02.11.2013
Paul Collaer'in 'Kendini müzik ile dile getiren lirik şair' olarak tanımladığı Darius Milhaud, bestelediği eser sayısıyla birçok besteciyi geride bıraktı, politonal eserlere ağırlık verdi. Yazarımız Güral Başol, Mihaud'un müziği üzerine yaptığı analizde; bestecinin çoklu tonaline anlaşıyına ışık tutuyor.
4 Eylül 1892'de Aix-en-Provence'ta dünyaya gelen; 'Provenceli Yahudi Fransız' olarak anılan besteci, müzik eğitimine keman ile başlayıp birçok yaylı dörtlüsünde çalar. Aix Lisesi'ndeki eğitimi sonrasında; Paris Konservatuvarı'nda Paul Dukas ile orkestrasyon, Xavier Leroux ile armoni1, Gédalge ile kontrpuan, C.M.Widor ile bestecilik ve d'Indy ile orkestra şefliği çalışır. I. Dünya Savaşı sırasında Brezilya'ya yerleşen Milhaud, savaşın sona ermesi ile Paris'e geri dönerek Fransız Altılıları ile müzik çalışmalarına devam eder. II. Dünya Savaşı'nı Amerika'da geçiren besteci; Kaliforniya Mill's College'ta eğitmenliğe başlayıp, 1945 yılından itibaren hem Paris Konservatuvarı hem de Mill's College'ta görevini sürdürür. Dave Brubeck ve Philip Glass gibi önemli müzisyenler yetiştirir. 1971 yılında Güzel Sanatlar Akademisi'nde kadro alan besteci, sağlık sorunlarına rağmen seyahat etmekten geri kalmaz.
22 Haziran 1974'te Cenevre'de hayata veda eden Milhaud; isteği üzerine doğduğu şehre, eşi Madelaine Milhaud ise eşinin vefatından tam 32 yıl sonra, 106 yaşında eşinin yanına gömülür.
Eserleri ve müzik yazısı
Opera, oratoryo, bale, yaylı dörtlüsü gibi birçok farklı türde eserler bırakan Milhaud'un eserleri 300'den fazla opus numarası taşır. Yazısındaki teknik plana baktığımızda, kariyerinin en başından itibaren politonalite2 kullandığını görürürüz. Stravinsky, Koechlin veya Schoenberg gibi bestecilerin kendilerine özgü yarattıkları müzik dili gibi bir dil yaratmaya çalışan Milhaud, bunun için politonalite kullanmıştır. Bach'ın Duetto'larını armonik dilden çıkmadan, kanon ve iki ayrı tonda yazıp, Stravinsky ve Koechlin'in akor kullanışlarını ve birbirine bağlantılarını inceleyen Milhaud: 'Mümkün olan bütün akor bağlantılarını, 2 ayrı tonun aynı anda kullanılmasıyla ortaya çıkan yeni akorları çalıştım. Hatta 3 ayrı tonda da bu çalışmayı devam ettirip beni tatmin eden değişik tınılar elde ettim. Bu politonalite, dinginlikte ince, kuvvetli çalınışta ise şiddetli karakterler ortaya çıkardı' açıklamasıyla yazı dilindeki zenginlik arayışının çoklu tonaliteden geçtiğini belirtir. Klasik müzikteki tonal çizgiyi kırmadan, eserlerinde politonalite kullanması, müzik dilinin bir parçasıdır.
Milhaud'un ilk bestelediği eserlerden itibaren gözlemlediğimiz politonalite arayışı, daha sonra özellikle orkestra eserlerinde doğal ve kendine özgü bir ifadeye dönüşür. Orkestra çalgılarını alışılmışın dışında gruplaması, vurmalı çalgılara çok fazla önem vermesiyle, orkestrada renkli ve etkili tınıları ortaya çıkarmıştır.
Stravinski ve Debussy'nin müziklerinde getirdikleri yenilikleri, Francis James'nin eseri üzerine yazdığı La brebis égarée adlı üç perdeli operasında görebiliriz. I. Dünya Savaşı'nda Brezilya'da beraber çalıştığı Paul Claudel'in tercümesini yaptığı, Antik Yunan yazar Eshilos'un Oresteia adlı yapıtına da müzik besteleyen Milhaud, eserdeki 3 başlık etrafında çalışır: Agamemnon, Les choéphores, Les euménides. Eserin formunu oluşturmak için şiirdeki kıta dizilişine bağlı kalan besteci, yazarın lirik gücünü ön plana çıkarmaya çalışır. Eserin bazı bölümlerinde 17 vurmalı çalgıdan oluşan orkestrayı, lirik sözlere eşlik etmesi için kullanır. Vurmalı orkestra ile desteklenen koro ise; ritme uygun, bazen konuşma tonunda sözlere devam eder.
