16.12.2012
Ankara Devlet Opera ve Balesi (ADOB), Ankara Ticaret Odası Kongre ve Sergi Sarayı'nda gerçekleşen gösterişli bir açılışla yeni sezona merhaba dedi. Salonun doluluğu, Ankara'lıların karma opera ve bale programlarına olan yoğun ilgisini bir kez daha ortaya koydu.
Sonbahar geldi, kültür ve sanat yaşamında yeni bir sezona girildi, açılışlar bir birbirini izliyor. ADOB, 2012-2013 sezonunun açılış konserini Ankara Ticaret Odası (ATO), Kongre ve Sergi Sarayı 'Congresium'un 3100 koltuk kapasiteli konser ve gösteri salonunda yaptı. Salonun doluluğu, opera ve bale eserlerinden oluşan karma programlara olan ilgiyi açıklıkla gösteriyor. Esasen Ankara'nın, koltuk kapasitesi büyük ve amacına uygun inşa edilmiş bir konser salonu ve/veya operaya sahip olması durumunda, bu salonları doldurmakta zaten sıkıntı çekilmeyeceğine inananlardanım.
DOB Genel Müdürü Rengim Gökmen yönetimindeki ADOB Orkestra ve korosu, kendi sanatçılarının yanı sıra, konsere misafir olarak katılan sanatçılara eşlik etti. İki bölümden oluşan konserin ilk bölümünde Fransız ve İtalyan operalarından seçilmiş arya ve koro parçalarının aralarına tanınmış balelerden ('Kuğu Gölü' ve 'Fındıkkıran') kısa pasajlar serpiştirilmişti. Reji tanınmış koreografımız Mehmet Balkan'a aitti. Balkan arka plana yansıtılan görüntülerle konsere bir tür hareketlilik de getirmişti.
DOB kadrosundan ve konuk sanatçılardan aryalar
Ankara'lıların yakından tanıdığı ve 'üç soprano' olarak konserler veren Esin Talınlı, Çiğdem Önol ve Funda Saltaş, Verdi'nin I Vespri Siciliani operasından ünlü 'Mercè, dilette amiche' soprano aryasını birlikte seslendirdiler. Esin Talınlı ayrıca, Il Trovatore operasının 'Tace la notte…' ile başlayan trio'sunda eşi tenor Şenol Talınlı ve bariton Serkan Kocadere ile birlikte söyledi. Tenor Şenol Talınlı'yı aynı operanın zorlu 'Di quella pira' aryasında da dinledik. Yine Ankara'dan tenor Ayhan Uştuk, Lehár'ın Tebessümler Diyarı operetinden, çok iyi bilinen 'Dein ist mein ganzes Herz' ve soprano Nurdan Küçükekmekçi Aydın ile birlikte Verdi'nin La Traviata operasından artık marka olmuş 'Brindisi'yi seslendirdi. Antalya Operası sanatçısı olan Aydın, ayrıca Rusalka operasının ünlü 'Aya Yakarış Aryası'nı, özgün dilinde, Çekçe söyledi. Geçtiğimiz sezon Ankara'da Türkçe seslendirilen operanın yazıldığı dilde seslendirilmesinin ne kadar farklı etki yarattığına bir kez daha şahit olduk. Nurdan Hanım'a aryanın Türkçe versiyonunu seçmediği için teşekkür etmek gerek. Kariyerini İtalya'da sürdürmekte olan mezzosoprano Asude Karayavuz bizim için gecenin sürprizi idi; Ağustos sonlarında ünlü Teatro Colón'da (Buenos Aires) sahneye çıkan başarılı sanatçımız, Rossini'nin Cezayir'de Bir İtalyan Kızı ile Bizet'nin Carmen operalarından söylediği iki renkli arya ile geceye katıldı.
Bu bölümde ünlü aryaları seslendiren ses sanatçılarının hepsi, sıklıkla sahnelerde izlediğimiz, adlarını duyurmuş, çok başarılı sanatçılar. Dileriz sezonluk repertuvarlar nedeniyle, çok az dinleme fırsatını bulduğumuz ADOB kadrosundaki diğer sanatçı ve yetenekli gençlere de benzer imkânlar tanınır. Sonuçta, 3100 den fazla koltuğu doldurabilen benzer bir etkinliğin farklı sanatçılarla da yapılması övgüyle karşılanacaktır.
