27.09.2011
Gecen sene Şubat ayında prömiyeri yapılan koreografi ve düzenlemesi Mehmet Balkan'a ait Don Kişot balesi bu sezon Süreyya Operası'nda tekrar izleyici ile buluştu. Andrea Barlog tarafından düzenlenmiş Minkus'un müzikleri, Tayfun Çebi'nin dekorları ve Serdar Başbuğ'un kostümleri eşliğinde Balkan'ın Don Kişot balesini iki farklı gece değişik dansçılardan izleme fırsatı bulmak etkileyici olduğu kadar düşündürücü idi.
Prolog, Don Kişot tozlu kitaplarını karıştırırken başlıyor. Hayallerinde Dulcinea'yı kurtararak kahraman ilan edilmesi ve atına atlayıp Sevilla'ya doğru yola çıkması ile sonlanıyor. Oktay Keresteci, teknik kusursuzluğu ve artistik olgunluğu ile Don Kişot'u Mehmet Balkan'ın istediği gibi başrole taşımış. Yaşlı ve kafası karışık bu şövalyenin kendinden emin duruşu ve Balkan'ın hareket kombinasyonlarının Keresteci tarafından sahnelenmesi harika gözüküyor. Dulcinea rolünde Deniz Zirek'in zarafeti ve dans ederken ki sükuneti sadece Don Kişot'u değil izleyiciyi de kendine hayran bırakıyor. Yazık ki tekrarlayan sakatlıkları uzunca bir süredir onu efor gerektirmeyen rollerde görmemize olanak tanıyor.Bir başka temsilde ikinci kast olarak Dulcinea rolünde izlediğimiz Ebru Mıhçıoğlu ise Zirek'in aksine, kırılganlıktan uzak daha gergin fakat teknik açıdan sağlam bir dans çıkarıyor. Her iki dansçı da Dulcinea karakterine çalıştırılırken ortak bir dans dili üzerine yoğunlaşılması, Balkan'ın eserinde Dulcinea'yı nasıl görmek istediği üzerine tekrar düşünülmesi gerekiyor.
Birinci Perde başladığında ilk dikkat çeken Sevilla meydanı ve evlerini gösteren dekor oluyor. İhtişamlı ve etkileyici olduğu tartışılmaz fakat Süreyya Operası'nın makul koşullardaki sahnesini epeyce bir kısıtladığı ve kenarlarda dansçı öbeklerinin oluşmasına sebep olduğu da yadsınamaz. Meydandaki şenlikte renkli kostümleri içerisinde, teknik hareketlerine önem gösterilmiş ve mimikleri üzerinde yeterince durulmamış kordo bale dansçılarını görüyoruz. Biri abartılı denecek şekilde eğlenirken bir diğeri az evvel cenazeden gelmiş gibi dans ediyor. Bir de bu dansçıların en ürkütücü yüz ifadesine sahip olanları teknik olarak temiz dans ettikleri düşünüldüğünden iki kız arkadaş rollerinde öne çıkarılınca daha bir göze çarpıyor haliyle. Eğlence devam ederken Lorenzo'nun kızı Kitri, kur yapan muzip yakışıklı Basil ve Kitri'ye babası tarafından uygun görülen orta yaşlı ama varlıklı Gamaj yerlerini alıyor. Ocak temsillerini, Basil rolünde göz kamaştırıcı tekniği ile IDOB'un en iyi dansçılarından Melih Mertel dans etti. Kitri ise dans ettiği her rolün hakkını veren, tecrübeli ve güvenilir bir dansçı Tülay Yalçınkaya idi. Tek olarak ele alındıklarında göze hoş gözüken bu durum partner olduklarında pek iç açıcı olmadı. Yalçınkaya'nın Mertel'den epey olgun durması ne koreografik açıdan ne de görsel olarak uygun düşmemişti ne yazık ki! Son derece iyi çalıştırılmış, her saniyeyi her adımı doğru ve eksiksiz yapmış olmaları ihtiras, tutku ve aşk öğelerinin eksik kalmasını engelleyemedi. İlginç olan aynı durumun şubat temsilinde Espada ve Mercedes eşleşmesinde de ortaya çıkmış olması. Bu sefer de genç ve dinamik duruşu ile etkileyici ve yüksek bir enerjiye sahip Mehmet Nuri Arkan'a partner olarak Tatiana Egeli uygun görülmüştü. Egeli gösterişli dansçılığı ve sağlam tekniği ile Mercedes rolü için çok uygun olabilir ama yanlış eşleştirmeler birinin diğerinden ya daha genç ya da yaşlı gözükmesine sebep oluyor maalesef. Tüm bu kast seçmeleri yapılırken bunlar fark ediliyor ama mecbur mu kalınıyor acaba? Gerçekten başka dansçı mı yok alttan yetişen yoksa hep aynı isimlerle çalışmaktan dolaylı bir göz alışkanlığı mı var ortada?
