomír Mátl yönetimindeki Stuttgart Radyo Senfoni Orkestrası eşlik etmişti. Eser bundan beş yıl sonra da sadece ülkemizde ve İDOB sahnesinde seyirciyle buluşmuştu.
Operanın Türkiye’de ilk temsili Leyla Gencer’in de katkılarıyla 3 Kasım 1990’da Gürçil Çeliktaş tarafından, yine son temsilin yapıldığı yerdeki eski AKM’de İstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından gerçekleşmiş ve opera Türkçe olarak sahnelenmişti.
Yaratıcı kadro
Orkestra Şefi: Selman Ada
Sahneye Koyan: Gürçil Çeliktaş
Dekor- Kostüm: Osman Şengezer
Koro Şefi: Yıldız Künutku
Işık: Ertekin Kulan
Metin: C. Della Valle
Türkçesi: Müjde Turan
Sanat Danışmanı: Leyla Gencer (Devlet Sanatçısı)
Sanatçı kadrosu
II. Mehmet: Suat Arıkan
Paolo Erisso: Süha Yıldız
Anna Erisso: Gülgez Altındağ, Melek Çeliktaş, Nursel Öncül, Zehra Yıldız
Calbo: L.Trepel Çağlar, Şebnem Kartal
Candulmiero: Kurtuluş Demirperçin
Selim: Kurtuluş Demirperçin
Konzertmeister: Ernest Patkolo
Korepetitörler: Jan Salay / Elisabetta Di Stefano, Alp Ulusoy / Birgül Gerçeker
Reji Yardımcıları: Doğan Çelik / Özcan Özman
Kondüvitler: Sırma Büttem / Erdoğan Pişkin
Suflörler: Semra Aktekin, Tunç Özvuruşkan
Sahne Müdürü: Ceyhun Çifçili
Sahne Müdür Yardımcısı: Zeynep Denizmen idi.
Eser daha sonraki yıllarda yine İDOB tarafından sahnelendi. I. İstanbul Uluslararası Opera Festivali (2 Temmuz 2010) Cuma günü Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda, Gioacchino Rossini’nin II. Mehmet operası bu kez Fatih Sultan Mehmet operası adıyla açılışını yaptı. 2010 İstanbul’un Kültür Kenti olması nedeniyle Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın desteğinde, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Rengim Gökmen yönetiminde; ayrıca 2010 İstanbul Kültür Kenti Ajansı’nın desteğinde ilki düzenlenen I. İstanbul Uluslararası Opera Festivali’nde Yekta Kara’nın başarıyla sahneye koyduğu II. Mehmet operası bu kez İtalyanca olarak sahnelendi.
Yönetmen ve orkestra şefi, dört saatlik operayı iki buçuk saatte indirmişlerdi. Bu kısaltma çok ustaca yapılmış ve bütününü izleyiciye aktarabilen bir yöntemle gerçekleştirilmişti. Yine Yekta Kara’nın yoruma kattığı mehter takımı hem operaya renk getirmiş hem de II. Mehmet ve padişahlığıyla bağlantı kurmuştu. Bu yorum ayrıca, Açıkhava Tiyatrosu’na da Yeniçeriler’in katılımıyla uygun düşmüştü. İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası’nı ise Antonello Allemandi olağanüstü başarıyla yönetmişti. Kendisi operalarımızda gördüğüm en iyi orkestra şeflerinden biriydi. Koroyu Gökçen Koray hazırlamıştı. Eser, üç uluslararası yönetmen şef Allemandi, rejisör Kara, koro şefi Koray iş birliği sahneye yansıyordu. Anna rolünde Perihan Nayır Artan ve Otilya İpek sesi ve yorumuyla yeni bir başarısını göstermişti. Calbo’da Nesrin Gönüldağ’ın duyarlı bir mezzo sesiyle ilgimi çekti. II. Mehmet de Macar konuk basso İstvan Kovacs, Paolo’da Murat Karahan, Condulmiero’da Serkan Bodur, Selim rolünde Ali Murat Erengül ekip olarak başarıyı sağlayan sanatçılardı. Sahne tasarımında Christian Floeren yetkinliğini belli etmişti. Kostüm tasarımı Şanda Zıpçı başarılı çalışmasıyla katkı sağladı operaya. Açıkhava Tiyatrosu’nun büyük sahnesi de bu denli kalabalık kadro için rahatlıkla yerleştirme olanağı sağlamıştı. 2014’te Zorlu PSd’deki temsili Anna rolünde tek başına Otilya İpek yapmıştı. Şef Alessandro Cedrone, yönetiminde tenor Luis Olivares Sandoval, bas Istvan Kovacs, mezzo-soprano Nesrin Gönüldağ bu temsilde sahneye çıkmışlardı.
