15.12.2020
Günümüzde dünyanın dört bir köşesindeki opera kurumlarının repertuvarlarına baktığımızda, 19. ve 20. yüzyılda bestelenip sahneye konan eserlerin çoğunlukta olduğunu ve bu eserlerin hâlen dolu salonlarda sık sık sahnelendiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Uzun yıllar Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde görev yapmış opera sanatçısı ve akademisyen Görkem Aytimur, kaleme aldığı 20. Yüzyılda 20 Opera adlı kitabında, 20. yüzyılda bestelenip sahnelenen Tosca, Madama Butterfly, Turandot, Der Rosenkavalier gibi popüler eserler yerine, kendine has özellikleriyle öne çıkan ve daha az bilindiğini düşündüğümüz eserlere yer vererek okuyucularına farklı bir bakış açısı ve fikirsel zenginlik sunuyor. Ayrıca kitapta yer verilen eserlerin, aralarında herhangi bir ilişki ya da farklılık kaygısı olmadan seçildiği, kitabın giriş bölümünde yazar tarafından da geniş bir anlatımla ifade ediliyor.
Aytimur kitabında, mercek altına aldığı eserler hakkında fikir aşamasından başlayarak, librettoların hazırlanması, sahnelenme aşamaları, karakter analizleri ve eserlerin tarih boyunca yaşadığı değişimleri ve süreçleri dikkate alıp, muazzam sayılacak bilgileri geniş bir perspektifte okuyucuya aktarıyor. Bu farklı yönüyle de kitap, opera konusunda kültür dağarcığını geliştirmek isteyen müzikseverler için oldukça önemli bir kaynak niteliği taşıyor.
Kitabı sayfa sırasına göre değil de rastgele eser seçimleri yaparak okursanız oldukça ilginç ve eğlenceli sahnelerle karşılaşabilirsiniz. Örneğin Prokofyev’in, Üç Portakala Aşk isimli masalsı operasına dalıp gitmişken kendinizi aniden ABD başkanı Nixon’un, Çin seyahatinin anlatıldığı Nixon Çin’de adlı bürokratik bir operanın içinde bulabilirsiniz. Az önce portakalın içinden çıkan prenseslerin yerinde yeller eserken, soğuk mermerlerle bezenmiş bir odada Mao ve Nixon’un karşısında kendinizi esas duruşta gülmemek için sıkarken bulabilirsiniz. Çünkü bu sefer de aklınıza berber koltuğunda tıraş olurken kesilen bir burunun insan hüviyetine dönüşüp, bir şehrin polis teşkilatını peşine takarak koşturduğu Şostakoviç’in ilk operası Burun aklınıza gelecektir. Ancak telaş etmeyin, Arnold Schönberg imdadınıza yetişerek tek perdelik, 30 dakikalık monodramı Beklenti ile yüzlerinizdeki gülücüğü hemencecik alacaktır. Eğer dikkatinizi ve kısa süreli hafızanızı test etmek isterseniz, Avusturyalı besteci Alban Berg’in Lulu operası karakterlerinin sayısı ve konu akışının takibi dikkati alındığında tam size göre olacaktır. Lulu ile ilgili ilginç bir anekdot ise üç perdelik operanın, 1937 yılındaki prömiyerinde iki perde olarak sahnelenmesi ve üç perdelik prömiyeri için tam 42 sene beklenmiş olmasıdır.
Yukarıda bahsetmiş olduğum ilginç ve farklı türlerde eserlerin analiz edildiği kitapta, İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin son yıllarda repertuvarında yer alan, Igor Stravinsky’nin The Rake’s Progress adlı başyapıtının yanı sıra Wozzeck, Cardillac ve Mtsenskli Lady Macbeth gibi eserlere de yer veriliyor.
2019 yılında Görkem Aytimur’un kaleminden Phoenix Yayınevi imzasıyla çıkan kitabı, kısa bir zaman diliminde üç kere okuyan ve hâlen opera dinlemelerinde kaynak olmak üzere sık sık karıştıran bir dinleyici olarak tüm müzikseverlere tavsiye ederim.