08.10.2011
Laurent Pelly, günümüz opera yönetmenleri arasında en çok arananlardan biri. 1990'lardan 2000'lerin sonuna uzanan sahneleme serüveninde Fransız repertuvarının Platée, Les Boréades, Les Contes d'Hoffman, Cendrillon gibi başyapıtlarını ve La Belle Hélène, Orphées aux Enfers, La Périchole gibi operetlerini sahneye koydu. Pelly'nin 2006'da Paris Operası için yaptığı Donizetti'nin Aşk İksiri (L'Elisir d'amore) operası son derece ilginç bir rejiye sahip. Pelly, bu denemesinde, röportajlarında çok ilgili olmadığını belirttiği Rossini-Donizetti repertuvarına ilk kez yaklaşıyor. Donizetti'nin metninde İspanya'nın Bask bölgesinde geçtiği söylenen eseri 1960-70'lerin Avrupa'sında bir taşra ve köy ortamına taşıyor.
Birinci perdede saman yığınından yapılmış bir piramit tepe görüyorsunuz. İkinci perdede, arka perdede düzgün tarım yapılmış büyük toprak alanları ve yüksek gerilim hattını taşıyan kuleler var. Pelly, tüm bunlar ve eser boyunca etrafta dolanan bisiklet, traktör ve kamyonetlerle dönemin Avrupa köyünü kolaylıkla kuruyor. Dekor ve kostümlerin hoş ve güzel bir dönem çalışması içerdiğini söyleyebilirim ki Paris Operası bu konularda hakikaten çok etkileyici çalışmalar yapıyor. Pelly'nin esas amacının, seyirciyle samimi bir bağ kurmanın ve tarihi eseri güncelleştirmenin de ötesinde özel bir sahne plastiği yaratmak olduğu kanısındayım. Oyunculara verdiği türlü mimikler, planlanmamış anlık danslar, gündeliklik kokan âni jestlerle, özgün eserdeki klişe köy havasından olabildiğince uzaklaşmak istemiş ve uzaklaşmış da. Çocukluğunun köyünü yaratmış. Örneğin Nemorino'yu tüm bedensel devinimi içinde bir genç köy delikanlısı gibi değil de, elini ayağını nereye koyacağını bilemeyen saf bir koca çocuk gibi gösteriyor. Zengin bir çiftçi olan Adina ise, sanki ondan yaşça daha büyük, özlem duyulan, albenili bir abla. Bu da onların tüm metin boyunca giden çocuksu atışmalarıyla güzel bütünleniyor.
Ancak yönetmenin oyunculara verdiği mim ve jestler, çoğunlukla kesikli, gerçekçi bir beden duruşundan, bilerek ya da bilmeyerek uzak, yadırgatıcı ve kanımca toplamda inandırıcı bir bütünlüğe ulaşamayan, mantıksal örgüden uzak hareketler. Handiyse gereksiz bir "dans tiyatrosu" aroması katıyor. Bunda, başta Nemorino rolünde Paul Groves'un iyi bir tiyatro oyunculuğu sergileyememesi, ya da hoplama ve zıplamalarının, üzerinde iyi oturmamış bir kıyafet gibi durmasının payı var. Pelly irili ufaklı birçok çağcıl mizansenle donatmış İksir'i. Nemorino'nun, meşhur 'Una furtiva lagrima'sının ikinci kıtasında, çocuk gibi, hayalinde Adina'yla dans etmesi tipik bir örnek; fakat örneğin burada da Groves'un tüm bedensel devinimi doğallıktan uzak, komikliğin de kenarından geçmiyor. Benzer şekilde, Adina'nın ayaklarını öptüğü sahne ne sevimli, ne komik, ne de sanatsal. Bir yere oturmayan ve sırıtan mizansenler var. 'Pelly ne yapmaya çalışmış?' diye kendinize soruyorsunuz.
İksir, çok tatlı melodileri, akıcı konusuyla, neticede İtalyan komik opera repertuvarının en parlak eserlerinden biridir. Eğer Pelly'nin amacı, İtalyan komikliğine mesafe koyup, biraz da snob bir bakışla bu komedinin klişelerinin mizahını yaparak, gülmeceye farklı bir boyut getirmekse, bunu ne derece başarılı yaptığı tartışılabilir. Ancak, bu haliyle Aşk İksiri, herhangi bir tür komedi - opera, tiyatro ya da operet - olarak sınıflandırılması imkânsız, türsel anlamda soru işaretleri uyandıran ve son tahlilde inandırıcı olmayan bir "mise-en-scène" denemesi olmuş.
Bu yapımda şarkıcılar genel olarak iyi ve kayıt koşulları rahatsız edici değil. Adina'da Heidi Grant Murphy, sorunsuz bir koloratura ve rolle bütünleşen bir ses tiyatrosu ortaya koyuyor. İyi bir oyuncu. Paul Groves'un güzel bir ses var. Fakat yer yer fazla renklendirerek klasik İtalyan komedisinin çok dışında bir noktaya gidiyor. Ayrıca bu kadar renk oyunu yapmak - ki giderek tutsak edici bir moda haline geldi - doğru bir şey değil. Sonuç olarak, sesin tek kaynaktan çıkıyor gibi duyulması ve şarkı boyunca dominant bir ana rengin olması gerektiği unutulmamalı. Zira bu kadar çok renklendirmeyle, sonuç, etkileyici olmuyor. Daha ziyade etkileyici olmak üzerine kariyerist ön çalışmalar yapıldığı izlenimine kapılıyorsunuz ve tat almadan, gerçek bir coşkuya kapılmadan seyrediyorsunuz. Fransızların çok sevdiği Laurent Naouri, Belcore'de başarılı.
Sonuçta bu İksir'e her şeye rağmen bir göz atılabilir. Müzik olarak büyük bir yanlışlık, reji olarak eserin temel ekseni olan aşk-sihir-güç-kızdırma-atışma-kandırma üzerine vahim bir hata yok.
Heidi Grant Murphy, Paul Groves, Laurent Naouri, Ambrogia Maestri, Aleksandra Zamojska, Orchestre et Choeurs de l'Opéra National de Paris/Şef: Edward Gardner. Reji: Laurent Pelly
BelAir Classiques BAC040 (DVD, 2006)
Ufuk Çakmak