23.08.2020
Atalarımız her şerde bir hayır vardır derler ya, işte salgın nedeniyle zorunlu tutulduğumuz karantina günlerinden de yeni bir trio kazandık. Trio Patara önce Bodrum ve hemen ardından Patara Antik Kentinde başarılı konserler verdi. İki konsere de dinleyici olarak katılan soprano Ece İdil izlenimlerini aktarıyor.
Patara Antik Kentini tanıtmak amacıyla Patara Yılı ismi verilen 2020 bundan daha anlamlı değerlendirilemezdi. İki buçuk ay önce pandemi döneminde müzisyenlere bahşedilen entract (ara), bu trionun kurulmasına sebep olmuş. Evet, Patara Trio hızlı başladı! 18 Ağustos akşamı topluluğun prömiyerini gerçekleştirdiği Bodrum Kalesi konserleri ve hemen ardından 19 Ağustos akşamı Patara Eski Meclis Anfitiyatrosu konserinde su yüzüne çıkan üç peri…
Flütte Antalya Devlet Senfoni Orkestrası üyesi Lelya Bayramoğulları, arpta gene aynı kurumun sanatçısı Aslıhan Güngör ve Antalya Devlet Operası solisti soprano Nurdan Küçükekmekçi’yi alkışlıyoruz. Uzun yılların okul ve meslek birlikteliği müzikte uyuma, aynı mantık ve görüşe, birbirlerini iyi dinlemeye ve kolay yol almaya sebep oluyor. Mitolojinin bu tınısı derin iki kardeş sazına Nurdan Küçükekmekçi’nin de ipek-kadife sesi eklenince kendimizi antik çağlarda Musa’ların arasında bulduk.
Bu yazdığım duyguların tabii ki bir aklı var. Öncelikle, seçtikleri akıllı repertuara değineceğim. Trio, dağınık yaz dinleyicisini müziğin derin kulvarlarına çekip arada da popüler olmuş ezgileri tattırarak onları kendilerine odakladı.
Öncelikle flüt eserlerinden tanıdığım, kimselerin pek bilmediği François Devienne'in iki eserini tanıttılar. Bu diziyi ilerde onlardan bekliyoruz. Herkesin gayet iyi bildiği Fauré'nin Pavane'ı ve Albinoni’nin Adagio’suna vokal ekleyerek dinleyicileri hemen kıskıvrak yakaladılar. Bunu izleyen Grieg'den Solveig’in şarkısı, Villa-Lobos’un Melodia Sentimental’i ve Carlos Gardel ‘in meşhur Kadın Kokusu filminin tangosu ile müziğin en bilinenleriyle ilgili ilgisiz herkesi avuçların içine aldılar. Çok iyi armonize edilmiş ve uyarlanmış Sabahın Seherinde anonim türkümüzü harika yorumladılar. En mutlu olduğum ise, genelde operacılar tarafından ağdalı ve öğrenciler tarafından da ucuzlatarak söylenen, üstad Yalçın Tura’nın aynı isimdeki müzikalinin ölmeyecek şaheseri olan Sevmek Nedir'in gecenin doruk noktası olmasıydı.
Flüt, nefesin üstüne konan bir sesten çıkar, ton önemlidir. Arp, parmağın çektiği telin titreşimindeki en derin tınılı sazdır. Burada da ton çok önemlidir. Şarkıcının sesi ise doğru fonasyon ve dile hâkimiyeti ile bize ulaşan şiirin müziğe yansımış halidir. Nurdan Küçükekmekçi, dildeki (özellikle Latin dilleri ve Türkçedeki) doğru vurgularla kelimenin içindeki müziği bize yansıtan akıllı bir şarkıcı. Biliyorsunuz, her operacı 'şarkıcı' değildir.
Tınıların dansı gibi seslerin iç içe geçtiği bu trioya yolları açık olsun der, onları daha nice nice yeni eserlerle dinlemek umuduyla bol alkışlı konserler dilerim…