MAKALE

Heyecan Verici Yorumuyla Elena Souliotis

05.06.2024


Paylaş:

Elena Soulitis, opera dünyasına 1960’lı yılların ortasında bir meteor gibi giren ve tıpkı bir meteor alevi gibi kısa süre sonra sönen soprano. Elde ettiği başarı öylesine büyük ve çabuk olmuştu ki hem seyirciler hem de eleştirmenler bir anda nerede temsil verirse versin onu takip etmeye başladılar. Opera evleri birbiri ardına kontratları onun önüne serdiler. Decca plak şirketi kendisiyle anlaşma üzerine anlaşma yaptı.  
 
Elena Souliotis 28 Mayıs 1943 tarihinde Atina’da doğdu. Babası Yunan, annesi ise Rus’tu. İki yaşında geçirdiği menenjit hastalığı bir kulağında kalıcı duyma kaybı yarattı. Aile 1945 yılında İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkilerinden uzaklaşmak için Buenos Aires’e taşındı. Babası başarılı bir kimya mühendisiydi huzurlu ve varlıklı bir ailesi olduğu için çocukluğu mutlu geçti ve açık havada geçirdiği bu zamanlarda ömrü boyunca çok düşkün olacağı hayvanlarla bağ kurdu. 
 
Önceleri babası gibi kimya mühendisi olmak isteyen Souliotis, sesinin güzelliği fark edilince Alfredo Bontà, Jascha Galperin ve Buenos Aires Operası’nın koro şefi Bianca Lietti’den şan dersleri almaya başladı. Hepsi de meslek olarak opera şarkıcılığını seçmesini ve bunun için İtalya’ya gitmesi gerektiğini söyleyince ailesi bu düşünceyi kabul etti. İtalya’ya gittikten sonra ünlü orkestra şefi Gianandrea Gavazzeni onun Mercedes Llopart’ın öğrencisi olması için girişimde bulundu. 20 yaşındayken öğrenci temsillerinde önemli rolleri canlandırmaya başlamıştı. 1964 yılında henüz 21 yaşındayken Napoli’deki Teatro San Carlo’da Santuzza rolü ile profesyonel sanat hayatına başladı. Elde ettiği başarı öylesine büyük olmuştu ki, hem diğer operalardan başrol teklifleri aldı, hem de en önemli plak şirketlerinden biri olan Decca’dan bir kontrat ona sunuldu. Bir yıl sonra kendisiyle özdeşleşecek olan Nabucco operasını henüz 22 yaşındayken Tito Gobbi ile plağa kaydetti. Eleştirmenler tiz notalarının parlaklığını ve sağlamlığını, pes tonlarının gücünü överken orta tonlarındaki desteksizliğe değindiler. Fakat buna rağmen tutkulu söyleyişi, ajiliteleri, enerjik ve nefes kesen, heyecan verici yorumu büyük beğeni kazandı. 


Elena Souliotis, 1966, Forza del destino


Elena Souliotis

Bu kayıttan sonra birçok kişi onun Maria Callas’ın halefi olduğunu söylemeye başladı. Aynı yıl, Chicago operası kendisine Amerika’da ilk defa sahneye çıkmak için Mefistofele operasındaki Elena rolünü teklif etti. Rolü kabul eden Souliotis’in aynı temsilde sahneyi paylaştığı sanatçılar Alfredo Kraus, Renata Tebaldi ve Nicolai Ghiaurov’du. 1966 yılında hem Souliotis hem de Caballe aynı anda birer solo resital plağı kayda aldılar. Her ikisini de dinleyen eleştirmenler yeni parlayan bu iki sopranodan Souliotis’in çok daha önemli bir kariyere sahip olacağını ve seçimlerinin ondan yana olduğunu yazdılar. Fakat maalesef bu öngörü yanlış bir tahminden öteye geçemeyecekti. 1966 yılında Floransa’da Antonietta Stella hastalanınca onun yerine Un Ballo in Maschera operasındaki Amelia rolüyle sahneye çıktı. Elde ettiği başarı öylesine büyük olmuştu ki iyileştiği zaman üçüncü temsili yapan ünlü ve deneyimli soprano Antonietta Stella oldukça soğuk bir tepkiyle karşılaştı. Bir sonraki yeni eseri, Napoli’de canlandırdığı La Forza Del Destino’daki Leonora oldu. Elde ettiği büyük başarı sonrası aynı yıl bir diğer Verdi rolü olan Luisa Miller operasındaki Luisa karakterini canlandırdı. Özellikle tutkulu söyleyişi tizlerdeki rahatlığı ve son perdedeki zor düetlerin altından başarıyla kalkması herkes tarafından övüldü. Birkaç ay sonra Cenova operası, Piero Cappuccilli ile beraber Il Trovatore’deki Leonora rolünü söylemesi için teklifte bulundu. Elde ettiği başarıdan bir ay sonra Buenos Aires’e gitti ve seslendirdiği La Gioconda operası ile bütün ülkede adından söz ettirdi. 


