HABER

Opera Solistleri Derneği Başkanı Arda Aktar: ‘Derneğimizden görüş alınmaması talihsizlik'

03.07.2013


Paylaş:

Opera Solistleri Derneği (OPSOD) Yönetim Kurulu Başkanı Arda Aktar, kamuoyunda kısaca 'TÜSAK Yasası' diye bilinen, devlete bağlı sahne sanatları kurumlarının kapatılması ve yerine 11 kişiden oluşan 'Türkiye Sanat Kurulu' getirilmesini öngören yasa tasarısı hakkındaki sorularımızı yanıtladı. 


1-Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, Devlet Senfoni Orkestralarının bağlı olduğu Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü, Devlet Tiyatroları gibi sahne sanatları kurumlarının kapatılıp yerine ''sahne sanatları etkinliklerini maddi yönden destekleyecek'' 11 kişilik Türkiye Sanat Kurulu (TÜSAK) getirilmesini öngören yasa tasarısının ülkemizin sanat yaşamına yapacağı etkileri nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Opera Solistleri Derneği (OPSOD) olarak TÜSAK adı altında çalışacak 11 kişiden oluşacağı söylenen kurulun, ülkemizin sanat yaşamına çok olumsuz etkileri olacağını düşünüyoruz. Öncelikle bu kurulun başkan, başkan yardımcısı ve tüm üyelerini Bakanlar Kurulu'nun atamasının öngörüldüğünü hatırlayalım. Yani kurul, hükümetin istekleri ve ideolojisi doğrultusunda adım atacaktır.  

Bu mantıkla, kurulun, suistimale açık bir yapıda olması kaçınılmazdır. Öyle ki, kurulun hizmet alımı yolu ile projeler gerçekleştirmesi hem hükümet güdümlü çalışmasını sağlayacaktır hem de aynı ideolojiyi paylaşmayanların önünü kesecektir. Böyle bir koşulda sanatın özerkleştirilmesi düşünülemez. Ayrıca, Bakanlar Kurulu'nca atanan bu kurulun yerindelik denetimine tabi tutulamaması, birçok konuda asıl hedeflerin ne olduğunu açıklamaktadır.  

Destek oranının yüzde 50'yi aşmaması, opera ve bale sanatının bu ülkede bitmesi demektir. Çünkü bu sanat dalları gerekli şekilde desteklenmez ise yok olup gitmeye mahkumdur. Ülkemizde adeta bir eğitim kurumu olarak çalışan Devlet Opera ve Balesi'nin halka ulaşmak adına uyguladığı bilet fiyatları ile gişe hasılatı yaparak yaşantısına devam etmesi imkansızdır. 

Türkiye Sanat Kurumu'nun harcamalarının Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Kamu İhale Kanunu'na tabi olmaması ''yandaş'' yapının yaratılacağını açıkça göstermektedir.  

Sanatçıların hiçbir işleme gerek kalmaksızın kadrolarıyla, bulundukları ilin İl Kültür ve Turizm Müdürlüklerine devredilmesi ve bu kadroların herhangi bir nedenle boşalması durumunda iptal edilmesi, kurumlarımızın tasfiye edilmesi anlamına gelmektedir. 

''Bakanın onayıyla, gelirleri kuruma ait olmak üzere kanunla belirlenen görev ve faaliyet alanı kapsamında hizmet sunmak amacıyla iktisadi işletme ve şirket kurulmasına, işletilmesine ve kapatılmasına karar vermek'' maddesi çok açık bir tehlikenin habercisidir. 

2-Sizce devlet ve sahne sanatları kurumları arasındaki ilişki günümüz Türkiye'sinde nasıl bir çerçeveye oturtulmalıdır? Mevcut düzenin sürmesinden yana mısınız yoksa sistemin revizyondan geçmesi gerektiğini düşünüyor musunuz? 

Devlet ve sahne sanatları kurumları arasındaki ilişki günümüz Türkiye'sinde her zamankinden daha sıkı olmalıdır. Elbette 'Bir balerinin neler ortaya koyduğu ortada' diyen bir Başbakan'ın yönettiği bir ülkede yaşıyorsanız bu, güzel bir hayalden öteye gidemez. Ancak dileğimiz her zaman için devlet destekli, özerk sanat kurumları olmasıdır. Sanat kurumları, devlet desteği olmadan ayakta duramaz. Mevcut düzende sanatın korunması Anayasa'nın 64. Madde'sinde yüzeysel bir biçimde yazmaktadır. İlk yapılması gereken, bu maddenin köşelerinin belirlenmesidir. Böylece ülkemizde sanat kurumlarının kaderi gelen hükümetlerin ideolojilerine göre belirlenemez. 

