02.11.2013
Dünyada Rus standartlarının hakim olduğu klasik bale, 19. yüzyılın sonlarına doğru mükemmel çizgiler, uzun boyunlu zayıf dansçılar, keskin kurallar üzerine kurulmuş bir geleneği temsil ediyordu ve bu yapıda erkek dansçılara yer yoktu. Zamanın duayen koreografı; Kuğu Gölü, Fındıkkıran, Uyuyan Güzel, Don Kişot gibi klasikleşmiş balelerin yaratıcısı Marius Petipa'da (1818-1910) bütün koreografilerini kadın dansçılar için kurgulayarak bale sahnesindeki kadın egemenliğine destek olmuştu. Böylece kadın dansçılar, hem sayı hem de kavram olarak güçlenmişti. Kuşkusuz toplum da bu egemenlikten etkilenmiş ve artık bale seyircisi, sahnede erkek dansçı izlemeyeceğini kabullenmişti. Erkek seyirciler kadın dansçıları tablodaki çıplak kadına bakar gibi izliyordu, yani kadın dansçılar adeta bir objeye dönüşmüştü. Sahnede kadın seyretmeyi seven toplumun yarattığı kadın dansçı egemenliği; günden güne güçlenerek artık bir cinsiyet problemi haline gelmiş, erkek dansçı yoksulluğundan kadın dansçıların erkek rollerinde de oynamaya başlaması sonucunda travesti roller ortaya çıkmıştı. Bale sahnesinde erkeğe ihtiyaç vardı, ancak balenin kuralları belliydi… Ta ki Rus sanat eleştirmeni, balenin empresaryosu Sergey Dyagilev (1872-1929), 1909 yılında Paris'te kurduğu 'Ballet Russes' adındaki bale topluluğu ile ‘bale kızlar içindir' kavramını yıkana kadar.
Topluluğun adı 'Ballet Russes' (Rus Balesi) olmasına rağmen, topluluk bir kere bile Rusya'da sahne almamış. Rusya'nın toplumsal kurallarına ve geleneklerine uygun 'limitli sanat' yapmayı kabul etmeyen Dyagilev, ülkesine karşı çıkarak Rusların baskıcı disiplininden sonra 'Ballet Russes' ile baleye özgürlük getirir. Sürekli tekrarlanan koreografilerin ve tekniğin önüne geçemeyen hikayelerin altında kıstırılmış baleyi, yeni yorumlar ve yaratıcılık ile tanıştırarak dünyanın baleye olan ilgisini arttırır. Sadece balenin tekniğine odaklanmadan; şiir, edebiyat, müzik, tiyatro ve resim gibi bütün sanat formlarını birleştirir ve bunu sanat dünyasının duayenlerinden Igor Stravinski, Georges Braque, Henri Matisse, Pablo Picasso gibi isimler ile beraber yapar. Sanatı dans ettiren Dyagilev; fütürizm, kübizm, sürrealizm gibi akımları bale sahnesine taşıyarak klasik baleyi canlandırıp, renklendirir.
Balenin kurallarını yeniden yapılandıran ve yaptığı değişimlerle skandallara yol açan dünyaca ünlü topluluk 'Ballet Russes' ve yöneticisi Dyagilev; her zaman sınırları zorlar, sadece kadın dansçıların parmak uçlarında dans edebilmesi için dizayn edilen pointe ayakkabılarını, yıldız erkek dansçısı ve sevgilisi Vaslav Nijinski'ye (1889 -1950) giydirir. Güçlü, erkeksi hareketlerin yanı sıra; sahneye koyduğu feminen koreografiler ile aslında erkeklerin de bale yapabileceğini göstererek toplumu erkek dansçıyla tanıştırır.