Elena Souliotis, 1968, Napoli (Fotoğraf, Franco Capuana)
 
Aynı yıl repertuvarına yeni kattığı Aida operasını Dallas’ta seslendirdi. En büyük başarısı ise 1966 yılında henüz sadece 23 yaşındayken Milano’nun ünlü Teatro Alla Scala’sında Nabucco operası ile sezonu açması oldu. Eleştirmenler onun sahne üzerindeki başarısını, tiz tonlarının sağlamlığını ve tampermanını övdü. Aynı yıl Mario del Monaco ile Cavalleria Rusticana operasını plağa aldı. Ertesi yıl Mexico City’de Norma operasını ilk kez seslendirdi. İki ay sonra aynı rolü New York Carnegie Hall’de tekrarladı. Fakat Adalgisa ile olan düetindeki Do notasında çatlayınca seyirciler büyük tepki gösterdi. Salondaki seyirciler arasında Maria Callas’ın da olması durumu kolaylaştırmadı. Son perdeye çıkmayı reddeden Souliotis’in odasına giden Callas ona cesaret verdi ve ancak 40 dakika sonra Souliotis sahneye geri dönüp operayı tamamladı. Son perdenin başında sahneye çıktığında hala tepki gösteren seyircilere oturduğu locadan “Basta” (Yeter) diye bağırıp onları susturan Callas’ın sesi korsan kaydı mevcut olan bu temsilde duyulmaktadır. 1967 yılında Maria del Monaco ile bir kez daha stüdyoya girdi ve Norma operasını plağa aldı. 1968 yılında Catalani’nin az bilinen operası Loreley’i La Scala’da canlandıran Souliotis bir kez daha eleştirmenlerce övüldü. Aynı yıl tıpkı Norma gibi Maria Callas ile özdeşleşmiş bir başka rol olan Anna Bolena’yı ilk defa Napoli’de seslendirdi. Oldukça volümlü olan sesiyle hem Norma’nın hem de Anna Bolena’nın birinci perde finallerinde tuttuğu Re notası bütün seyirciyi coşturdu.  Aynı yıl Nicolai Ghiaurov ile Anna Bolena operasını plağa aldı.


Elena Souliotis ve Carlo Cava, 1970, Nabucco
 
1969 yılında repertuvarındaki bir başka Verdi rolü olan Desdemona’yı Napoli’de canlandırdı. 1969 yılında 26 yaşındayken Londra Covent Garden’da canlandırdığı Lady Macbeth rolü karışık eleştiriler aldı fakat bunun üzerine Metropolitan Operası yine de debüsünü Macbeth operası ile yapmak üzere Souliotis’e kontrat sundu. Ne yazık ki grevler nedeniyle gerçekleşmeyen bu projeden sonra ünlü soprano Metropolitan Operası sahnesinde hiç temsile çıkmadı. Aynı yılın yaz ayında piyanist ve orkestra şefi Marcello Guerrini ile evlenen Elena Souliotis’in bu evlilikten Barbara isimli bir kızı oldu. 


