MAKALE

Doğumun 100. Yıl Dönümünde Pierre Boulez

12.04.2025


Paylaş:

20. Yüzyılın en önemli besteci ve şeflerinden Pierre Boulez’in (26 Mart 1925 - 5 Ocak 2016) doğumunun 100. Yıl dönümü dolayısıyla dünyanın belli başlı orkestraları ve müzik kurumları programlarında bestecinin eserlerine daha çok yer veriyor ve Boulez ile ilgili etkinlikler düzenliyor.  
 
Besteci ve şefliğinin yanı sıra çağdaş müziğin kurumsallaşması adına da çok emek vermiş olan Pierre Boulez, eskiden kalma alışkanlıklarla yürütülen sanat kurumlarının çağdaş standartlara uyum sağlaması adına da etkili girişimleri gerçekleştirmiş bir isim. Bundan dolayı olsa gerek, bu yıl Amerika, Avrupa ve Asya’da pek çok orkestra ve festivalin programında Boulez’in ismi yer almakta.
 
Pierre Boulez, Fransa’nın Loire iline bağlı Montbrison’da 26 Mart 1925 yılında doğdu. Çelik fabrikası yöneten mühendis babasının sadık bir Katolik olması, belki de Boulez’i erken yaşlarda kilise korosunda söylemeye yönlendirdi. İlerleyen zamanlarda piyano dersleri de almaya başlayan Boulez, 18 yaşına geldiğinde Katolik inancını terk etti. Koroya devam etmese de piyano çalışmalarına daha da ağırlık verdi. Bu süreçte de düzenli bir dinleyici olarak katıldığı senfonik konserler ve opera temsilleri sayesinde kendisinde derin etkiler bırakan eserleri keşfetmeye başladı. Küçük yaşlardan beri ileri matematik alanında da ciddi şekilde yetenek gösteren Boulez, 1941 yılında Paris’teki École Polytechnique’e kabul edildiğinde Fransa, tarihinin en çalkantılı dönemlerinden birisini yaşamaktaydı. Boulez, Lyon’da kalarak matematik ve mühendislik alanında eğitimine devam ederken, bir yandan müzik çalışmalarında devam edip, diğer yandan da Alman işgaline direnen yeraltı organizasyonlarına destek veriyordu. Pek çok müzisyenin hikâyesinde olduğu gibi, Boulez de ailesinin karşı çıkmasına rağmen müzisyen olmayı amaç edinip, Lyon ve Paris konservatuvarlarının sınavlarına hazırlandı. Paris’e taşındığı 1944 yılında Olivier Messiaen’ın özel derslerine katılmaya başladı ve bir yıl sonra Paris Konservatuvarı’nda öğrenci oldu.
 
1945’te katıldığı bir konserde Schönberg’in müziğini ilk kez duyduğunda bu müziğin yapısal mantığını anlamak istedi ve o konserin şefi olan René Leibowitz’ten de dersler almaya başladı.  O zamana kadar pek bilinmeyen ve Naziler tarafından “dejenere” olarak nitelendirilen İkinci Viyana Okulu bestecilerinin (Schönberg, Berg, Webern) eserlerini inceledikçe, 12-ton tekniği ve atonalitenin kendisi için yeni bir müzikal yol olabileceğine ikna oldu. Bilinen ilk eserleri bu dönemde yazılmıştır. 1945-46 yıllarında konservatuvarın yüksek başarı ödülünü alan Boulez, aynı zamanda, kendi deyimiyle dar görüşlü bulduğu öğretmenlerin derslerini boykot ederek, Messiaen’ın tam zamanlı profesör olması için öğrencileri seferber etmişti. 1946 yılında ilk icrası gerçekleştirilen 12 Notations, Boulez’in de ilk kez dikkat çeken bir genç besteci olarak tanınmasını sağlayan eserdir. Bu eserini takiben, her biri müzikal yapılandırma açısından yenilikçi ve cesur adımlar atarak bestelenmiş müzikler arasında iki piyano sonatı, flüt ve piyano için bir sonatina ve René Char’ın şiirleri üzerine bestelediği Le Visage nuptial (Gelin Yüzü) ile Le Soleil des eaux (Suların Güneşi) başlıklı eserleri yer almaktadır.  
 
