01.09.2024
1996 yılında sınıf arkadaşı olarak birlikte müzik yapmaya başlayan, klasikleşmiş flüt-piyano repertuvarının yanı sıra kendilerine özgü düzenlemelere sahip olan Zeynep Keleşoğlu ve Orçun Orçunsel’in Payidar adlı yeni albümü Sony Music Classical desteği ile Sony Music Türkiye’den Ağustos 2024 tarihinde yayımlandı.
Yeni albümünüze dair merak ettiğimiz sorular öncesinde Duo Fidelis’in kuruluş günlerine dönelim isterim. Her şey nasıl başladı ve bu sadakatinizin sırrını neye borçlusunuz?
Zeynep Keleşoğlu: Çocukluğumuzdan beri arkadaşız. Orçun’u 11 yaşımdan beri tanıyorum. Flütten ilk kez ses çıkarmaya başladığımda, kendisi çoktan klasik müzik repertuvarında geziniyor, hatta üstün yeteneğiyle bizleri şaşırtıp kendi eserlerini besteliyordu. Ben sadece sesleri uzunca üflemeye çalışırken, bana doğaçlamalarıyla eşlik ederdi. Yıllar içerisinde Orçun bir şef olup, orkestrasını kurduğunda da birlikte çalıştık. Müzikal fikirlerimizi, ideallerimizi hep paylaştık ve bu birbirimizi hem teknik olarak hem de yorumcu olarak her daim değişmeye, gelişmeye ve ilerlemeye iten güç oldu.
Orçun Orçunsel: Okul bizi gelişime en açık olduğumuz yaşta bir araya getiren ve fakat gelişemeyelim diye elinden geleni yapan bir ortamdı. Sıkıcı derslerin esaretinden kurtulup kendi yaratıcı dünyalarımızı paylaşabildiğimiz küçük tılsımlı anlarda, elimizdeki avucumuzdaki kısıtlı notalarla birlikte müzik yapmayı başarıyorduk. Bu ışığı herkesle yakalayamazsınız, bir kere yakaladınız mı da ömür boyu bırakamazsınız. Biz birlikte müzik yaparken eğlenen iki kişiyiz. Bir araya geldiğimizde, sırf eğlenmek için nota yığınlarının arasında kendimize eser bulup çalarız. Bence bu sadakatin sırrı, ortak bir duyguda buluşmamızdan ileri geliyor: müzik sevgisi.
Oldukça geniş bir dinleyici kitlesine sahipsiniz, ülkemiz kültür sanat dünyasında bu denli çok sevilmenizin sizce sebepleri neler olabilir?
Zeynep Keleşoğlu: Program seçimlerimizi hep bir temaya göre belirledik ve konserler esnasında her zaman mümkün olduğunca doğal bir şekilde, zaman zaman sohbet edasında dinleyicimize eserleri, hikâyelerini, bağlantılarını anlattık. Hatta yeri geldi, şiirler bile okuduk. Tüm bunların zaman içinde dinleyiciyle kuvvetli bir etkileşim kurmamızı sağladığına inanıyoruz.
Orçun Orçunsel: Tematik program oluşturmak önemli. Birbirleriyle hiç bağlantısı olmayan eserlerden oluşan programlar seyircinin ilgisini dağıtıyor, yoruyor da. Bir öğün düşünün, tepsinizde pizza, fasulye, dolma, karides, bisküvi, biraz şarap, biraz ayran bulunması pek de iştah açıcı olmaz. Konser olsun, albüm olsun, baştan sona bir kompozisyondur. Ortak renkler, tarzlar, tınılar bir araya getirilmelidir. Birbiriyle hiç ilgisi olmayan eserler seçilmişse bile bunu da bilinçli olarak ortaya koymak gerekir. Zıtlıkları bir araya getirmek de bilinçli bir seçimle yapılmalı. Bir sonat bölümü tasarlar gibi zıt karakterli temaları uyum içerisinde işlemek gerek. Ben de Zeynep gibi program seçimi yaparken birbiriyle uyumlu eserleri bir araya getirmeye özen gösteririm. Bu yüzden de albüm için seçtiği eserler, ortaya koyduğu bütünlük benim de çok hoşuma gitti. Ben bireysel işlerimde de örneğin 20 yıla yakın zamandır oluşturduğum orkestra programlarında veya resitallerimde bu uyumu gözetirim. Saydığım menüyü yersek, biraz karın ağrısı çekebiliriz. Mideye olduğu kadar kulaklarımıza da saygılı olmalıyız.