Elena Souliotis, 1943, Atina
 
1970 yılında yine Decca için Macbeth operasını plağa aldı. Kayıt eleştirmenleri tarafından hem negatif hem de pozitif eleştiri aldı. 1971 yılında Napoli’de seslendirdiği Manon Lescaut ve Tosca temsillerinde vokal problemler yaşamaya başladı. Ünlü tenor Giorgio Merighi ile söyledikleri Francesca da Rimini üzerine konuştuğumuzda Merighi, “İkinci perdedeki forte Paolo’larda nerede ise kulağımı sağır edecek büyüklükte bir ses çıkarıyordu” demişti. Fakat sanatçının temsilden önceki gece geç saatlere kadar gece hayatı yaşamak istediğini, içki ve kumara düşkün olduğunu da üzülerek sözlerine eklemişti. Aynı yıl Tokyo’da seslendirdi Norma operasında bütün tiz notalarda problem yaşadı, kimi frazları ancak oktav aşağı alarak söyleyebildi. Aynı yıl Catanya’da ilk defa repertuvarına kattığı Bellini’nin sopranolar için oldukça güç bestelediği La Straniera operasında da neredeyse eseri bitirmekte güçlük yaşadı. 


Elena Souliotis ve Maria Callas
 
1972 yılında Covent Garden’da seslendirdiği Nabucco seyirciler tarafından oldukça negatif tepki aldı. Bir sonraki yıl seslendirdiği Cavalleria Rusticana burada söylediği son rol oldu. Gittikçe kötüleşen vokal durumu nedeniyle nerede ise hiçbir teklif almaz oldu. 1974 yılında Palermo’da söylediği Nabucco ve Roma’da söylediği La Fanciulla del West öylesine kötü eleştirildi ki Foggia’da 23 Kasım 1975 tarihinde söylediği Tosca onun son defa soprano olarak sahneye çıktığı rol oldu. Sesini tamamen kaybetmişti ve entonasyonunda büyük problemler vardı. Henüz 32 yaşındaydı.
 
Dört yıllık bir aradan sonra 1979 yılında Prokofiev’in Üç Portakalın Aşkı operasındaki Fata Morgana karakteriyle sahnelere dönüş yaptı. Aynı rolü Chicago’da tekrarladı. Bu tarihten sonra karakter mezzo soprano rollerine yöneldi. 1986 yılında Floransa’da Prokofiev’in Kumarbaz operası, 1988 yılında Floransa’da Suor Angelica operasındaki La Zia Principessa rolü, 1990 yılında Catania’da Mascagni’nin Guglielmo Ratchliff operasındaki Margherita rolünü canlandırdı. Bu eserin son perdesindeki la notalarını ikinci temsilde veremedi ve sahnelerden yeniden ayrıldı. 1991 yılında Mirella Freni’nin her üç kadın kahramanı plağa aldığı Il Trittico operasında Suor Angelica’daki La Zia Principessa’yı söyledi. Sekiz yıllık bir aradan sonra 1999-2000 sezonunda Stuttgart’da Pique Dame operasındaki Kontes rolünü canlandırdı. Bu eser, Soulotis’in son defa sahneye çıktığı eser oldu.
 
4 Aralık 2004 tarihinde henüz 61 yaşındayken Floransa’daki evinde geçirdiği bir kalp krizi sonucu hayata veda etti. 
 
Elena Souliotis bu kısacık kariyeri boyunca operaseverleri derinden etkilemiştir. Birçok kişi onun çok büyük rolleri çok genç yaşta ve çok sık söylediği ayrıca özel hayatında opera sanatçısı disiplininden uzak bir tavırda yaşadığı için sesini kaybettiğini söyler. Gerçek sebep her ne olursa olsun tutkulu söyleyişi, olağan üstü olanakları olan sesi, sahne üzerindeki etkili oyunculuğu ile günümüzde bile Souliotis’i adından sıkça söz ettirir. Korsan kayıtları hâlâ koleksiyonerler tarafından aranan kayıtların başında gelmektedir. 

BENZER HABERLER


    Akçaağaç Sok. Görhan Apt. No: 1/1A Acıbadem Üsküdar / İSTANBUL | T: 0532 343 9328 | F: 0216 326 39 20