Bale sahnesindeki erkek dansçı kavramının tekrardan yapılanmasının anahtar rolünü başarı ile oynayan ve gerçek bir sanatçı olan Nijinski; sadece sıradan bir erkek dansçı ya da kadın dansçı yanında pas de deux'ye eşlik eden yardımcı bir rol değildi. Nijinski, bale sahnesinde erkek dansçıyı başrol yapan homoseksüel bir dansçıydı. 'Ballet Russes' için dans ederken, topluluğun en çarpıcı üç eserini yarattı; ergenlikte kendini tanıma ve memnuniyet konulu L'Après midi d'un Faune (1912), homoseksüelliği keşfetmek konulu Jeux (1913), ve doğurganlık konulu Le Sacre du Printemps (1913). Eserlerin süresi 10 dakikayı geçmese de büyük skandallar yaratmaya yetti, özellikle L'Après midi d'un Faune hala konuşulan ve sahnelenen kült bir esere dönüştü.
Geçen yıl Londra'da, English National Ballet tarafından sergilenen eseri, 21. yüzyılda olmamıza rağmen şaşkınlık içerisinde, son derece etkilenerek izledim. Kim bilir 1912 yılında daha ortada modern bale kavramı bile yokken nasıl bir etki yaratmış olmalıydı! Perde, erkek bedeninin bir kayanın üstünde sergilenmesi ile açılıyor. Yunan mitolojisinden esinlenilen eserde; başrolde erkek dansçı, yan rollerde ise 6 kadın dansçıdan oluşan ilham perileri var. Eseri mistik ve erotik kılan başroldeki Faun, Yunanlıların konuşulamayan homoseksüelliğini simgeliyor. Kostüm ise başlı başına bir yapıt; bütün vücut hatlarını gösteren siyah beyaz benekli tek parça dar tulum, erkeksi kıvrımlarla birleşen kadınsı hareketler ile dans ediyor. Atlama, zıplama yok, yarı bilinçli hayvan-yaratık gibi hareket ediyor, duruş ve jestlerinin klasik bale ile alâkası yok; kendini esnetiyor, eğiliyor, çömeliyor, düzeliyor, ileri gidiyor, geri çekiliyor… Yavaş, kesik kesik, sinirli, iki boyutlu açısal hareketler ile dansına devam ediyor, etrafı casus gibi izleyen gözleri, karşıya bakan avuç içlerine eşlik eden dirseklerden kırılmış kolları ile mimikleri ve esnekliği arasında mükemmel bir harmoni yakalıyor. En çok konuşulan ise son sahne; ilham perileri Faun'un erotik fantazileri olarak sahneye giriyorlar, Faun için dans eden perilerden biri eşarbını düşürüyor ve Faun, görünmeyen erkek partneri simgeleyen eşarbı yerden alıp, kayanın üzerine sererek yavaşça üstüne yatıyor. Dansın son notaları ile; beklenmedik bir anda aniden başını arkaya atan ve doruk noktasına ulaşıp rahatlayan dansçı, bale sahnesine orgazmı taşıyor. Sahnede mastürbasyon yapan bir dansçı olarak; bale sahnesine gerçekliği getirmiş olan Nijinski, klasik balenin kurallarının dışına çıkmış ve baleyi kadınların seyirlik bir figür olarak sunulması fikrinden çıkarıp, özgür bir sanata dönüştürmüştür. Bu süreçte Nijinski'nin yaşamı kadar gerçek; ama bir o kadar da fantazi dolu eserler ortaya çıkmıştır. 'Ballet Russes' ile modern balenin ilk adımları atılmış; bale sahnesi, yeni kavramlar, duyulmamış müzikler, görülmemiş dekorlar, kostümler ve alışılmamış teknikler ile tanışmıştır. Homoseksüelliği kullanarak kadın egemenliğinden erkek egemenliğine yumuşak bir geçiş yapan Dyagilev, bale sahnesine cinsiyet özgürlüğü getirerek bale tarihini ve toplumsal algıyı değiştirmiştir.
Artık bale, sadece kızlar için değildir!
Simge Burhanoğlu