MAKALE

Doğumunun 150. Yıl Dönümünde Gustav Holst

11.11.2024


Paylaş:

Gustav Holst farklı türlerde eser vermiş üretken bir besteciyse de Gezegenler Süiti diğer eserlerini aşıp dinleyicinin kalbinde yer edinmiştir. Büyük başarı her sanatçıya nasip olmaz ancak sanatçılar bunu lanet olarak görülür. Orff denince akla Carmina Burana, Rodrigo denince Gitar Konçertosu gelir. Rahmaninov, “Ne çalarsam çalayım yine do diyez minör prelüdü istiyorlar” demiştir. Beethoven Ay Işığı Sonatı için “Daha iyilerini yazdım”, Brahms ise Macar Dansları için “Böyle sevileceğini bilsem daha önce yazardım” demiş. Holst, Gezegenler Süiti ile bir yıldıza dönüştüyse de pek çok oda müziği, orkestra, bale, koro, piyano, opera, konçerto ve şan eseri yazmıştır.
 
Gustav von Holst, 1874’te İngiltere’de Adolph ve Clara çiftinin ilk çocuğu olarak doğdu. Adolph saatlerce piyano çalan ve ders veren bir piyanistti. Bu durum ailesini ihmal etmesine neden oluyordu. Adolph’un ailesi İsveç kökenliydi. Gustav’ın annesi Clara, Adolph’un öğrencisiydi. Gustav sekiz yaşındayken, Clara ikinci çocuğunun doğumundan sonra öldü. Adolph’un kız kardeşi Nina, çocuklarla ilgilenmek için eve davet edilmiş ancak o da piyano çalmaya dalmıştır. Gustav aşırı duyarlı ve mutsuz bir çocuktur. Gözleri ve göğüsü zayıftı ama ilgilenilmiyordu. Merdiven çıkarken dinlenmek zorunda kalıyordu. Yetenekliydi ve küçük yaşta piyano çalmaya başlamıştı. Babası, onu bir piyanist yapmakta kararlıydı, ancak Gustav’ın ellerinde çıkan nevrit hastalığı, çalmasını zorlaştırıyordu. 1893’te ilk profesyonel işini küçük bir köy olan Wick Rissington’da orgcu olarak aldı. Kısa süre sonra Bourton-on-the-Water’daki koronun orgcusu ve şefi oldu. Bu deneyimler genç bestecinin koroyu yakından tanımasını sağlamıştır.

1892’de Arthur Sullivan’ın müziğine öykünen Holst, Lansdown Şatosu operetini besteledi. Eser ertesi yıl sahnelendi. Sullivan’ın etkisinden kaçamasa da büyük başarı elde etti. Babası, Gustav’ı Royal College of Music’e göndermek için borç alacak kadar etkilenmişti. Wagner hayranı olan Gustav, bu okulda Charles Stanford ile çalıştı. Bir yıl önce, Mahler yönetiminde Wagner’in Götterdämmerung (Tanrıların Alacakaranlığı) eserini dinlemiş, çok etkilenmişti. Bir keresinde, Tristan ve Isolde’yi dinledikten sonra, Londra sokaklarında sabaha dek yürümüştür. 1893’te Bach’ın Si minor Missa’sını dinlediğinde heyecanını “kalabalığın üstünde uçuyormuş gibi hissettim” şeklinde ifade etmiştir.

Elindeki nevrit yüzünden piyanoyu sonunda bırakmak zorunda kalmış, trombon çalmaya karar vermişti. Bu, orkestralarda çalarak para kazanmasını sağlayacaktı. Fiziksel sorunlarına ve utangaç doğasına rağmen cana yakın bir mizacı vardı. Arkadaşlık konusundaysa seçiciydi. Geleneksellikten nefret eder, fantastik ve mizahi bulduğu fikirlerden keyif alırdı. Tasarruflu olmanın yollarını arayan Holst, okul ile ev arasındaki yolu yürüyerek veya bisikletle gidip gelirdi.


