15.08.2014
Besteci ve orkestra şefi Selman Ada'nın DOB Genel Müdürlüğü'ne atanmasının perde arkası gün geçtikçe daha fazla aralanıyor diye düşünüyorum. TÜSAK yasa tasarısının gölgesi altında yapılan bu görev değişiminin esbabı mucibesi üzerinde epeyi durmuştuk. Ülkemizin değerli bir müzisyeni olan Ada'nın son dönemde TÜSAK karşıtı çıkışlarıyla bilinen Rengim Gökmen'in yerine atanmasının sebebi ne olabilirdi? Neden bir başkası değil de Selman Ada düşünülmüştü bu görev için Bakanlık tarafından? Selman Ada'nın Ulusal Türk Operası'nın en önemli figürlerinden biri olmasının yanı sıra ses getiren Mevlit Kantatı'nın da bestecisi olması, bu kilit atamanın gizemini çözebilir mi? Sanırım çözebilir. İktidarın son dönemde ''muhafazakar sanat'' söylemini dillendirererek Türk sanatının millileştirilmesi, opera-balemizin Türk ve İslam değerleriyle daha fazla kucaklaşmasının sağlanması türünden taleplerde bulunduğu bilinen bir gerçek. Ortaya konulacak eserlerde Türk ve İslam tarihinden, bu tarihin kültürel temaları ve motiflerinden daha fazla yararlanılması, kültürümüzle ilgisi olmayan tema ve motiflerden uzak durulması da bu talebin yansımaları niteliğinde önümüze çıkmakta son birkaç yıldır. Rengim Gökmen'in 7 yıllık DOB genel müdürlüğü görevinin son yıllarında iktidarın günden güne etkisini artıran bu taleplerine ulusal tarih, kültür ve folklorumuza dayalı daha çok esere repertuvarda yer vererek karşılık vermeye çalıştığı gözlemleniyordu. Benim tahminim, Selman Ada'nın bu göreve tayin olması rastgele bir seçime değil tam aksine stratejik bir karara dayanıyor. Opera-balemizdeki ulusalcı akımın en önemli figürlerinden biri olan Ada'nın bu göreve gelmesiyle opera-balemizde Gökmen zamanında ilk filizlerini veren millileşme ve yerelleşmenin de hız kazanacağını düşünebiliriz. Acaba iktidar bu süreci hızlandırmak ve Ada gibi düşünen kadroların opera-balemizde iyice egemen olmasını mı planlıyor? İktidarın amacı aslında sanat kurumlarını kapatmak falan değil, yok edemeyeceğini bildiği bu sanatların bundan böyle daha milli bir anlayışla yapılmasını sağlamak mıdır? İktidar, kurumlarınızı kapatırız ha diye sopayla korkutup sonra onları kapatmayarak bunların yeni bir felsefe ve dünya görüşüyle mi varlıklarını sürdürmeyi planlıyor? Bir nevi ölümü gösterip sıtmaya razı etmek durumu... Opera-bale bu şekilde dönüştü diyelim. Senfoni orkestraları ne olacak? Onlar için de millileşme düşünülüyor mu? Yoksa çoktan gözden çıkarıldılar mı? Tiyatroyu eksik bıraktığımın farkındayım ama varsa böyle bir millileşme tasavvuru; mutlaka o cenahta da uygulanacaktır. Recep Tayyip Erdoğan'ın yeni cumhurbaşkanımız olmasıyla bu yazdıklarım da kimine hayal mahsulü gibi gelebilir. Yakında bitecek yaz rehavetiyle göreceğiz bakalım sanatı nelerin beklediğini…
SERHAN BALİ