Sonuç olarak, Yalçınkaya'nın Kitri'si güzel Mertel'in Basil'i şahane ama birbirlerine uymadıkları ortada. Kitri kastlarına alternatif, İlke Kodal ve Deniz Zirek'in geri çekilmeleri sonucu geriye bir tek Yalçınkaya'ya kast Zuhal Balkan kalmış. Genelde yan rollere uygun görülen Zuhal Balkan nihayet uzun soluklu bir rolde izleyici karşısına çıkıyor ve Şubat temsillerini Erhan Güzel ile birlikte dans ederek, Kitri rolünde olağanüstü bir performans sahneliyor. Denebilir ki, yolu İstanbul'dan geçen her bale sever Kitri'yi bir kez de Zuhal Balkan'dan izlemeli. Kitri'nin içi içine sığmaz, cilveli ve bir o kadar tutkulu karakterini, Balkan o kadar keyifli bir şekilde sahneliyor ki, arkasında gergin ifadeleri ve teknik kaygıları ile dans etmeye çalışan kalabalık artık o kadar dikkat çekmiyor. Erhan Güzel ile danslarında iyi bir ikili olmuş gibi gözüküyorlar. Fakat, Güzel'in teknik hatalarını abartılı jestlerle kapatmaya çalışması sonucu Kitri'yi gölgeleyen ve Basil'i ön plana çıkaran başka bir anlatım oluşuyor.
Birinci perde ikinci tabloda, Don Kişot yel değirmenlerine savaş açıyor. Dekor olarak büyük, ağır, geniş, yüksek gibi sözcüklerle ifade edilebilir merdivenler ve bir yel değirmeni önünde çingenelerin danslarını, Kitri ve Basil'in kaçışını izliyoruz. Don Kişot yorgun düşüp hayallere dalıyor ve ardından meşhur Rüya sahnesi başlıyor. Aralarında Dulcinea ve Kitri'nin de yer aldığı La Bayadere 3.perdeyi çağrıştıran bu bölümü, izleyici salonu tamamen dolduran bir sis bulutunun altında, gözleri kısık izliyor. Geniz yakan bu yoğun dumana rağmen dansçılar birbirini takipte oldukça başarılılar. Fakat koreografik düzenlemenin getirdiği şablonlar içerisinde yer alan dansçılar yine sahnenin yetersizliği sebebi ile kısıtlanmış ve minimal hareket etmek zorunda bırakılmışlar. Bu koşullarda her iki sıradan da bir kız eksiltilmesi düşünülebilir. Bir de prömiyerde kordo balede karşımıza çıkan İstanbul DOB'un yeni gözbebeği Melike Manav'ın, o kadar minyon dansçının arasında iki misli boyu ile Mirta gibi karşımıza çıkması gözden kaçmış bir detay olamaz elbet. Sahnede duruşu olağanüstü etkileyici olan bu genç dansçının tecrübe kazanması ve en kısa zamanda solist olması için mümkün olduğunca fazla dans ettirilmesi aşikar fakat kesinlikle uzun boylu meslektaşlarının arasında sahneye çıkarılması gerekiyor.
İkinci perde de Kitri ve Gamaj'in nikahları kıyılırken Basil'in kendini öldürmüş gibi yapmasına tanık oluyoruz. Bu eğlenceli ve zekice kurgulanmış bölüm akıllara Baryshnikov ve Harvey'in 80'lerde sahnelediği muhteşem Don Kişot balesini getiriyor. Mehmet Balkan'ın akıcı koreografik adımları ve dans döngüsü ile 2. Perde coşkulu bir şekilde kapanıyor. İzleyici çok memnun, dakikalarca ayakta alkışlıyorlar, dansçılar da perde kapanır kapanmaz bir çığlık kopararak başarılarını kutluyor. Keyifli bir performansın ardından mutluluk verici bu tabloyu daha profesyonel kılmak adına, yönetimde işbirliği, rol dağıtımının daha detaylıca ele alınması ve en önemlisi gelecek vaat eden dansçılar seçerek, onlara yatırım yapılması şart.
SELEN YILMAZ