Bèla Bartók, Necil Kazım Akses, Ulvi Cemal Erkin, Ahmed Adnan Saygun ve halk müziği sanatçısı tamburacı Osman Pehlivan
Payidar adlı yeni albümünüz Anadolu topraklarının binlerce yıllık mirasını, cumhuriyetin değerleriyle birleştirerek harika bir 100. Yıl manzarası sunuyor. Albümün oluşum sürecini sizden dinleyebilir miyiz?
Zeynep Keleşoğlu: Her şey birkaç yıl önce Necil Kazım Akses’in bir Flüt Sonatı olduğunu keşfetmemle başladı. Araştırınca daha önce kayda alınmadığını öğrendim ve öğrencilik hayatımdan bu yana hiç çalındığını da duymamıştım.İlk kez kaydetmek fikri çok cazip geldi. Eserin notalarını ülkemizde hiçbir kütüphanede bulamamıştım. Daha sonra bir internet veritabanı üzerinden Hollanda’da bir kütüphanede gördüm ve dijital bir kopyasına bile çok zor ulaştım. Eseri öğrenmek oldukça zordu, çünkü nice alterasyon hataları ve elle yazılmış önermelerle doluydu.
Orçun Orçunsel: Akses’in flüt sonatı, 1933’te Prag’da bestelenmiş, ertesi yıl flütçü Karel Neoproud ve piyanist Karel Reiner tarafından ilk seslendirilişi yapılmış. Eser, Jorj Papajorjiu tarafından basılmış ve yayımlanmış. Ancak her nasılsa zaman içerisinde unutulmuş. Öyle ki Necil Bey’in oğlu bile bizim bu eseri bulup ortaya çıkarmamızı sevinçle karışık şaşkınlıkla karşıladı.
Ekrem Zeki Ün
Paul Hindemith ve Necil Kazım Akses
Zeynep Keleşoğlu: Cumhuriyetin ilk dönemlerine ait, kaydedilmemiş başka flüt eserleri var mı diye araştırırken, 1973’te Ekrem Zeki Ün tarafından yazılan Flüt Sonatı’na rastladım. Bu eseri de canlı olarak bile dinleme fırsatıyla hiç karşılaşmamıştım. Tabii ki hemen Orçun ile haberleştim ve kendisi bu iki eseri kayıt arşivine almayı görev edinirken, aynı zamanda benim için bir eser yazarak hem flüt repertuvarına yeni bir eser kattı, hem de albümü taçlandırdı.
Maalesef bir albüm kaydı gerçekleştirebilmek için özellikle maddi olarak uygun şartların hiçbirine sahip değildik. Enstrümanım bile iyi durumda değildi. Yetmezmiş gibi pandemi sürecine girdik ve bu konu tamamen rafa kalktı. Cumhuriyetin yüzüncü yılının yaklaşması ilham oldu ve repertuvar kafamda tam olarak şeklini aldı.
Orçun Orçunsel: Baktım Zeynep’te harika bir fikir var, taçlandırayım dedim... Şaka bir yana, iki değerli bestecimizin flüt sonatlarının ilk kaydını yapma fikri beni de çok heyecanlandırdı. Kendi başımıza büyük bir işe kalkışıp, kendi yağımızda kavrularak bir albüm kaydı yapma çabası harika bir yolculuktu. Arkadaşımız Cem Önertürk bu kaydı üstlendi ve bu yolculukta bize çok yardımcı oldu. Kayıt yapmayı iyi bilmek çok önemli; onca emek, gayret, yanlış kayıt ile buhar olup uçuverebiliyor. Gelmiş geçmiş en büyük piyanistlerden birinin, televizyonda gerçekleştirdiği konserde, Steinway piyanodan oyuncak plastik org sesi çıkardığına şahit olmuşluğum var. Bu yüzden kayıt sürecinde Cem’in varlığı bizim için büyük bir nimet idi. Piyanoyu tonlamasını çok iyi bilen, özverili bir tonmeister. Aynı zamanda çok iyi bir flüt sanatçısı olduğu için flütü de nasıl kaydetmesi gerektiğini, daha da ötesinde, nasıl kaydetmemesi gerektiğini de gayet iyi bilen biri. Tınımızı ve ortaya çıkarmak istediğimiz detayları doğal bir şekilde koruyabildik.
Peki, eser seçimlerini yaparken nelere dikkat ettiniz?
Zeynep Keleşoğlu: Amacımız, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yılını, müziğin gücüyle kutlamaktı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması, toplumsal ve kültürel bir devrimin başlangıcıydı. Bu dönemde Atatürk’ün vizyonu doğrultusunda genç Türk müzisyenler Avrupa’da eğitildi ve Anadolu’nun müzik hazinesi, çok sesli batı müziğinin kompozisyon teknikleriyle işlenerek evrensel müziğimiz ortaya çıkarıldı. Mustafa Kemal Atatürk, Ankara’da bir Devlet Konservatuvarı kurulması için Alman besteci ve pedagog Paul Hindemith’i davet etmişti. Bestecinin aynı yıl yazdığı Flüt Sonatı hem tarz, hem de anlam açısından programımızı mükemmel şekilde tamamladı.