R. Vaughan Williams ve Gustav Holst, Malvern Tepeleri’nde yürüyüş, Eylül 1921
 
Vaughan Williams ile Tanışması
Holst 1895’te kompozisyon bursu kazandı. Kısa süre sonra The Revoke (Yanlış Renk) adlı ilk operasını yazdı. Yılın sonunda, ömür boyu sürecek dostluğun ilk adımı atıldı ve Ralph Vaughan Williams ile tanıştı. İki besteci arasında, yeni eserlerini taslakken bile birbirlerine sıkça çalacak kadar derin bir dostluk oluştu. Bazen diğer kolej arkadaşlarıyla birlikte Walt Whitman’ın şiirlerini veya William Morris’in eserlerini tartışırlardı. Holst 1914’te Williams’ın Bir Londra Senfonisi’ni dinledikten sonra “Bu sefer gerçekten başardın. Sadece zirveye ulaşmakla kalmadın, dinleyicilerini de yanında götürdün” demiş, Williams ise Holst’un Hymn of Jesus (1917) eserini dinlediğinde “Kalkıp herkesi kucaklamak ve sonra da sarhoş olmak istiyorum” demiştir. Bu bağ ise Holst’un ölümüne dek sürmüştür.
 
İlk Göz Ağrısı
Holst, Hammersmith Sosyalist Kulübü’ne katılmış, burada Bernard Shaw’un derslerini dinlemiştir. Kulübün korosunu yöneten genç besteci, korodaki Isobel Harrison adlı sopranoya âşık olur. Hanımefendi, Holst’u düzenli yemeye, tıraş olmaya ve giyim tarzını geliştirmeye ikna eder. 1901’de evlenirler. Evliliklerinin ilk yıllarını kiralık odada geçirirler. Gustav’ın günbegün artan ünü ve 1920’lerin başında gelen mütevazı serveti de dâhil, hayatın iniş çıkışlarına rağmen, Gustav 1934’te öldüğünde sevgiyle yanında olan kişi Isobel’dir. Isobel, bestecinin hayatına zarafet, ferahlık ve konfor getirir. O “Jüpiter - Neşe Getiren”den başkası değildir.

Gelişen Besteci
1898’de, Carl Rosa Opera Company, Holst’a birinci tromboncu olarak iş teklif etti. Trombon çalarken, orkestrayı içeriden tanımış oldu; bu, bir besteci için eşsiz bir eğitimdir. Eserlerin çalgılamasını sonra yapmak yerine baştan tüm partisyonu yazmaya başlamıştır. 1899’da, Walt Whitman’ın şiirlerinden büyük bir koro ve orkestra eseri olan Sihirli Trompetçi’yi yazdı. Bu, onun Whitman hayranlığının simgesidir. Whitman Holst’u her zaman etkilemiştir: Çimenlerin Yapraklarışiirinin kopyasını hep yanında taşıyan besteci, Sihirli Trompetçi’nin sonunda yücelen iyimserlikten, yine Whitman metnine dayanan ve son eseri olan Ölüme Dair’deki karamsarlığa uzanan geniş duygu paletinde hünerini sergilemiştir.1899’da Ramayana Destanı üzerine bir opera olan Sita için çalışmaya başlamış, bestecinin sağlığında hiç sahnelenmese de bu eserden çok şey öğrenmiştir. 1900’de Schubert’ten esinlenerek ilk basılı eseri Ave Maria’yı ve William Morris anısına ağıt da içeren Cotswold Senfonisi’ni yazdı. 1903’te İndra senfonik şiirini besteledi.

Titiz Eğitimci
Holst, başlangıçta hayâl kırıklıkları yaşadı. Eserleri yayınevleri tarafından hep reddedildi. Ümitleri tükenmeye başladığında Dulwich’teki James Allen School’da öğretmen olması istendi. Vaughan Williams, işi almasına yardım etti ve Gustav’ın öğretmenlik kariyeri başlamış oldu. 1905’te Hammersmith’teki St.Paul Kız Okulu’na Müzik Direktörü olarak atandı. Halk müziğine ilgi duymuş, ezgilerin sadeliğinden etkilenmişti. Bu etki, eserlerindeki Wagner izlerini tamamen sildi. Richmond’a taşındılar, müziğe odaklanması kolaylaştı. Hafta sonları Sheppey’de küçük bir kulübeye kaçıyorlardı. Daha sonra Morley College’a müzik direktörü olarak atandı. Burada müzik pek önemsenmemişti. Titiz talepleri birçok öğrenciyi kaçırdı ama gidenlerin yerine hevesli öğrenciler geldi.

