01.03.2015
Richard Strauss’un 1943-46 yılları arasında Almanya’yı terk etmesi Naziler tarafından yasaklanmıştı. 1945 yılında da zaten Nazi damgasından arındırılması davası nedeniyle ülkeden çıkışı Amerikalıların engeline takılmıştı. Sonunda 1946 yılında İsviçre’ye yerleşen 81 yaşındaki Strauss, Joseph von Eichendorff’un Im Abendrot (Akşamın Kızıllığında) başlıklı şiirini keşfedince, onu notaya dökmeye karar verir. Şarkıyı 6 Mayıs 1948’de tamamlar. Bu arada Nobel Edebiyat Ödülünü alan (1946) Hermann Hesse’nin Frühling (İlkbahar), September (Eylül) ve Beim Schlafengehen (Uykuya Dalarken) adlı şiirlerini bestelemiştir. Son 4 Şarkı (Fier letze lieder) diye bilinen bu şarkılar ilk kez bestecinin ölümünden sonra Kirsten Flagstad tarafından 22 Mayıs 1950’de seslendirilir. Strauss’un kadın sesine olan hayranlığı bilinir. Eşi soprano Pauline de Ahna’yı düşünerek bestelediği yapıtları arasında Son 4 Şarkı soprano sesine son bir sevgi gösterisi gibidir. Richard Strauss’un en olgun yapıtı olarak da nitelendirilen Fier letze lieder inanılmaz vokal zorluklarla dolu, aynı zamanda ifade zenginliği isteyen, kısa ama devasa büyüklükte eserlerdir.
İşte bu muhteşem şarkılar geçtiğimiz hafta CSO’nun olağan haftalık konserinde İstanbul Devlet Opera ve Balesi solist sanatçısı, soprano Perihan Diana Artan Nayır tarafından seslendirildi. Kendisine Avusturya’lı şef Raoul Grüneis yönetimindeki Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşlik etti. Perihan Nayır’ı daha önce Macbeth ve Iphigenia Tauris’te gibi farklı türde operalarda dinlemiştik; Strauss şarkılarındaki fevkalade performansı, lied yorumunun gerektirdiği ayrı tekniğe olan hâkimiyeti dikkat çekiciydi. Doğal bir volüme sahip sesi, özellikle Frühling’de sopranoları korkutan, tessiturasının en alt notasından tizlere geçişindeki rahatlığı; seste tatlı dalgalanmaları; vurguları; tizlerindeki netliği çok güzeldi. İkinci şarkı September’de ses ile enstrümanların (flüt, klarnet) tatlı ve anlam dolu diyaloğu; Beim Schlafengehen’de kemanın inişli çıkışlı, etkileyici solosu; Nayır’ın [Ariadne Naksos’ta operasının final düetini hatırlatan] melodik “kıvrımları” ve nihayet, dört şarkının en uzun olanı, Im Abendrot’da el ele tutuşmuş iki insanın hüzünlü, ölümün gölgesini hissederek yürüyüşlerini anlatan şarkıyı bütün yoğunluğuyla yorumlaması kanımca derin etki yarattı. Nayır Strauss yorumu konusunda da başarılı olduğunu kanıtladı, daha önce dinlememiştik. Perihan Nayır ile şef Grüneis ve CSO arasında mükemmel bir birliktelik, birbirini anlama, ayrıca bestecinin tarzından ayrılmamaya özen vardı. Güzel bir yorumla karşımızdaydılar, güzel duygular yaşattılar.
Konserin ikinci yarısında yine Strauss’un Domestik Senfoni adlı senfonik şiiri vardı. Şef ile uyum içinde bir orkestranın ne kadar güzel bir müzik ortaya çıkartabileceğinin iyi bir örneğini verdi CSO. Richard Strauss’un kendi ailesini anlattığı yapıt son derece betimleyici; obualar, kornolar, trompetler, vurmalı çalgıların her biri bir şeyler anlatıyor, betimliyor. CSO’nun müzisyenlerinin temiz yorumuyla, tablolar önümüzdeydi sanki. Orkestranın bütünü en parlak günlerinden birindeydi ve bizlere çok güzel bir Strauss ziyafeti sundular. 2014 bestecinin doğumunun 150nci yılıydı; bizler de bir yıl önce yapılan kutlamalara bu yıl da devam etmiş olduk.
Ayşe Öktem