22.06.2012
Cemal Reşid Rey'in 50, 60, 70, 80'lerda çalınmış yorumlarını bulmanız, ömrünüzün tüm dakikalarını bu konuya adamadıysanız imkansızdır. Bu yorumlar, sağda solda, farklı ve bilinmeyen arşivlerde, düzensiz ve dağınık bir şekilde dururlar. Ta ki Türkiye senfonik müziğinin can damarını yaşatmaya kendini adamış bir plak firması, tüm ticari kaygılardan uzaklığıyla, bu ışıltılı cevherleri meraklısına sunmak için kolları sıvayana kadar… Tamamı Rey'in geçmiş ve bilinmeyen kayıtlarına adanmış 2 CD ve 1 DVD'den oluşan elimizdeki kutu bestecinin sık rastlayamadığımız müziğini duymak için meraklısına geniş imkanlar sunuyor.
Birçoğu ehil yorumcu, şef ve orkestraların elinden çıkma bu kayıtlar, çok uzun ve sabır gerektiren bir belgecilik ve organizasyonla toplanmış. Şöyle söyleyeyim, bu çalışma olmasaydı, eldeki bu kayıtlar tozlu arşivlerde bilinmezlere karışabilirdi. Gençlik yıllarında Fauré ve Long'un öğrencisi Rey'i yüzeysel bir dinleyişle Fransız müziğinin etkisinde olarak tasvir edebiliriz, büyük bir yanlış da yapmış olmayız. Ancak bu ne de olsa bir hap haline getirmedir. Onu bir persona olarak tanıyıp, ortaya koyup müziğini anlamak için emek sarf etmeden, onu o yapan özelliklerin hakkını verebileceğimizi zannetmiyorum. Zira aldığı etkileri kendi imbiğinden geçirerek, özgün duymuş, özgün hissetmiş, özgün yazmış. 1. trackteki Konsertant Parçalar'ın ilk notalarından büyülü bir dünyaya adım atıyorsunuz. Arkası buğuyla kaplı bir perdenin aralanışı, içinde bulunduğumuz fiziksel dünyanın kural ve düzenlerinden uzak, başka bir yerlerdeki bir öte aleme dalar gibi giriveriyorsunuz Rey'e. Aslında şunu söyleyebilirim. Rey'i bulduğunuz zaman, o sizi karşılamıyor da siz onunla karşılaşmış oluyorsunuz. Bir ‘hoş geldin'i yok. Bir an için derinlere dalıp gitmiş olduğu o koyu tefekkür aleminden bir süreliğine size görünür oluyor, o kadar. Ve siz de yalnızca o kadarcık süre için onun sanatına şahit oluyorsunuz. Sizi hayran bırakan, seyrettiren ve nedenini bulamadığım bir sebepten, kendi içine almayan bir müzik bu. Dramatik naratifi bir kenara koymasından, bölümlenme duygusunu giderek eritmesinden belki. Hazırlamasız, düğümsüz, törensiz… Tam bir dalma hâli tattırıyor. Birkaç dinleyiş sonrasında belki, zirveleri, başka dönüşleri eriyik halinde bulmaya başlıyorsunuz, fakat kendinizi ve kulağınızı bırakmanız lazım.
Konsertant Parçalar'ı, yüzyılın çellistlerinden Pierre Fournier'nin solistliğinde ve bugünkü İDSO'nun veli-orkestrası olan İstanbul Şehir Orkestrasıyla, Rey'in yönetiminde duymak da ayrı bir tat. Fournier'nin besteciye yoğun sadakat ile, yüksek bir çalma kişiliği arasında kurabildiği denkleme her yorumcuda rastlamazsınız. Belki Türk yorumculardan Suna Kan'ı sayabilirim bir koşutluk olarak. Fournier'de ateş deseniz, fazlasıyla var, tutku deseniz oluk oluk akıyor, fakat nasıl oluyor da bugünün tribüncü yorumcularında gördüğümüz o bayağılıklarla hiçbir alakası olmadan, bestecinin izinden bir adım sapmadan, onu duyurma terbiyesinden bir gıdım ödün vermeden, tüm bu duyguları, hem de hiçbir sıkışıklık hissi olmaksızın sunabiliyor; şaşıp kalıyorsunuz. Gösterişsiz bir doluluk, ancak bu kadar olabilir. Rey-Fournier dinleyebilmek çok büyük bir şans. Hemen arkasından gelen Keman ve Orkestra İçin Konçerto'da Bahar Biricik, inanılmaz sağlamlıkta bir icra ortaya koyuyor. Tam manasıyla ‘kapı gibi'. Rahbari orkestrasının etkileyiciliğine, Biricik'in ritmik mükemmeliyetine, hiç ton kaçırmayışına dikkat! 2. CD'de Rey'in çok sevdiği Katibim türküsü üzerine 2 ayrı eser var; Alirio Diaz (gitar), Suna Korad (soprano) gibi usta müzisyenlerle. Yine bu albümde yer alan 'Üç Anadolu Türküsü'nde Rey'in dikey yazıdaki zenginliği, ve eşsiz çalgılaması hayranlık verici. Her dinleyişte farklı detaya rastlıyorsunuz, öyle doğal bir zenginlik. Bir saray dünyası gibi… Hikmet Şimşek'in orkestra grupları arasında kurduğu sağlam denge ve olgunluk süzgecinden geçmiş nüans yönetimi de dikkat çekici. Piyanist Karlıbel'in başarıyla seslendirdiği 1928 tarihli 'Sonatin', Türk Beşlerinin verimi içinde bir erken dönem ürünü olarak çok ilginç; türkü fantazmasında gidilebilecek kişisel yolları göstermesi açısından çok kıymetli. DVD'de ise Türk bestecilerini en yoğun hissedebilmişlerden, sinema yönetmeni Halit Refiğ'in, Rey'i son yıllarında yakalayıp çektiği '75 Yaşında Orkestra Başında' adlı belgesel var. Her şey bir tarafa, Türk Beşleri'nin hiç olmazsa bir tanesinin görüntülü bir kaydı elimizde olduğu için sevinmek az mı?
Cemal Reşid Rey'in Anısına
1956'dan günümüze arşiv kayıtları
Lila Müzik, 2012