Halk müziğimizin bilimsel olarak incelenmesi için ülkemize yine Atatürk tarafından davet edilen besteci ve etnomüzikolojinin kurucusu Bèla Bartók, aralarında Necil Kâzım Akses, Ulvi Cemâl Erkin ve Ahmed Adnan Saygun’un da bulunduğu bir ekip tarafından Ankara’da karşılanmış, sonrasında Saygun ile birlikte Anadolu’yu gezmiş, köylülerin seslerini kaydederek türkülerimizi derlemiş, incelemelerinin sonunda Macar ve Türk Halk müzikleri arasında yadsınamaz bir benzerlik olduğunu ifade etmişti. Bu dönemin ruhunu ve müzikal zenginliğini yansıtacağına inanarak, Bartók'un Rumen Halk Dansları eserini de albüme ekledik ve emeklerine saygı duruşunda bulunarak kendi düzenlememiz ile yorumladık.
Orçun Orçunsel: Albüme Payidar ismini vermemizin sebebi de hem Atatürk’ün meşhur sözünü hatırlatması hem de tüm bestecilerin eğitimsel çabaları veya eserleriyle, bu topraklardaki kültür mirasını sonsuza dek kalıcı kılmak için emek vermiş olmalarından kaynaklanıyor. Benim yazdığım eserin de bu dünyanın tüm geçiciliğine rağmen kalıcı olma çabasıyla ilişkisi var.
Seikilos mezar taşı
Albümün kapanışında yer alan Seikilos Epitaph adlı son eser oldukça dikkat çekici. İzmir-Aydın demiryolu inşaatı sırasında keşfedilen bu tarihi eserin hem fiziksel hem de müzikal detaylarına dair bilgi verebilir misiniz?
Orçun Orçunsel: Ayak bastığımız her yerin altı kültürel zenginliklerle dolu. İzmir-Aydın demiryolu çalışmasında bir mezar taşı bulunuyor ve üzerinde yazanların bir müzik eseri olduğu anlaşılıyor. 2300 yaşındaki bu taş, tamamı günümüze ulaşabilen, yazılı en eski müzik notasyonunu barındırıyor. Taş üzerindeki müziği besteleyen, Tralleis Antik Kenti'nde yaşamış olan Seikilos, bunu bir ağıt olarak yitirdiği eşi Euterpe’nin anısına yazmış. Ancak bu hüzünlü bir ağıt değil. Yaşamın bir sonu olduğunu ve bu süreyi olabildiğince mutlu geçirmemizi öğütlüyor. Seikilos, yitirdiği eşinin anısını ölümsüzleştirmek için taşa şunları yazmış:
“Ben bir taşım, bir imgeyim.
Seikilos ölümsüz anısının
sonsuz bir belirtisi olarak
beni buraya koydu.”
Müziğin sözleri ise şöyle:
Yaşadığın sürece parla
Tasayı at bir kenara.
Yaşam ancak kısa süreliğine var.
Ve bu sürenin de bir sonu var.
Ben de bu müziğin melodisi üzerine bir flüt piyano eseri yazdım. Böylelikle “payidar” adının kapsamına uygun, kalıcılığı işleyen bir eser daha programımıza girmiş oldu.
Zeynep Keleşoğlu: Eserin benim için yazılması çok onurlandırıcı. Besteciyle birlikte çalmaksa bambaşka bir duygu. Üzerinde konuşup birlikte şekillendirmek, esere can katmak ayrıca bir özgürlük veriyor.
Orçun Orçunsel: Yine de en iyi besteci, ölü bestecidir.
Zeynep Keleşoğlu: Çalması inanılmaz zevkli olan bu eser hem flütist hem de piyanist için her anlamıyla sınırları zorlayıcı. Lirik kısımlarının yanı sıra ustalık gerektiren hızlı pasajları ve her iki enstrüman için oldukça doğaçlama havasında yazılmış ancak güçlü birliktelik gerektiren kısımlarıyla; piyanonun içinden yankılar, tellerinden çan sesleri, flüt içine şarkı söyleme, rüzgar sesleri gibi genişletilmiş tekniklerin kullanımıyla da baştan sona antik bir hissi koruyarak etkili bir atmosfer yaratıyor.
Zeynep Keleşoğlu ve Orçun Orçunsel