Depresyonlar
1906’da Sita ile Ricordi Ödülü’nü kazanamaması acı bir darbe oldu; kazanamama nedeni, jürideki eski öğretmeni Stanford idi. Depresyon Holst’u öyle bir duruma getirmişti ki doktoru sıcak iklimde tatil önerdi. Cezayir’i seçti. Bu renkli deneyim ona yeni eseri Beni Mora için ilham oldu. İngiltere’ye döndüğünde tazelenmiş olan Holst, Savitri operasını yazmaya başladı. 1908-1912’de Rig Veda’dan dört set ilâhi, ses ve piyano için Vedik İlâhiler ve büyük koro eseri Bulut Elçisi’ni yazdı. Eserin ilk performansı 1912’de yapıldı ve başarısız oldu. Buna çok üzüldü. Balfour Gardiner, Clifford ve Arnold Bax ile İspanya tatiline çıktı. Orada, Clifford sayesinde astrolojiye merak saldı. 1913’te St. Paul’ün yeni müzik binası açıldı ve Holst’a büyük bir oda verildi. Hafta içi ders vermekte, tatil günlerinde saatlerce odasında eserleriyle ilgilenmekteydi. Orada yazdığı ilk eser St. Paul Süiti oldu. 1917’de The Hymn of Jesus eserini besteledi. 1. Dünya Savaşı’nda hizmete uygun görülmediği için depresyona girdi. Kardeşi New York sahnesini bırakıp orduya katılmış, Isobel yaralıları hastaneye taşıyor, Williams ise Fransa cephesindeydi. Bu sırada Holst, orduyu eğitme kurumu ile Fransa’da organizatör olarak görev aldı. Adındaki “von” unvanını sildi.
 
Gezegenler
1909’da Schönberg, atonal 5 Orkestra Parçası’nı yayımladı. Holst eseri öyle sevdi ki 1914’te yazmaya başladığı eserine Büyük Orkestra için 7 Parça adını verdi. Daha sonra bunu Gezegenler olarak değiştirdi. Esere ilham olan diğer “skandal müzik” ise Mars bölümündeki ritimlerin bize anımsattığı, Stravinsky’nin 1912 tarihli Bahar Ayini’dir. Holst, müzikal yeniliklere heyecan duyuyordu. Gezegenler Süiti’nde, yeni unsurları post romantik öğelerle ustaca harmanlamayı başararak kusursuz dengeye sahip bir eser yarattı. Savaşın dehşetli günlerinden sonra halkın da ihtiyaç duyduğu şey buydu: yeni, heyecanlı ve kulağa hitap eden bir müzik. Üstelik geniş orkestra ve koro kullanımıyla İngilizlerin ihtişam ve tören sevgisini besliyordu. Gelişen plak endüstrisi de Gezegenler’in başarısını fark etti. Jüpiter bölümü 1922’de kaydedildi. Eserin tamamının, besteci tarafından yönetilen kaydı 1926’da yapıldı. Gezegenler kısa sürede halkın ve eleştirmenlerin gözünde post romantik tarzda bir başyapıt olarak anılmaya başladı. Büyük orkestranın heybetli ses paleti, Holst’un çalgılamadaki yeteneğiyle hafif ve şeffaf bir biçimde işlenmiştir. Bu sayede dinleyeni heyecanlandıran tılsımlı bir müzik oluşmuştur. Eserin uzayla ilgisi yoktur, astrolojiktir. İlk seslendirilişine Holst’un notu şöyledir: Bu parçalar, gezegenlerin astrolojik anlamlarından esinlenmiştir, program müziği değildir ve mitolojideki tanrılarla bağları yoktur. Müziğe bir rehber gerekiyorsa, alt başlıklar yeterli olacaktır. Örneğin Jüpiter sıradan anlamda neşeyi getirir, aynı zamanda dini veya ulusal kutlamalarla ilişkili, törensel bir sevinci de ifade eder. Satürn yalnızca fiziksel çürümeyi değil, bir tamamlanma vizyonunu da taşır. Merkür, aklın sembolüdür.