Döneminde bu opera çok büyük ilgi görmüş, basında da oldukça yer almıştı. Sonraki yıllarda dünyanın değişik sahnelerinde de sahnelenmişti. Teatro La Fenice, Santa Fe Opera, Teatro dell'Opera di Roma, 1993’de Pesaro Rossini Festivali, 2016’da Canadian Opera Company, Teatro dell'Opera di Roma 2014 ve Rossini Opera festivallerinde sahnelenmişti.
II. Mehmet tekrar İDOB sahnesinde
Aynı eser bu kez değişik bir yorumla yeni AKM Opera sahnesinde seyircisiyle buluştu. Eser repertuvara alındıktan sonra uzun süren bir sanatsal ve teknik çalışma başladı. Solist ve koro çalışmalarına ayrı ayrı devam ederken, esere sahnede anıtsal bir görünüm kazandırmak için dekor tasarımcısı Zeki Sarayoğlu ve kostüm tasarımcısı Gizem Betil gerçekten hünerlerini göstermişler. Kutluyorum.
İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB) bu kez bu operayı 24 Şubat 2024 akşamı ilk temsili olarak sahneye koymak için İtalya’dan rejisör Renato Bonajuto ile orkestra şefi Alessandro de Marchi’yi de davet etti.
Yaratıcı kadro
Orkestra şefi: Alessandro de Marchi ve Zdravkov Lazarov
Rejisör: Renato Bonajuto
Dekor tasarım: Zeki Sarayoğlu
Kostüm tasarım: Şerife Gizem Betil
Işık tasarım: Ahmet Defne
Koro şefi: Paolo Villa
Koreograf: Fatma Nil Berkan
Konduvit: Mehmet Cüneyt Saraçoğlu
Solist Korrepetitör, Simten: Fügen Yiğitgil, Yuliya Bapova, Olena Şenol
Koro korrepetitör: Deniz Şenpolat
Rejisör yardımcıları: Esra Tütüncüoğlu, Nazlı İktu, Başak Taniş, Umut Yaşar
Suflör: Duygu Kızılay, Candan Üstün
Sanatçı kadrosu
II. Mehmet: Burak Bilgili, Doğukan Özkan
Anna: Dilruba Bilgi, Gülbin K. Günay
Calbo: Barbora Hitay, Asude Karayavuz, Esen Demirci
Paolo Erisso: Mert Süngü, Ufuk Toker
Condulmiero: Berk Dalkılıç, Yoel Vahram Keşap
Selim: Hazal Ata, Anıl Önder dönüşümlü olarak rol alıyorlar.
İDOB, 24 Şubat 2024 akşamı ilk temsiline tüm sanatçı ve teknik kadrosuyla uzun süren prova çalışmaları sonucunda seyircilerin karşısına çıktı. Solistler II.Mehmet: Burak Bilgili, Anna: Gülbin Günay, Calbo: Esen Demirci, Paolo Erisso: Mert Süngü, Condulmiero: Berk Dalkılıç ve Selim: Anıl Önder son yılların en büyük yapımların birinde İstanbul seyircisine son derece güzel anlar yaşattı.
İcrası bakımından büyük zorlukları olan bu opera, temsilin ilk gecesinden itibaren büyük ilgiyle karşılandı. Sanatçıların başarısı, sahneyi zenginleştiren dekor ve kostümlerin sanatsal bir şekilde görülmesini sağlayan ışık tasarımıyla bütünleşerek hem işitsel hem de görsel açıdan hayranlık uyandırdı.
Dünyaca ünlü orkestra şefi Alessandro De Marchi ve rejisör Renato Bonajuto yönetiminde üst düzeyde bir sanatsal seviyeye imza atan İstanbul Devlet Opera ve Balesi, uluslararası basında oldukça geniş bir yankı buldu. İtalyan Devlet Televizyonu Rai bünyesinde hazırlanan haber programı da bu büyük etkinliği izleyicilerine duyurdu.
