SÖYLEŞİ

Gökçen Koray'ın müzik hayatında yeni bir sayfa açılıyor

19.07.2013


Paylaş:

'Takvim, memuriyetimi noktaladı. Ama ben çalışmaya devam edeceğim.' Ömrünün en verimli yıllarını, müziğe, sahneye, mesleğine ve çok sevdiği müzik dostlarına adamış olan Gökçen Koray'ın kişiliğini kendi sözleriyle, sanıyorum bundan daha iyi ifade eden, yerinde ve doğru bir söz olamaz.   

 
Disiplinli, mesleğine düşkün, çalışkan… Gökçen Koray için İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin gerçek bir vefa örneğiyle, 5 Nisan'da Süreyya Operası'nda düzenlediği gecede opera dünyamızın önde gelen isimlerinin kendisi hakkında söylediklerinin özeti buydu. Ama bir başka özelliği daha öne çıkıyordu ki, müzik camiasında belki de çok daha önemli bir ölçüttü: İnsan ilişkilerinde hoşgörü, sevecenlik, sevgi ve dostluk. Niyazi Ölmez'in düzenlediği koro konseri ve yine kendisinin özenle hazırladığı belgeselin yer aldığı 'Gökçen Koray ile Bir Dönem Koro' adlı veda gecesinde, gerek sahnedeki koro üyelerinin, gerek salondaki seyirciler ile emekli opera sanatçılarımızın, operamızın ilk kadın koro şefine gösterdikleri coşkulu, içten sevgi, bunun en güzel kanıtıydı. Bir sevgi seli kuşatmıştı o gece Gökçen Koray'ı…  
 
Meslek sevgisi ve disiplin  
 
Geceden sonra kendisiyle yaptığım söyleşide, bu sevgi selinin sırrını öğrendim: Mesleğini her şeyden çok sevdiğini söylüyordu Gökçen Koray. Yaptığı işten, üstlendiği sorumluluktan başka hiç bir şey ilgilendirmemişti onu. Bu nedenle koroyu çalıştırırken hiç sıkıntı çekmemiş, çalışanlar bir gün bile olsun sıkılmamış, yorulmamışlardı. 'Bu meslek içerisinde, insan ilişkilerinde en önemli etken müzik… Provalar psiko-pedagojik bir süreçtir; siz müziği çok iyi anlarsanız, her saniyeyi, her anı değerlendirirseniz, onlar da sizi anlarlar' diyor ve 'hayatımda kimseye küsmedim, kimseye darılmadım' diye özetliyor çok sevdiği koro üyeleri ve opera sanatçılarıyla olan dostluğunu… 'Özel hayatımda da çok düzenli ve disiplinliyim, çalıştığım ve çalıştırdığım kişilerin de hep hakkını gözetirim' diyor. 36 yıllık müzik yaşamında bir gün bile hastalık ya da başka bir nedenle çalışmasını aksatmamış Gökçen Koray.  
 
Acaba bu, ilk müzik eğitimini aldığı Bulgaristan'daki köklü, disiplinli anlayışın etkisi miydi, diye bir düşünce geçti içimden. Sormadım. 8 yaşında piyanoyla tanışması, Bulgar eğitim sistemindeki, çocuklar için olan müzik okulunda küçük yaştan itibaren eğitim almasının belki bunda önemli rolü vardı. Daha sonra 13 yıl Sofya Devlet Konservatuarı'nda Koro Şefliği ve Müzik Teorisi okuyor; mezun olduğu 1972 yılında Sofya Madrigal Korosu şefliğine atanıyor, topluluğuyla ülke içinde ve dışında yüzün üzerinde konser veriyor, 1974'de Bulgaristan Ulusal Koro yarışmasında birincilik ödülü alıyor. Sofya Operası'nda Opera Koro Şefliği ihtisası yaptıktan sonra da 1977'de ailesiyle Türkiye'ye göç ediyor. Böylece Gökçen Koray'ın müzik yaşamı Türkiye'de devam ediyor.   
 
İstanbul Devlet Operası'nda geçen 36 yıl  
 
Devlet Operası için Ankara'da, Kültür Bakanlığına başvuru yaptığında Müsteşar Ulvi Yücelen, onu İstanbul'a yönlendiriyor. Aydın Gün vardır o sırada operanın başında. Koray, Gün'ü övgüyle anıyor: 'İstanbul'a geldiğimde 28 yaşındaydım. Aydın Gün beni hemen kadroya aldı, hayatımda çok önemli bir yeri vardır. Beni hep desteklemiştir. Avrupa'da da iyi bilinen bir müzik insanıydı.' diyen Koray, Hikmet Şimşek ve Adnan Saygun'dan da aynı duygularla söz ediyor.  
 
Türkiye'de ilk yönettiği opera korosu, 1977 Eylül'ünde Carmen oluyor. 1978 yılının Ekim ayında da Adnan Saygun'un Yunus Emre Oratoryosu'nda koroyu yönetiyor. O tarihten bu güne repertuvarında 55 opera; 63 oratoryo, kantat, orkestra korosu; 16 müzikal/operet; 600'e yakın a cappella konseri ve kayıtlar yer alıyor. Avrupa'daki uluslararası müzik yarışmalarında jüri üyeliği yapıyor, yarışmacı koroları yönetiyor ve seminerlere yönetici olarak katılıyor.    
 
Bir opera korosu için günde altı saatten bir ay boyunca müzikal prova, bir ay da sahne provası yapıyor. Bu hesaba göre bir operanın koro çalışması yaklaşık iki, bazen iki buçuk ayda tamamlanıyor.   
 
Hiç zorlandığı opera olmuş mu? Hayır. Adnan Saygun'un Kerem operasında biraz… 'Çünkü her modern opera gibi müzikal yapısı zordu' diyor. Bu arada Türk operaları konusunda, Mesut İktu'nun kendisini çok desteklediğinden bahsediyor, Türk operasının yurt dışında tanıtılmasında da Yekta Kara'dan övgüyle söz ediyor.  
 
Koro denince ilk akla gelen isim  
 
36 yıllık opera-müzik yaşamında kendisini sadece opera korosuna mı adıyor? Elbette hayır: 1982'den bu yana, kurmuş olduğu TRT Gençlik Korosu'nu çalıştırıyor ve yönetiyor. 1992'den bu yana da Devlet Senfoni Orkestrası Çocuk Korosu'nu… Bu çalışmaları devam ederken, belki yeni koro şefleri de yetiştirecek Gökçen Koray. 'Çünkü,' diyor, 'Türkiye'ye geldiğim yıllarda opera dışında henüz başka korolar yoktu. Ama bugün gençlik, çocuk, okul ve üniversite koroları var. Onlara yeni şefler gerekiyor.' Ve çalışmaya devam edecek Gökçen Koray…  
 
Başkalarını bilmem ama, sanat ve özellikle bir klasik müzik dostu olarak, operada dekor ve kostüm denince aklıma ilk Osman Şengezer, koro denince de Gökçen Koray geliyor. Bu iki dal, bu isimlerle öylesine özdeşleşmiş… Ve eminim ki, Türkiye'nin ilk kadın koro şefi olan Gökçen Koray'ın müzik yaşamında 36 yıl sonra yeni bir sayfa açılıyor. 
 
Deniz Banoğlu


Akçaağaç Sok. Görhan Apt. No: 1/1A Acıbadem Üsküdar / İSTANBUL | T: 0532 343 9328 | F: 0216 326 39 20