02.08.2014

Chopin'in prelüdleriyle George Sand'ın metinlerini bir araya getiren bu proje nasıl doğdu?
Son birkaç yıldır edebiyatla müziği bir araya getiren projeler vardı kafamda. Farklı konular üzerinde düşünürken (mesela Robert ve Clara Schumann mektuplaşması ve eserleri gibi), Kültür Üniversitesi Sanat Yönetmeni Ece İdil bu muhteşem fikirle karşıma çıktı. Bana projeyi ilk anlattığında kafasında her şey belliydi zaten. Metinlerin nerden bulunacağı, hangi görsellerin kullanılacağı, güçlü kadın rolünde -kendisinin de zamanında öğrencisi olan- Meltem Cumbul'a varana kadar her şey belliydi. Bana açıkçası sadece prelüdleri öğrenmek kaldı.
Bir piyanist olarak Chopin'in prelüdleri üzerine görüşlerinizi alabilir miyiz? Bu eserleri sanatsal bağlamda romantik dönem solo piyano repertuvarında ve ayrıca Chopin'in tüm verimi içinde nasıl konumlandırabiliriz?
Her ne kadar tek tek bakıldıklarında birçoğu teknik olarak zor gözükmese de, bir bütün olarak piyano edebiyatının en zor eserlerinden biri olduğunu düşünüyorum. Ortalama 1-1,5 dakika süren 24 tane küçük eser! Fragmanlar halinde 24 farklı karakter! Prelüdler, Chopin'in bestelediği diğer küçük formların (Etüd, noktürn, mazurka, vals) hepsinden içinde biraz barındırıyor. Çalarken beni inanılmaz yoruyor ama bu değişkenlik bir o kadar keyif veriyor. Romantik dönemin en önemli özelliği olan, piyano için yazılmış küçük karakter parçaları prelüdlerle bence doruğa ulaşıyor. Hiçbirinde ne bir nota fazla ne bir nota az. Her sey çok yoğun ve konsantre. Bu yüzden Theodor Adorno prelüdleri öylesine yenilikçi bulmuştur ki, şöyle demiştir bu parçalar için: 'Chopin'in prelüdleri olmasaydı, Schönberg'in Op. 19, 6 Küçük Piyano Parçası ve Webern'in ekspresyonist minyatürleri ortaya çıkamazdı.' Chopin'in prelüdlerini J. S. Bach'ın prelüd ve füglerinden esinlenerek yazdığını biliyoruz. Chopin'den etkilenen Skriyabin, Szymanowski, Rahmaninov, Debussy ve Şostakoviç gibi pek çok besteci de sonraki yıllarda prelüdler bestelemişlerdir.
Chopin ve George Sand projenize şimdiye dek gelen izleyici tepkisi nasıldı?
Müzik ve edebiyatı buluşturan getiren bu tip projelerin izleyiciyi çok etkilediğini düşünüyorum. İnsanlar dinledikleri metin sayesinde müzikten daha fazla anlam çıkarabiliyor ve önceleri ulaşılmaz gibi görünen eserler bu sayede dinleyiciye yakınlaşıyor. İcra sırasında ise inanılmaz bir yoğunluk yaşanıyor çalanla dinleyen arasında. Gelen tepkilerden bu tasarımın ilgi gördüğünü anlayabiliyoruz.
Sizce George Sand ile ilişkisi Chopin'e sanatsal anlamda neler kazandırmış ve ondan neler götürmüştür?
Bu, cevaplandırması çok zor bir soru. Chopin ile Sand'ın ilişkisi hakkında pek çok şeyi bilmiyoruz. Bu konuda Sand'ın kendi yazdıkları var elimizde ama onun da birçok konuda gerçeğe çok bağlı kalmadığını biliyoruz. Chopin kırılgan, hasta ve feminen bir insandı. Sand ise Chopin'in tam aksiydi. Tanıştıklarında Chopin zaten hastaydı. Sand aslında onun bakıcılığını üstlendi. İlişkileri çoğu zaman bir anne-oğul ilişkisi gibiydi. Birlikte oldukları yılları gözönüne alıp (1839-1847) bu esnada Chopin'in neler bestelediğine bakarsak, bu birlikteliğin Chopin'den bir şeyler götürdüğüne inanmak zor. Ayrıca bu tip dehaların biz ölümlüler gibi normal hayatlarında yaşadıkları olaylardan etkilenip sanatsal olarak kayıp verdiklerine inanmıyorum. Aksi halde Mozart, Beethoven, Schumann, Schubert... Hepsinin sanatsal anlamda yok olmaları gerekirdi.
SÖYLEŞİ: SERHAN BALİ