1928–1943 yılları arasında yine Paul Claudel'in şiiri üzerine bestelediği 2 bölümden ve 27 tablodan oluşan Christophe Colomb adlı yapıtı, çoklu tonalitenin az kullanılmasına rağmen bestecinin en önemli yapıtlarından sayılır. Maximilien adlı operasında ise Alban Berg'in Wozzeck adlı operasındaki sistemi kullanmıştır: Bölümlerde füg, sonat allegrosu, scherzo ve trio gibi başlıklar bulunur. 3 perdeli Bolivar operasında da barok stilinden izler görülür. Vokal için sayısız örnek bırakan Milhaud, Claudel, Gide, Cocteau, Chalupt gibi birçok şairin şiirlerine müzik bestelediği gibi, geleneksel Yahudi şarkılarını da çok sesli hale getirmiştir. Piyano için yazdığı eserleri ise, piyanoda teknik zorlukları çözmeyi ve çalgının sınırlarını zorlamayı hedefler. Piyano için Suite, Printemps gibi küçük eserler ve birçok konçerto yazmıştır. Les Saudades do Brazil adlı eserinde tango ve rumba gibi Brezilya danslarını kullanmış, her bir bölüme Rio de Janeiro'nun varoş mahallelerinin isimlerini koymuştur. İki piyano için yazdığı ve 3 bölümden oluşan Scaramouche ise Brezilya dans etkilerini barındıran bir diğer önemli yapıtıdır ve son bölümü bir sambadır. İsmi eski bir Brezilya şarkısından gelen Le Bœuf sur le toit; Charlie Chaplin'in filmine müzik olarak tasarlansa da, senaryosunu Jean Cocteau'nın yazdığı, dekorlarını Raoul Dufy'nin yaptığı bir bale müziği olarak Théâtre des Champs Elysées'de oynamıştır. Eserde nakarat kısmı tam 14 kez, 12 ayrı tonda karşımıza çıkar.
Müziğindeki politonalite
20. yüzyıl, birçok müzik dilini ortaya çıkaran ve müzikte büyük değişikliklere sahne olmuş bir dönemdir. Aynı zamanda iki büyük savaşın gerçekleştiği ve dünya tarihinde önemli siyasi rollerin değiştiği bu yüzyılda, müzik de hiç şüphesiz bu değişiklikten nasibini almıştır. Eserlerinin birçoğu kaydedilmemiş olmasına rağmen; bestelediği eser sayısıyla birçok besteciyi geride bırakan Darius Milhaud, bu değişim sürecinde politonal eserlere ağırlık vermiştir. Sürekli seyahat etmesi sebebiyle değişik kültürlerden esinlenmiş, onları da müziğinde kullanmıştır. Le Bœuf sur le toit veya La Création du monde adlı eserlerindeki caz ve latin müzik etkileri bunlara örnek oluşturur.
Politonalite kullandığını belirttiğimiz bestecinin yazısına yakından bakmak istersek, bugün müzikologların sıklıkla örnek olarak kullandığı Saudades do Brazil Op.67 no.7 adlı eserin ilk ölçülerini analiz edebiliriz:
İlk ölçüye bakarsak sol majör akoruna eklenmiş yedili ve dokuzlu notalar bulabileceğimiz gibi; sağ eli re majör, sol eli ise sol majör akoru olarak da değerlendirebiliriz. Sol majör ve re majör tonları birbirlerine akraba tonlardır.
İkinci ölçüde ise aynı şekilde re majör akoru üzerine dokuzuncu ve on birinci notaların eklendiğini veya sol elde re majör akorunu, yani bir önceki ölçüdeki tonalitenin V. derecesini, sağ elde ise do#-mi-sol-si akorunu, yine bir önceki ölçüye göre VII. derecenin yedili akorunun kullanıldığını da söyleyebiliriz.
Bu iki ölçü, Milhaud'un akraba tonları beraber kullandığına örnek oluşturur. Ancak bestecinin eserlerinde atonaliteyi çağrıştıran zıt akorları kullanmadığı anlamına da gelmez. Sol majör akorunu kullandığı ilk ölçüde fa#'i anahtarın hemen yanına koymaması veya re majörde do# ve do'yu aynı anda kullanması, eserin tonal dilini belirlemede ve şifrelemede belirsizlik yaratmaktadır.
Bu küçük analizde de gördüğümüz gibi, besteci birçok politonal eser bırakmıştır. Daha fazla örnek için; bestecinin yukarıda isimlerini verdiğim yapıtlarını inceleyebilir, bu zengin müziği icra ederek de müzikseverlerle tanıştırılabiliriz.
Güray Başol