01.08.2024
Mehmet Gökhan Bağcı, kemancı ve besteci Ceren Türkmenoğlu ile sanatçımızın kendi beste ve düzenlemelerini içeren Mâi adlı albümü üzerine söyleşti.
Mâi albümünüzün besteleri ve oluşum sürecinden bahsedebilir misiniz?
Esasında bir albüm çıkarmak fikriyle yola çıkmamıştım. Pandemi zamanıydı, tüm Dünya olarak içinden geçtiğimiz o zor dönemde insanlar bir araya gelemez olmuş, tüm konserler de durmuştu. Bir müzisyen olarak bu durum bir süre sonra beni çok zorladı. Müzik yapmayı ve bunu paylaşmayı çok özledim. Böylece evde ufak bir stüdyo kurdum ve bestelediğim parçaları kendi kendime farklı enstrümanlar kullanarak kayıt etmeye başladım. Üst üste kanallar halinde kayıtlar alarak parçaları bir topluluk çalıyormuşçasına kayıt ettim. Daha sonra bu parçaları sosyal medya hesaplarım üzerinden paylaşmaya başladım. Parçalar birikmeye başlayınca değerli arkadaşım, müzisyen, besteci ve ses mühendisi Hakan Kurşun beni bu parçaları bir albümde toplamaya yönlendirdi. Mâi de bu serüveni başlatan parça olduğu için albüme ismini verdi. Albümde benim bestem olan beş eser, Hakan Kurşun ile birlikte bestelediğimiz iki eser ve Osmanlı dönemi bestecisi Dmitri Kantemir’e ait düzenlediğim iki eser bulunuyor.
Bu albüm için Orta Asya’ya bir yolculuk diyebilir miyiz?
Bu albüm pek çok yolculuğumdan esintiler ve izlenimler barındırıyor diyebilirim. Orta Asya da buna dahil. 2018’de Tuva Cumhuriyeti’ne müziklerini araştırmak üzere yaptığım seyahat müzik anlayışımı derinden etkiledi. Müziğin doğayla ilişkisi, doğaçlama ve tını konusunda zihnimde yeni pencereler açtı. Bu yolculuğun izleri albümde de kendini gösteriyor, özellikle Terracotta isimli parçada. Bu parçada Tuva’dan getirdiğim bir ağız kopuzu kulladım. Keman, bendir, ve ağız kopuzunun ilginç bir birleşimi ortaya çıktı böylece.
Eserlerinizde geleneksel makamlar ile duyduğumuz rebaptan bahsedebilir misiniz? Rebap ile nasıl tanıştınız?
Rebap ile Amerika’da yaşadığım yıllarda bir hocamın vasıtasıyla tanıştım. Türk müziği öğrenme konusundaki çalışmalarımı geleneksel bir çalgıda sürdürmemi tavsiye ederek bana bir rebap gösterdi. Gördüğümden itibaren çok sevdim ve ilk fırsatta bu çalgıyı edinerek kendi kendime öğrenmeye başladım. Benim için hayatımı değiştiren karşılaşmalardan biri oldu diyebilirim, bir enstrümanın beni bu kadar uzak ve ilginç yollara çıkaracağını düşünemezdim. Her enstrüman gibi rebap da çok özel bir hikâyesi olan bir çalgı ve sesini duyurmak istiyor. Belki de bu yüzden rebapla bugüne kadar birbirinden farklı toplulukta, birbirinden farklı projede bulundum. Makam müziği çaldığım gibi çok farklı müzikler de çaldım. Rebap çalınca notalar vasıtasıyla konuşuyor gibi hissediyorum. İnsan sesine benzeyen tınısıyla çok içsel ve gizemli bir enstrüman.
Kendi sesinizi kullanmış olmanız albüme harika bir renk vermiş. Sesinizi daha fazla kullanmayı düşünüyor musunuz?
Şarkı söylemeyi hep ama hep çok sevdim ama dinleyicinin önüne sesimle hiç çıkmamıştım. Albümde sesimi kullandığım Sabah adlı eseri bestelerken baştaki melodiyi önce farklı çalgılarla denedim. Ancak hiçbiri içime sinmedi. İnsan sesinin değişik bir yalınlığı var. En sonunda aradığım hissi sesimi kullanarak verebildim. Böylece parçayı ses ve yaylılar için şekillendirdim. Evet, sesimi daha çok kullanmak istiyorum bundan sonraki çalışmalarımda, bu güzel yorumunuz bana motivasyon olsun.
Terracotta eserinizin ritmleri ve teması Amerika'da olduğunuz Silk Road döneminize bir gönderme diyebilir miyiz?
Bazen ortaya bir parça çıkıyor ve insan tam olarak sınıflandıramıyor. Terracotta da böyle bir sentez oldu benim için. Ama bu soruyu sormanız çok ilginç, çünkü bu parçada geçen kısa bir temayı Amerika’da Silk Road vasıtasıyla tanıştığım müzisyenlerle doğaçlama yaparken bulmuştum ve hoşuma gidince bir kenara not etmiştim. Çok sonra tekrar ele alınca bu hale evrildi. Bu yüzden dolaylı olarak Silk Road Ensemble üyeleri ve onların vesile olduğu karşılaşmalardan ilhamla ortaya çıkan bir parça oldu diyebiliriz.
Bundan sonraki albümlerinizde dinleyenlerinizi neler bekliyor?
Geçtiğimiz aylarda tüm enerjimi halk kahramanımız Köroğlu’nun hikâyesini bale sanatının dilinden anlatan Köroğlu Balesi’ni bestelemeye ayırmıştım. Şubat ayında prömiyerini yaptığımız balenin müziğinin albüm kaydını yapma imkânımız olmasını çok arzu ediyorum. Bunun dışında, sonraki albümümde yer almak üzere kayıt edilmeyi bekleyen parçalara yenilerini eklemek için çalışmalara geri döneceğim. Gelecek albümde daha zengin bir enstrüman çeşitliliği sunmayı, farklı müzisyenlerle daha fazla iş birliği yapmayı ve yeni bestelere yer vermeyi hedefliyorum.
Ceren Türkmenoğlu
Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı ve Hochschule für Musik und Theatre Leipzig'de keman eğitimi alan Ceren Türkmenoğlu, Ankara Devlet Opera ve Balesi Orkestrası ve ardından İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nda çalıştı. 2017’de Amerika’da Longy School of Music Bard College’da keman yüksek lisansını tamamladı. Boston Filarmoni Orkestrası dahil olmak üzere önde gelen orkestraların üyesi olarak çalıştı. Boston’da Yo-Yo Ma tarafından kurulan Silk Road Ensemble ile birlikte çalıştı. Harvard Üniversitesi Arts First Festival gibi önemli müzik etkinliklerinde yer aldı ve Silk Road Ensemble üyeleriyle birlikte sahne aldı. “Güneşin Doğduğu Yerden Müzik” projesiyle The Boston Foundation’ın proje ödülünü iki yıl üst üste kazanarak Harvard Üniversitesi, MIT (Massachusetts Teknoloji Enstitüsü), TUFTS Üniversitesi ve Boston Güzel Sanatlar Müzesi gibi önemli kurumlarda konserler vermek üzere davet edildi. “Dünya’dan Yaylı Çalgılar” ile farklı kültürlerin müziğini geleneksel yaylı çalgılarının gözünden inceleyen Türkmenoğlu, 2018’de Orta Asya’da bulunan Tuva Cumhuriyeti’ne bir araştırma gezisi düzenledi. Tuva müziğine dair araştırması daha sonra ABD ve İngiltere’de çeşitli etnomüzikoloji konferanslarında sunuldu.