Konser-Opera

Emre Şen'den Pera Palas'ta yıllarca unutulmayacak bir resital

21.03.2015


Paylaş:

Bu sabah saat 11’de Pera Palace Jumeirah Hotel’de düzenlenen Cumartesi Konserleri serisinin dördüncü konseri için toplanmıştık. Bu konserin yeri hepimiz için ayrıydı zira bu konserde bir şeytani melek sahnelere bir yıllığına veda edecekti. Emre Şen, bir yıl boyunca konser davetlerini geri çevirip yeni eserler üzerinde çalışacak, albüm kayıtları yapacaktı ve bu sabahki konseri onun son konseriydi! Bu sebeptendir ki dinleyiciler olarak aynı anda farklı uç noktalarda bulunan duyguları yaşadık. Programdaki eserler usta piyanist Emre Şen’in parmaklarında bambaşka bir güzellikte salonda yankılanırken, bu tarifsiz güzellik duygularının arasında bir yandan bir yıllık arayı düşünmeden kendimizi alamamıştık.

Programda romantik dönemin en yakın arkadaşlarını ağırlamayı seçmişti Emre Şen; kendisine en yakın hissettiği ve hatta bu sebeple müzik çevrelerinde “Emre Chopin” diye çağrılmasına sebep olan, insanlığın belki de gelmiş geçmiş en ince ruhlu bestecisi Fryderyk Chopin ve piyanonun haylaz çocuğu olan, eserleri karşısında piyanistleri kimi zaman çılgına çeviren ve haylazlığının yanında bir o kadar da anlaşılmaz bir derinlik sahibi olan Franz Liszt, Emre Şen’in parmaklarında konser boyunca bizlere eşlik etti.

İlk yarı Chopin’in eserlerinden, ikinci yarı ise Liszt’in eserlerinden oluşuyordu; fakat şöyle bir detay vardı ki, dinleyiciler olarak Emre Şen’i dinlemedik; sanki o an için Chopin ve Liszt piyanonun başındaydı. O heyecanı, o yoğunluğu ve derinliği son zerresine kadar hissettik. Zira ayrı ayrı incelemek gerekirse, Chopin dediğimizde aklımıza sadece romantizmin öncüsü bir besteci olduğu gelmemelidir. Ya da romantik müziğinin sadece aşkı anlattığı düşünülmemelidir. Müziğinde kendi memleketinden izlenimlere, aşka, özleme, öfkeye, mutluluğa, hırsa yer vermiştir ve hayatı boyunca fizyolojik ve psikolojik olarak çektiği acı müziğindeki her duygunun –pozitif ya da negatif olması fark etmeksizin- melankolik bir havaya bürünmesine yol açmıştır. Zaten teknik olarak çok yüksek bir beceri isteyen Chopin eserlerini icra etmek için sadece deşifre becerilerinin yüksek olması ya da harika bir tekniğe sahip olmak yetmez; bütün bu duyguları hissedebilmek, besteciyi anlayabilmek, onunla bağlantı kurabilmek gerekir; piyanist bu sayede dinleyiciye Chopin’i anlatabilir. Liszt eserlerini çalmak ise baştan ayağa bir kusursuzluk gerektirir. Liszt çalabilmek için teknik becerinin iyiliğinden bahsetmek biraz komik bile kaçabilir zira karşınızdaki nota Franz Liszt imzası taşıyorsa eğer, zaten teknik düzeyin en üst seviyede olması gerekir. Liszt de Chopin’e benzer bir duygu yoğunluğunun yanında çok yüksek bir müzikalite gerektirir. Bütün bunları düşündüğümüz zaman konseri anımsadığımda eserlerin icrası üzerine söylenecek tek bir söz dahi bulamadığımı belirtmek isterim. Her şey öylesine kusursuz ve efsaneviydi ki, konser başlangıcından sonuna kadar bedenlerimiz orada olsa bile biz orada değildik, çünkü ustalıkla çalınan eserin duygusu karşısında bambaşka bir boyutta yankılanan notalara eşlik ediyor gibiydik. Emre Şen’in ne denli büyük bir piyanist olduğunu –her seferinde olduğu- gibi bu sefer de canlı olarak görmüş olduğum için çok mutluyum. Öte yandan bir yıllık bir veda oluşunun da burukluğu içerisindeyim. Önümüzdeki sene içerisinde yeni albümlerinin çıkmasını heyecanla beklemekteyim!

Utku Geçgel

BENZER HABERLER


    Akçaağaç Sok. Görhan Apt. No: 1/1A Acıbadem Üsküdar / İSTANBUL | T: 0532 343 9328 | F: 0216 326 39 20