Fatih Sultan Mehmet’in o dönemde Venedik Cumhuriyeti hâkimiyetindeki Eğriboz kuşatması sırasında yaşadıklarını anlatan eserin en dikkat çeken ögelerinden birisi de Fatih’in atı rolündeki Çilli oldu. Sahnede kullanılan gerçek at, bazı zorlukları olmasına karşın görsel bir zenginlik sağladığı için ilgiyle karşılandı. 34 yıl aradan sonra ilk kez AKM’de kendi dilinde, İtalyanca olarak seslendirilen, görkemli yapımıyla hayranlık uyandıran eserin biletleri ise satışa çıktığı gün bitmişti. Türklerle ilgili en önemli operalardan olan II. Mehmet operası, Gioachino Rossini’nin Türklere olan sempatisini bir kez daha gözler önüne sermiş oldu.
Sahneye sultana yaraşır bir atla çıkan, yaklaşık 3-4 dakika boyunca aryasını atın üzerinde söyleyen II. Mehmet rolündeki Burak Bilgili “Rossini’nin Fatih’i ele alıp anlatması çok farklı. Müzik geriliyor, geriliyor ve Fatih sahneye çıktığında insanlar artık alkışlamak istiyor ama Rossini, Fatih’in aryası bitene kadar seyirciyi alkışlatmıyor. Bu da Fatih’i tekniksel anlamda ne kadar desteklediğini gösteriyor. Opera özü itibariyle multidisipliner bir sanat, tek bir kolu yok. Sanatın birçok kolunu içeriyor. Rossini bu gösterimi izlese kesinlikle çok keyiflenirdi. Türklerle çok ilgili. Türk medeniyetini, yemeklerini seviyor. Ayrıca merak edip, araştırıyor ve Türkleri operalarına konu ediniyor. Fatih’i herkesin yorumlaması farklı ama Rossini gibi bir bestecinin bu konuyu ele alıp anlatması çok farklı. Tonalite olarak müzik inanılmaz” ifadesinde bulunuyor.
Venedikli asil Erisso rolüyle seyirciyi selamlayan isim yine tanınmış opera sanatçılarımızdan tenor Mert Süngü esere dair “AKM’yi bugün epik bir sahneyle görüyoruz. Hep televizyonlarda gördüğümüz o sahnelerle aşık atabilecek bir prodüksiyonla karşınızda! Rossini, hiçbir zaman bir Türk’ün opera eğitimi alıp da bu zor eseri söyleyebileceğini tahmin edemezdi. Gerçekten çok zor bir eser. Bu yüzden dünyada da çok fazla sahnelenemiyor” dedi. Başrollerden biri olarak, açık yüreklilikle oyundaki esas karakterin kesinlikle II. Mehmet olduğunu ifade eden Süngü “Bu bir yandan bir aşk hikâyesi, bir yandan da politik bir gerçeği var. Anna kurban rolünde ama ben netlikle söyleyebilirim ki Rossini’nin gözünden hayran olunası karakter kesinlikle Fatih Sultan Mehmet’ti” diyor. Süngü, II. Mehmet operasını ilk kez Türkiye’deki festival gösteriminde öğrenciyken izlemiş. “Yurt dışına gitmeden Açık Hava’da Yekta Kara rejisinde izlemiştim. Sonra Almanya’da bir Rossini festivalinde bugünkü gibi yine Erisso’yu söyledim” diyor. Farklı versiyonları olsa da ilk versiyon Fatih’in zaferi ve Venediklilerin kaybıyla bitiyor. O dönemde Napoli’deki tüm operaların trajik sonlarla bittiğini aktaran Süngü, “Oysa Venedik’te sonlar mutlu bitiyor. Bu nedenle tüm besteciler operalarını Napoli’den Venedik’e götürürken menajerler hep şöyle söyler: “Başka, mutlu bir son yaz. Mutlu bitsin” diyor. Oyunda her karakterin iki yanı olduğunu söyleyen Süngü, “Devlet mi aşk mı? Fatih biraz daha sert bu konuda. Ama Anna’da sonuna kadar gelgitler devam ediyor” diyor. Geçmişte Batı’da Türk teriminin Osmanlı ile eş anlamlı olarak kullanıldığını anlatan Mert Süngü, “Onlar için Osmanlı Kuzey Afrika’dan Batı Anadolu’ya kadar bir coğrafya. O topraklarda yaşayan herkesi Türk kabul ediyorlar” diyor. Süngü İlk kez Otranto’ya gittiğinde bu anlayışla karşılaşmış. “Şehirde festival zamanıydı ve neyi kutladıkları sordum. “Şehrin Türklerden kurtuluşunu kutluyoruz” dediler. “Bir baktım ki, Türkler olarak tanımladıkları kişiler şehrin ortasında temsil edilmiş ve hepsi siyahi” açıklamasını yapıyor.
