10.04.2015
Güher-Süher Pekinel kardeşlerin 2010 yılında başlattıkları “Dünya Sahnelerinde Genç Müzisyenler” projesinde yer alan gençlerden Doğa Altınok, Yunus Tuncalı, Can Çakmur, Veriko Tchumburidze ve Dorukhan Doruk 8 Nisan akşamı Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall’de, 9 Nisan akşamı ise de Notre Dame de Sion Lisesi’ndelerdi.
Program Jeno Hubay’ın Op. 3 No. 3 Carmen - Fantaisie Brillante eseri ile başladı. Piyanoda Yunus Tunca, kemanda ise Doğa Altınok vardı. Bir eser ancak bu kadar kusursuz icra edilebilirdi sanırım. İkilinin birbirleri arasındaki uyumu, parçaya kattıkları renk, teknik düzeylerinin en üst düzeyde oluşları ve virtüözite olarak esere hayat verişleri öylesine inanılmaz bir tablo oluşturdu ki, dinleyiciler alkışlarken ne kadar hayran kaldıklarını dile getiriyorlardı.
Camille Saint-Saens’ın Introduction et Rondo Capriccioso Op. 28 eseri ile devam eden programda bu sefer piyanoda yine Yunus Tuncalı, kemanda ise Veriko Tchumburidze vardı. Yunus Tuncalı’nın kusursuzluğuna ve ustalığına söyleyecek tek kelime dahi bulamıyorken Veriko Tchumburidze’ye hayran kaldığımı söylemem gerekir. Yıllardan beri duyduğum bir cümle var ki o da şudur: “Bir keman virtüözü eğer kemanı bir enstrüman olarak değil de vücudunun bir parçası olarak görebilirse, o zaman gerçekten kusursuz bir virtüözdür.” Veriko Tchumburidze için bu cümle çoktan gerçekleştirilmiş bile. Müziği, notayı, duyguları ve parçaya kattığı kelimelere dökülemeyecek güzellikleri kemanı aracılığıyla eksiksiz bir şekilde dinleyiciye aktardı Veriko Tchumburidze.
Saint-Saens’tan sonra program Bela Bartok’un BB. 89 numaralı “Açık Havada” Piyano Süiti ile Can Çakmur’un ön bilgili anlatımıyla devam etti. Eserin icrasına başlamadan önce eserin tarihçesi, felsefesi ve bestecinin hayatına dair bilgiler veren ve eserin her bölümünü ayrı ayrı açıklayan Çakmur sayesinde, çok daha farklı bir pencereden esere yaklaştık, kusursuz ve parlak icra sayesinde 15 dakikalık eserin her bir saniyesini yaşadık.
Açık Havada Süiti sonrası konser arası oldu ve Güher Pekinel ile kısa bir görüşme yaptım. “Dünya Sahnelerinde Genç Müzisyenler” projesi ile ilgili konuştuk. Güher Hanım “Her öğrencinin karakter yapısına uygun olan en iyi hocayı bulduklarını ve burslu olarak eğitimlerini en iyi şekilde sürdürmeleri için gereken her şeyin yapıldığını” söyledi. Ayrıca sahnede dinlediğimiz genç sanatçıların bu eğitim süreci sırasınca ne denli büyük başarılara imza attıklarından, yarışma derecelerinden ve verdikleri konserlerden söz etti.
Konserin ikinci yarısı Wolfgang Amadeus Mozart’ın K.564 numaralı Sol Majör Piyanolu Trio’su ile başladı. Piyanoda yine Yunus Tuncalı, kemanda Veriko Tchumburidze ve viyolonselde ise Dorukhan Doruk vardı. Mozart çalmak bana kalırsa çok zordur çünkü nota olarak kolay olsa bile anlayış ve dönem özelliklerini yansıtmak her müzisyenin karşılaştığı zor noktalardan bir tanesidir. Fakat üç büyük virtüözümüz öylesine döneme sadık bir biçimde icra etmişlerdi ki, Mozart salonda olsaydı ayakta alkışlardı diye düşünüyorum. Zira bütün salon ayakta alkışladı.
Son eser ise Anton Arensky’nin Op. 32 numaralı Piyanolu Trio’su idi. İlk kez dinlediğim ve zorluğuna inanamadığım bu eserde yine Yunus Tuncalı piyanoda, Veriko Tchumburidze kemanda ve Dorukhan Doruk da viyolonseldeydi. Her üç enstrüman için öylesine yüksek teknik ve virtüözite gerektiren pasajlar vardı ki, ve bu pasajlar öylesine net ve eksiksiz icra edilmişti ki, eser sonunda bütün salonla beraber ben de ayağa fırladım ve ellerim şişene kadar alkışladım.
Bu güzel proje sayesinde yaşları henüz çok genç olan fakat sanki ömürlerini sanata adamış birer müzisyen olgunluğuna erişmiş gerçek sanatçıları sahnede dinleme fırsatı bulduk.
Fotoğraf: Kenan Özcan