İkinci Dünya Savaşı’nın getirdiği yıkım düşünürler ve sanatçılarda geleneğin ve kültürün sorgulanmasını, hatta mümkünse terk edilmesi fikrini yaygın kılmıştı. Bu fikrin müzikte bulduğu yansımalar iki şekilde olmuştur: bir yanda Amerikalı besteci John Cage ve çevresinin temsil ettiği “belirsizlik” ve “şansa dayanan” yaklaşım, öbür yanda da Boulez’in benimsediği bütünsel diziselci yaklaşım (integral serialism). Boulez bu yaklaşımında yalnız değildi, hocası Messiaen ve çağdaşları Stockhausen ve Babbitt de bu teknikle eserler üretiyorlardı. Müziğin ortaya çıkartılması sürecinde bu çok mekanik olan bakış açısı bir anlamda besteci ve geleneğin belirleyici otoritesinin yerine organizasyon sisteminin tek belirleyici olmasını sağlıyordu. Söz konusu sistemde notaların olduğu kadar, sürelerin, gürlüklerin, tempoların, ve hatta artikülasyonların da Schönberg’in müziğinde olduğu gibi önden düzenlenmiş bir rotasyon sistemine oturtulması ana ilkeydi. Fakat bu sistemde yazılmış eserlerde dahi Boulez’in müziği, Fransız bestecilerde bulunan tını-renginde (timbre) duyarlılıklar ve renk oyunları ile bezenmiştir. İşte bu dönemde Boulez çok üretken bir müzik yazarı da olmuştur. Öyle ki bir anlamda yeni nesil bestecilerin lideri gibi bir rol de üstlenmiş “Tüm operalar yıkılmalıdır” veya “12-ton sisteminin gerekliliğini deneyimlememiş bir besteci hiçbir işe yaramaz” gibi, pek çok kişiyi kızdıran, polemik yaratan bildirimlerde bulunmuştur.


Pierre Boulez'in yönetmiş olduğu orkestralarla ödül almış olduğu albüm kayıtlarından bir seçki
 
Daha sonraki dönemlerde Asya, Afrika ve Uzakdoğu müziklerini incelemeleri ile zenginleşen müziği Boulez’in ünlü Le Marteau sans maître (Sahipsiz Çekiç) başlıklı eserinde yeni bir deyişe ulaşır. Bir yandan da formal belirsizliğe yer verdiği, 3 Numaralı Piyano Sonatı gibi eserlerinde, açık sanat yapıtına yaklaşır. 1950’li yıllarda Pierre Schaeffer ile beraber üzerine çalıştığı ilk elektronik müzik parçalarından sonra uzun yıllar bu ortamdan uzak kalmış olsa da bu alandaki yenilikleri hep yakından izlemiştir.
 
Yine bu yıllarda artık şeflik kariyeri de hız kazanmaya başlar. Son derece titiz ve estetik duruşundan taviz vermeyen yorumlarıyla dikkat çeken Pierre Boulez 1960’lardan itibaren Cleveland Orchestra, BBC Symphony, ve New York Philharmonic gibi dünyanın en önemli orkestralarının müzik yönetmenliklerini sürdürür. Bu pozisyonlarda bulunduğu müddetçe de çağdaş bestecilerin eserlerini senfonik konser dinleyicisiyle buluşturmuş ve pek çok yeni eserin sipariş edilmesini sağlamıştır.
 
1970’li yıllarda Fransa hükümetinin desteğini alarak dünyaca ünlü IRCAM (Müzik ve Akustik Araştırmaları ve Koordinasyonu Enstitüsü’nü) kurmuş ve bu kurum ile ilişkili olarak da Ensemble Intercontemporain’i hayata geçirmiştir. Her iki kurum da h
âlen dünyanın en önemli müzik merkezlerindendir.
 
Hiç kuşkusuz ki Boulez’in sevenleri kadar düşmanları da çoktu. Özellikle 1980’lerin sonuna kadar Avrupa çağdaş müziğindeki ideolojik katılığı pek çok kişi Boulez’in etken kişiliğine atfetmiştir. Buna rağmen Pierre Boulez hem besteleri hem şef olarak yaptığı kayıtları hem de kurumsal mirası ile günümüz müzik dünyasının önemli mihenk taşlarından birisidir.
 
Mahir Cetiz
 
 

BENZER HABERLER


    Akçaağaç Sok. Görhan Apt. No: 1/1A Acıbadem Üsküdar / İSTANBUL | T: 0532 343 9328 | F: 0216 326 39 20