II. Mehmet’in aşkı ve en büyük düşmanının (Paolo Erisso'nun) kızı Anna’yı oynayan Gülbin Günay da kendisi için eserdeki en vurucu sahnenin Umberto olarak tanınan II. Mehmet ile Anna’nın gerçek kimlikleriyle yüzleştiği sahne olduğunu söylüyor.
“Biz kendi kültür hayatımızın içerisinde kimin kim olduğunu elbette biliyoruz ama bu tarz temsillerle kültürümüzün yurt dışında da bilinmesine imkân tanıyoruz. Operanın en büyük hizmetlerinden biri de budur” diyen İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürü ve Sanat Yönetmeni Caner Akgün, Devlet Opera ve Balesi çatısı altında evrensel kavramlarla ulusal kavramları bir araya getirdiklerini anlatıyor. Kültür Bakanlığı’nın temel hedefi ve amacını tam anlamıyla Devlet Opera Balesi olarak gerçekleştirdiklerini ifade eden Akgün, “Bu anlamda çok gururluyuz. Uluslararası sanatçılar var, burada bizim Türk sanatçılarımızla bir araya geliyorlar ve bizim de dünyaya bütünleşmiş bir kültür sanat yaşamımız olduğunu ispat etmiş oluyoruz” müjdesini veriyor. Ayrıca, Türkiye’deki opera izleyicisinin tüm dünyaya göre çok daha genç olduğunu altını gururla çizen Akgün, “Bizim opera seyircisi yaş ortalamamız tüm dünyaya göre daha düşük. Bu yüzden gençlerin ve orta yaşlı insanların bu türlü ikonik değerlerimizin farklı yanlarını görmeleri ve yabancılar tarafından da nasıl bir bakış açısıyla ele alındıklarını anlamları çok önemli” açıklamasını yapıyor.
İstanbul Devlet Opera Balesi, bünyesinde marangozdan boyahaneye, demir atölyesinden kundura atölyesine, makyaj bölümünden peruka atölyesine kadar pek çok imalathaneye ev sahipliği yapıyor. Böylece İDOB, kendi yapımlarının tamamın kendisi imal ediyor. Bu anlamda tasarımcılar sahne arkasında hummalı bir çalışma sürdürüyor. “Orkestramızın, korumuzun ve solistlerimizin de büyük katkısıyla biz kocaman bir aileyiz” ifadesinde bulunan Akgün, İstanbul Devlet Opera Balesi’nin yaklaşık 700 çalışanıyla birlikte Türkiye’nin en büyük kültür sanat kurumu olduğunu aktarıyor ve bu nedenle büyük prodüksiyonlar oraya çıkarabiliyoruz” diyor.
Sonuç olarak şunu ifade edebilirim ki, İDOB’un bu son yapımı olan G.Rossini’nin II. Mehmet operası yapımı son yılların en büyük çalışmalarından biridir. Bu görüşe, oyunu izleyen seyirciler dahil olmak üzere tüm sanat camiası da hem fikir olarak katılmaktadır. Yorumlanması açısından çok büyük teknik zorlukları olan eseri bu denli başarıyla sahnelenmiş olmasını, başta DOBGM ve İDOB olmak üzere, bu eserde, sahne gerisindeki sanatsal ve teknik ekiple, sahne üstü sanatçılarının çok büyük gayret ve emekleri vardır. Bu bağlamda tüm camiayı yürekten kutluyorum!
Böylece G.Rossini’nin II. Mehmet operasının Dünya’da ve ülkemizdeki icralarına kısa bir bakış yapmış oldum. Bu sezonun Şubat ve Mart temsilleri sona erdi, bundan sonraki temsiller ise 2 ve 4 Mayıs 2024 tarihlerinde tekrarlanacak.
İsmail Hakkı Aksu