MAKALE

Vivace'nin yayından kaldırılmasının nedeni: Keyfi yönetim anlayışı

13.01.2017


Paylaş:

Dinleyicilerin iki yıldır beğeniyle takip ettiği İzmir TRT Radyo 3 yapımı Vivace programının Ankara Radyosu Çoksesli Müzikler Müdürlüğü tarafından yayından kaldırılması kararının yankıları sürüyor. Dinleyicilerin bu karara karşı Change.org sitesinde açtıkları ve kısa sürede 4 binin üzerinde imzaya ulaşan kampanyaya ve birkaç gün önce CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun mecliste verdiği soru önergesine de konu olan Vivace ile ilgili Andante’nin Facebook grubunda da son günlerde hararetli tartışmalar yaşanıyor.
 
TRT Radyo 3’ün eski bir dış yapımcısı olarak radyo yönetimlerinin yeni sezonda hangi programların yayınlanıp hangilerinin yayınlanmayacağı konusunda tek karar verici olduğunu ve bu yetki kullanılırken kurum içindeki güç ve menfaat ilişkilerinin belirleyici bir rol oynadığını iyi bildiğimden dolayı ilk başta Vivace programının başına gelenle özel olarak ilgilenmemi gerektirecek bir neden göremedim. Aslına bakarsanız görmem gerekirdi zira bu program daha yayına başlamadan önce, sunuculuğunu yüklenen dostum opera sanatçısı Cengiz Sayın programa her hafta İstanbul’dan canlı telefon bağlantısıyla bağlanıp klasik müzik gündemini yorumlamamı istediğinde kabul etmiştim. Programın açıldığı hafta yaptığım yorumda İstanbul’daki konser salonu sıkıntısından ve AKM’nin yokluğundan dem vurmuş ama program yapımcılarını yönetim karşısında zor durumda bırakmamak için cümlelerimi dikkatli seçmiştim.
 
Gelgelelim, ikinci hafta program için arayıp soran olmayınca durumdan şüphelenerek Cengiz Sayın’a nedenini sormuş ama dostumun mahcup bir edayla söylemeye çalıştıkları, Vivace’nin yorumculuğundan ikinci hafta itibariyle azledildiğim yalın gerçeğiyle beni baş başa bırakmıştı. İçimden bir oh çekmemiş de değildim hani çünkü yoğun iş trafiğim arasında başkasından gelse anında reddedeceğim bu teklife, sevip takdir ettiğim Cengiz Sayın’ın ricası üzerine peki demiştim. Lakin, olayın vuku bulma şekli, resmi bildirimde bulunulmaması o dönemde canımı sıkmamış değildi. Yine de bu nahoş hadisenin üzerine gitmeyi tercih etmeyip sünger çektim.
 
Derken geçtiğimiz yılın sonlarında Vivace programının yayından kaldırılacağı haberi Facebook’ta ve Andante’nin Klasik Batı Müziği yahoo grubunda gündeme geldi. Dinleyicileri almıştı bir telaş... Programın sadık takipçileri Vivace’leri ellerinden gitmesin diye Change.org’da imza kampanyaları açtılar, olayı meclise taşıdılar. Bir radyo programına hem de çok genç yaştaki bir programa yönelik az görülür cinsten bir dinleyici bağlılığı örneğiydi sergilenen ve bu yönüyle şaşırtıcıydı. TRT’nin kıdemli dış yapımcılarından Ali Sönmez’in Andante’nin Facebook grubunda yapılan tartışmalar sırasında dile getirdiği gibi, kendisinin ve bendenizin de içinde olduğu, o dönemde beğenilen programlara imza atan bazı ‘muhalif’ dış yapımcılar bundan beş yıl önce TRT Radyo 3’ten uzaklaştırılmış ama hiçbirimizin aklına imza kampanyaları açma, olayı meclise taşıma türünden çözümler aramak gelmemişti.
 
Bu kez olayı biraz kurcalamak istedim. Benim ikinci bölümünden itibaren hiç dinlemediğim bu programın sadık dinleyici kitlesi tarafından bu kadar çok sevildiği halde yayınına neden son verilmek istendiği, yanıtını aradığım soruydu. Araştırdıkça birtakım nahoş gerçeklerle yüz yüze geldim. En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim: Vivace programının yayından kaldırılması, Ankara Radyosu Çoksesli Müzikler Müdürlüğü’nün programın İzmir’deki yapımcılarını uzaktan ‘yönetme’ heveslerinin, yapımcıların buna kararlı biçimde karşı çıkıp özgürlük alanlarını korumakta sergiledikleri kararlı tutumun ve buna bağlı olarak gelişen Ankara ve İzmir Radyoları arasındaki yönetimsel didişmenin sonucu olarak gelişmiş bir olay...
 