 
Trajik Kaza
1923’te Holst, bir provayı yönetirken düşerek başını çarptı, beyin sarsıntısı geçirdi. Aldığı darbeyi çabuk atlatarak Michigan Üniversitesi’nin festivalini yönetme davetini kabul etti. Yolda Fugal Konçerto’yu besteledi. Amerika’daykenyeni operası Kusursuz Sersem Britanya Ulusal Operası’nda sahnelendi. Müziği beğenildi ama hikâye anlaşılmadığı için başarısız oldu. Bazı izleyiciler para iadesi istedi. İngiltere’ye döndüğünde Gezegenler büyük sükse yaptı ancak bu durum onu mutlu etmedi. Uyuyamıyordu, sinirsel çöküntünün eşiğindeydi. Bu esnada esrarengiz bir zengin ona para yardımında bulundu. Böylece üretmeye zaman ayırabilecekti. Öğretmenliğe ara verdi, dinlenmeye çekildi. Ancak Holst hiçbir zaman tembel olamamıştı. Daha kötüleşti. Başında şiddetli ağrılar başladı. Başına herhangi bir şeyin, hatta şapka ya da yastığın değmesine bile tahammül edemiyordu. Gürültü işkenceydi, konuşmalar, trafik, alkışlar... Doktoru işlerini bırakmasını söyledi. Tümüyle sayfiyeye çekildi. Korolu Senfoni ve Domuzun Kafasında operasını yazdı.

Çöküş ve Yükseliş
1925’te Londra’ya döndü ve Domuzun Kafasında provalarına girişti. Eser iyi karşılanmadı, entelektüel ve karışık bulundu. İzleyiciler bir melodiye alıştıklarında, melodinin değişen bir desene dönüştürülmesinden hayâl kırıklığı yaşadılar. Korolu Senfoni de başarısız oldu. Acımasızca eleştirildi, sıkıcı ve kararsız armonilerden dem vuruldu. Vaughan Williams hayranlığının soğumaya başladığını itiraf ettiğinde Gustav için endişe çanları çalmaya başlamıştı. Büyük eser yazmayı bıraktı. Altın Kaz ve Yılın Sabahı balelerini yazdı. 1927’de Cheltenhamlı halk, iki saatlik bir Holst Festivali düzenledi. Bunun 50 dakikasını Gezegenler kaplıyordu. Holst, bu kadar onur ve şöhretin ardından dinlenmek için Yorkshire’da bir yürüyüş turuna çıktı. İngiltere’nin çoğu bölgesini yürümüş, İtalya, Fransa, Almanya, Avusturya ve Çekoslovakya’nın büyük bir kısmını da katetmiş, İstanbul ve Atina’yı keşfetmişti. Yürüyüşlerinden birinde Thomas Hardy’ye adanmış Egdon Heath üzerinde çalışmaya başladı.1928’de Londra’daki ilk performansında, dinleyicilerin yüzü ekşimişti, ancak Holst bu sefer iyi bir eser yazdığını biliyordu. 1930’da son operası Gezgin Alimin Hikâyesi’ni yazdı.

Erken Son
1932’de Harvard’a ders vermek için davet edildi. Washington’da Haydn üzerine bir konuşma dâhil olmak üzere yorucu bir ders programına başladı. Gastrit yüzünden hastaneye kaldırıldı. İngiltere’ye döndüğünde yılın geri kalanını iyileşme süreciyle geçirdi. Viyola ve Orkestra için Lirik Bölüm ve St. Paul’s öğrencileri için Brook Green Süit’ini yazdı. 1934’te önceki yıl başladığı scherzo’nun orkestrasyonunu yaptı. Bu bir senfoni bölümü olacaktı ancak tamamlanamadı. 23 Mayıs’ta ameliyat oldu, kalbi bunu kaldıramadı. İki gün sonra hayatını kaybetti.


Gustav Holst (Bernard Munns, 1923)

BENZER HABERLER


    Akçaağaç Sok. Görhan Apt. No: 1/1A Acıbadem Üsküdar / İSTANBUL | T: 0532 343 9328 | F: 0216 326 39 20