3-Türkiye'de sahne sanatları kurumlarının işleyişinde ve sanatçıların çalışma usullerinde revizyon yapılması gerektiğine inanıyorsanız bu bağlamda ilk olarak hangi adımların atılması gerektiğini düşünüyorsunuz? 

Türkiye'de sanat kurumlarının işleyişinde ve sanatçıların çalışma esaslarında bir revizyona gidilmesi gereklidir. Kurumların sağlıklı ve kaliteli sanat üretebilmeleri için öncelikle birkaç adımın atılması şarttır. 

A) Emekliliğe Teşvik: Kurumda uzun yıllardır çalışan sanatçıları emekliliğe özendirerek, oluşmuş kadro birikiminin azaltılması gerekmektedir. Bu sayede mesleklerinin yapısı gereği yıpranan sanatçıların rahat bir şekilde emekli olabilmeleri sağlanmalıdır.  

B) Staj süresi: Kurumda ''Misafir Sanatçı'' adı altındaki kadroların kaldırılarak, yeni gelecek genç sanatçıların 4 yıllık bir staj süresine tabi tutulduktan sonra kuruma alınmaları (Bu süre zarfında gerçek maaş alarak), genç sanatçılara daha çok imkan tanınmasını sağlayacak ve yaşadıkları ümitsizliği ortadan kaldıracaktır. 

C) Performans Sistemi: Sanatçıların performanslarına bağlı olarak bir prim sistemi getirilmelidir. Bu sayede, çalışan, üreten sanatçıların ödüllendirilmesi ve daha az kişiyle daha çok işin yapılabilmesi için teşvik edilmesi sağlanacaktır. Ancak bir noktanın altını çizmek gerekir. Performans sistemi, suistimal edilmesi çok kolay bir sistemdir. Yönetimlerin bu konuda mutlak bir objektif bakış açısı geliştirmeleri gerekmektedir. Alternatif olarak, yurtdışından her sene davet edilecek, kendi mesleklerinde dünyaca tanınmış, kariyerleri olan, Devlet Opera ve Balesi ile hiçbir maddi-manevi ilişkisi olmayan bir kurulun performans değerlendirmelerinde bulunması da bu tip suistimallerin biraz olsun önüne geçebilir. Aksi takdirde kurum içinde yandaşçı zihniyetin önü kesilemez. Özellikle 'performans sistemi' ve 'sanatçı unvanları'nın revize edilmesi konularında Genel Müdürlük Sanat Kurulu'nun tek yetkili olması bizleri kaygılandırmaktadır. 

Bu saydıklarımız, atılması gereken adımların sadece birkaçıdır. Elbette, sivil toplum kuruluşlarının da içinde bulunacağı, geniş katılımlı bir fikir alışverişi ortamında bu konular çok daha detaylı incelenebilir.   

Yasa taslak çalışmalarının, 'Bakanlıkla birlikte yürüttüğümüz ortak çalışmalar var. Taslaklar hazırlandı' denilerek, konuyla ilgili sivil toplum kuruluşlarının nezaketen dahi olsa görüşüne başvurulmadan yapılması ise, çok büyük talihsizliktir. 

4-Hükümetin İstanbul AKM'yi yıkarak yerine ''daha görkemli bir opera binası'' yapacağı taahüdünü nasıl karşılıyorsunuz? 

Sayın Başbakan'ın AKM'yi yıkıp yerine görkemli bir opera binası yapılması konusundaki demeçlerini hayretler içinde izledik. Eğer ki gerçekten böyle bir düşüncesi varsa herhalde bu fikri en çok sanatçılar destekleyecektir. Ancak, her konuşmasında sanatçıları yüzbinlerce vatandaşa yuhalatan, özellikle bale sanatının 'belden aşağı' olduğunu düşünen bir zihniyetin bu konudaki samimiyeti kesinlikle tartışma konusudur.


Akçaağaç Sok. Görhan Apt. No: 1/1A Acıbadem Üsküdar / İSTANBUL | T: 0532 343 9328 | F: 0216 326 39 20