Edindiğim bilgilere göre, Ankara Radyosu Çoksesli Müzikler Müdürü soprano Elif Gökalp’in Vivace’nin programcıları Tula Leyla Özgür ve Dorukhan Yılmaz üzerinde kurmaya çalıştığı denetim, kontrol ve baskı mekanizması sonucunda ilişkiler zaman içinde gerilerek en sonunda kopma noktasına geliyor. Örneğin, Gökalp programa her hafta konuk edilecek isimlerin önceden kendisine yani Ankara’ya bildirilmesi konusunda ısrarcı oluyor. Diyebilirsiniz ki, Elif Hanım’ın kendisine verilecek isimlerin sosyal medya hesaplarını didik didik edip kimin sakıncalı olup kimin olmadığı konusunda programcılarımızı uyarmasından daha doğal ne olabilir ki, günümüz Türkiye’sinde! (Ayrıca bkz.: Serhan Bali’nin TRT yönetimi aleyhine Radikal gazetesinde geçmişte yazdığı yazılardan dolayı veto yemesi).
 
Ankara’dan Vivace programı yapımcılarına yönelen bu ve benzeri baskılar, programına sahip çıkıp sonuna kadar onun arkasında duran İzmir Radyosu Müdürlüğü tarafından geçtiğimiz süre zarfında başarıyla geri püskürtülüyor. Ama ne pahasına? Elbette ilişkilerin daha da gerilmesine ve nihai karar merci olan Ankara Radyosu Çoksesli Müzikler Müdürlüğü tarafından programın sona erdirilmesi pahasına. Kulağıma gelen diğer bilgiler arasında, İzmir TRT Radyo 3 Müdürlüğü’nün Ankara tarafından bu takışmadan dolayı ‘cezalandırıldığı’ ve müdürlüğün hazırladığı klasik müzik programlarının ciddi oranda budandığı yönünde. TRT yetkilileri eğer bu iddiaların doğrularla bağdaşmayan yönleri olduğunu düşünüyorlarsa bu yazıya elbette itiraz edebilirler.
 
Şimdi bazılarınız benim gibi kendisine şu soruyu soruyordur: Vivace gibi dinleyicileri tarafından çok sevilen bir program sırf Ankara Radyosu Çoksesli Müzikler Müdürü’nün bu programın yapımcılarını doğrudan denetlemeye kalkması, bunu ne zaman yapmaya kalksa karşısında İzmir TRT Radyo 3 Müdürlüğü’nü bulması ve bu sonu gelmez denetleme tutkusu yüzünden gerilen ikili ilişkilerin sonucunda mı bitirildi? Yani sevilen bir programın sona erdirilmesinin sebebi bu kadar basit olabilir mi? Olabilir sevgili okurlarım, inanın olabilir. TRT Radyo 3’de dış yapımcılık yaptığım yıllar boyu işimi yaz-kış demeden hep ilk günkü tutku ve heyecanla yerine getirmeye gayret ettim. Mutlu olduğumuz günlerin sayısı çoktur. TRT Radyo 3’ün kadrolu yapımcıları, teknik personeliyle bir kısmı hala süren çok güzel dostluklar kurduk ama bir zaman geldi ki, o dönemde İstanbul’da işbaşında olan radyo yönetiminin keyfi ve despotik uygulamaları beni ve birçok dış yapımcı arkadaşımızı canından bezdirdi. Çok kötü bir dönemdi ve yukarıda da bahsettiğim gibi kendimizi çok geçmeden kapı dışında bulduk.
 
Sevgili okurlar, diyeceğim şudur ki, bir TRT Radyo 3 programının hangisinin yeni yayın döneminde devam edip hangisinin etmeyeceğinin, salt o programın başarısı, kitle tarafından sevilmesi gibi objektif ve somut kıstaslarla ölçüldüğünü sanıyorsanız yanılgıya düşersiniz. Her devlet kurumu gibi TRT Radyo 3’te de objektif kriterler asli belirleyici kriterler değildir. Çoğu zaman ikili ilişkilerin sağlamlığı veya aşınmışlığı liyakatten daha belirleyici olabilir karar alma süreçlerinde. TRT Radyo 3’teki programların varlığına da bu çerçeveden bakmanızı öneririm. Kamuoyuna karşı doğrudan hiçbir sorumluluk taşımayan bir radyo müdürünün programların sürdürülmesi ve kaldırılması konusunda tamamen keyfi kararlar alabileceği ve bu kararından dolayı kimseye hesap vermeyeceği gerçeğini daima göz önünde bulundurun. Böyle yapın ki, çok sıkıntılı günler geçirdiğimiz şu dönemde daha da fazla bunalıp üzülmeyin...
 
Serhan Bali

BENZER HABERLER

    3 YORUMLAR


    Akçaağaç Sok. Görhan Apt. No: 1/1A Acıbadem Üsküdar / İSTANBUL | T: 0532 343 9328 | F: 0216 326 39 20