Türk bestecilerinden seçmeler
Konserin ikinci yarısı Türk bestecilerine ayrılmıştı. Adnan Saygun'un Yunus Emre Oratoryosu'ndan 'Koral' ve Tuncay Kurtoğlu'nun derin bas sesinden güzelim Bozlak; bariton Serkan Kocadere ve soprano Feryal Türkoğlu'nun Selman Ada'nın Ali Baba ve 40 Haramiler ve Aşk-ı Memnu operalarından seslendirdiği bölümler; Turan Oflazoğlu'nun aynı adı taşıyan şiiri üzerine Turgay Erdener'in bestelediği, soprano Selva Erdener'in söylediği Sen, Sen, Sen adlı şarkı büyük ilgi gördü. Ve son olarak, soprano Feryal Türkoğlu'nun seslendirdiği, düzenlemesini Turgay Erdener'in yaptığı, Azeri besteci Cahangir Cahangirov'un Ay Qız şarkısı da ilgi gören bir başka parçaydı.
Dans gösterileri göz alıcıydı
Kanımızca bu bölümün en dikkate değer kısmı baleye ayrılmıştı. ADOB dans sanatçıları önce Yoz Döngü adlı baleden kısa bölümler sergilediler. Yoz Döngü'nün (1975) koreografisini, bugün artık aramızda olmayan, bir dönemin ünlü balet ve koreografı Oytun Turfanda yapmıştı. Müziğini Güray Taptık'ın yaptığı halk türkülerinden derlemeler üzerine, Cengiz Tanç'ın yerli (bağlama) ve batı enstrümanları kullanarak düzenlediği Yoz Döngü balesinde, halk danslarımızın figürlerinden ve Anadolu kostümlerinden esinlenilmiş. 1970'li yılların ortalarında yaratılan bale hâlâ modern çizgide. Belki de daha sık sahnelenmesi gereken, güzel bir yapıt. Muammer Sun'un koro tarafından seslendirilen ve çok alkış alan Bu Ülke Bizim adlı eserinden sonra, ilgi çeken bir başka gösteri de Mevlana başlığını taşıyordu. 2008 yılında Mersin'de prömiyeri gerçekleşen, Can Atilla'nın müziği, Mehmet Balkan'ın koreografisini yaptığı Çağrı balesi, Balkan tarafından hem adı Mevlana'nın Çağrısı olarak değiştirilmiş, hem de yapıtta bazı ilâvelere gidilmişti. Açılış Konseri'nin finalinde bu ilâvelerden biri, Antakya'lı sanatçı Ziya Azazi tarafından sunuldu: Modern dansı bir semazenin dönüşüyle birleştiren Ziya Azazi, son derece etkileyiciydi ve dansı gecenin zirve noktasını oluştururken, ikinci bölümün çıtasını da yükseltti.
Gecenin en olumsuz yanı, mikrofon kullanılmış olmasıydı. Seslerin fazlasıyla güçlendirilmesiyle, titreşimler oldu, kısacası seslere olumsuz şekilde yansıdı.
ADOB'un gözardı ettiği Verdi ve Wagner yılı…
ADOB'un 2012-2013 yılı programında tekrarlar çoğunlukta. Evet, gerek yerli, gerek yabancı bestecilerden 'ilk'ler var (Okan Demiriş 'Karyağdı Hatun' ; Haydn 'Lo Speziale' -ya da Türkçe adıyla 'Eczacı', Ali Hoca 'Tulipmania' -ya da 'Lâle Çılgınlığı'); bununla birlikte Verdi ve Wagner yılı olması dolayısıyla 2013 yılında neredeyse tüm dünya sahneleri çoğunlukla bu dev bestecilerin eserlerine yer verirken, ADOB Verdi'nin Rigoletto operasını sahneleyecek, ama neden bir tekrar? Neden Ernani, ya da Atilla veya Falstaff yok? Üstelik Falstaff kalabalık kadrosuyla, çok sayıda sanatçının rol almasına imkân tanır. Wagner'e gelince; yeni bir Wagner operası sahnelemenin zorluğunun bilincindeyiz; o zaman, neden hiç olmazsa geçtiğimiz yıl sahnelenmeye başlanan ve çok başarılı olan bir Wagner başyapıtı (Tannhäuser) programdan kaldırıldı? Bu sorulara yanıt alamayacağımızı biliyoruz. 'İsteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara' deyişi bu konu için kullanılamaz mı?
Ayşe Öktem